24.BÖLÜM: KEŞİF

181K 6.4K 2.9K
                                    

28.Bölüme kadar iki günde bir bölüm atacağım. Aralarında bu bölümün iki katı uzunlukta olanları da var. Bölümleri bölerken bazılarını kısa bazılarını uzun yaptım. Bazı bölümler kısa olamazdı çünkü. Mesela sizin ikonik olarak gördüğünüz Kapan bölümü gibi, o tarz bölümleri kısa tutmam imkansız çünkü eski halinde uzundu yine öyle olacak

İsterseniz salı gününü bekleyin ikisini birden okuyunca daha uzun bölüm okumuş olursunuz.

Bir de geçen yorumlarda boş yapıyor yazar, saat başı atsa da uzun değil attığı bütün bölümleri birleştirse de bir bölüm etmez gibi saçmalıklar gördüm. Bu kitap, kitap formatında 400 sayfadan fazla bir kitaptır. Yaaani, ister kısa atayım ister uzun siz her türlü o 400 sayfayı okuyacaksınız. Bütün bölümleri birleştirince 400 sayfa ediyor İngiltere kraliçesi seni. Her şeyi bilen İsviçreli bilim insanı seni.

Eee boş yapıyor deyip açıklamaları okumazsanız sonra da böyle sorular sormaya devam edersiniz, peki biz size ne deriz? Böyle insanlara ne deriz siz söyleyin? 🥰

Ay yemin ederim ömrümü yediniz sorularınızla ömrümüüü

Ufaktan çıldırdım yine. Aklı başında okuyucuları bu satırlarla meşgul ettiğim için kusura bakmayın diyor ve bölüme uğurluyorum



24.BÖLÜM: KEŞİF

"Aynı soruyu benim fotoğraflarımı çektiğin günden sonra kendine sor. Ve cevabın, cevabım olsun."

Anlamazlıktan geldim. "Senin fotoğraflarını çekmeyi kabul ettiğimi hatırlamıyorum." Hoş, bunun üzerine gerçekten düşünememiştim bile.

"Anlaşmamız böyleydi. Az önce söylediklerimi anlamazlıktan gelme. Bana geleceksin, çünkü seni benden başkası anlamayacak. Gözlerine baktığında istediğini bilmeyecek, özgürce hissettiğini yaşamana müsaade etmeyecek. Beni değil, kendini tanımak istiyorsun, bunun için önce bana geleceksin." Şu an nasıl rahatsız olduğumu, nasıl korktuğumu anlıyor ve biliyordu. Belki de bu onun için bir tür keşifti.

Konuşmak için aralanan dudaklarım Şebnem'in "Tutku!" sesiyle sessizliğe bürünmüşü.

"Şebnem?" Şebnem'in yanına gitmek istediğimde, Reha kolumu tutarak saçlarımın arasından kulağıma fısıldadı. "Onu Sercan'la ilgili uyarabilirsin. Sorun yok..." şaşkınca geri çekilip ona baktım. Saçlarımdan bir tel kirli sakallarına takılmıştı. Gözlerim sakallarına takılı kalan o saç telindeydi. Kolumu sertçe kendime çekerek ondan uzaklaştım. Gözlerine bakamamıştım bile.

Sercan Şebnem'e söylemem halinde resmen ölümle tehdit etmişken Reha aksini söylüyordu.

Onu uyarmama neden izin veriyordu?

Şebnem arkamda kalan Reha'ya şüpheci bakışlar atarak koluma girdi. Ardından beraber çıkışa doğru yürüdük.

"İyice benden uzaklaştın. Seni kaybediyor gibi hissediyorum." diye isyan ettiğinde sözlerinin doğruluğu ürpermeme sebep oldu. Doğrusu ilgili bir arkadaş değildim. Bunun ötesinde, hislerinde haksız sayılmazdı. Ben bile kendimi kaybetmiş hissediyordum. Kaldı ki kafama taktığım konularda desteğini görememek beni ondan uzaklaştırmıştı. Benim ne yaşadığımla ilgilenmeyip sadece kendi hayatına odaklanması kırıcıydı. Şimdi tüm duygularımı önüne döksem yine beni anlamayacaktı. Boş verdim, usulca zihnimin yalnızlığını kabullendim. "Evle ilgili sorunlar var. Bir de biliyorsun Reha mevzusu." Reha hakkında ona benimle fotoğraf çekimi yapmak istediği için peşimden koşuyor demiştim. Gerçekleri söylemeyi hiç düşünmedim. Üzerimdeki iğrenç sorumluluğu ona da yüklemek istememiştim. Birine söyleyecek olsam bu Şebnem değil polis olurdu. Tehditler yüzünden ikisini de yapamamıştım.

Bu saatten sonra Sercan konusunda gerçekleri söylersem, Reha'yı da söylemem gerekirdi. Baştaki yalanım ortaya çıkacağı gibi Şebnem'in mantıklı davranmasını sağlamak adına onunla uğraşmam gerekecekti.

En doğrusu kendi yöntemlerimle Şebnem'i Sercan'dan uzaklaştırmaktı. Ama onu da doğru düzgün yapacak zamanım olmamıştı.

"Evde ne sorunu var, yine ne oldu?"

"Yemin ederim bu kez suçsuzdum."

"Günah keçisi Tutku'muz yine online." Gözlerimi devirdim.

Ders arası boyunca vakit geçirmek için Şebnem'le beraber kafeterya da oturmuştuk. Tam biz konuşurken çapraz masadaki Elvin'le göz göze geldim. Yanındaki kız ona bir şeyler söylüyor, o ise yüzüne bile bakmadan öylece duruyordu. Birden ayağa kalkıp hiç beklemeyeceğim bir şey yapıp bizim masaya oturdu. Şebnem'i önemsemeden doğrudan beni muhataba aldı. "Bir saniye gelir misin?" dedikten sonra Şebnem'e dönerek kibarca "Umarım senin içinde sakıncası yoktur." dedi.

Şebnem Elvin'le tamamen zıt oluşumdan mütevellit ne oluyor dercesine bakıyordu. Yine de ters tepki vermedi. "Tabii."

Elvin'le beraber masadan kalkarak uzaklaştık.

"Sevgi Reha'nın yanında, Mahzen'de. Fotoğrafları almış olmalısın. Sevgi'nin bu kadar delirmesinin başka açıklaması olamaz. Dikkatli ol Tutku. Reha görüp görebileceğin en iyi tuzaktır." Elvin, karşımda durmuş büyük bir ciddiyetle konuşuyorken zihnimde uğuldayan onlarca düşünceden biriyim. Ne yapacağını şaşırmış, korku halindeydim ama bunların hiçbir önemi yoktu. Hayat sizin hislerinize bakarak hareket etmiyor. Siz hislerinizi bir kenara bırakarak hareket etmek zorundasınız.

Sevgi bu okulda okumuyordu bile. Ne işi vardı burada, nasıl içeri girmişti?

"Nasıl yani? İçeri nasıl girmiş?" Boğazını temizledi. "Orasını bilemem. Ama bu okulun tek girişinin kapı olmadığının farkındasındır herhalde? Yerin altında tüneller var. Hepsi içeriye gizlice uyuşturucu sokabilmek için kullanılıyor. Neyse ne. Sevgi burada olduğuna göre bir amacı var. Eğer sende Reha'yla çekim yaptıysan fotoğraflarının peşinde olabilir. Senin ona yaptığını yapmak istiyordur. Tamam Reha kimseye vermez fotoğrafları ama ilk kez iki kardeşin aile sorunlarının içerisinde ve işler değişebilir. Hele söz konusu Sevgi'yse... öyle şeyler uydurur ki şaşarsın. Reha'yı asla yalnız bırakma. Çünkü Sevgi yakınlaşacak yer arıyor." Söylediği her şey zihnimde yankılanırken olmayan fotoğraflarımın derdine düştüm.

Olanlar öylesine saçmaydı ki, hayat kendiyle çelişirken onu eleştirip dur... Ne kadar umurunda? Hayat kimseyi umursamadı. Ya sadistti ya adalet. "Tabii ki onunla çekim yapmadım. Elvin. bu bana garip geliyor. Adamın sınırları yok. Çapkın ve talepkâr. Ne bileyim, ona karşı hiçbir şey hissetmedin mi?"

"Reha fotoğrafları çekerken sanattı da ben poz verince aşk mı oldu? Onun bana hissettikleri şeylerle karşılıklı hislerim. Kadın olmam direkt ona âşık olacağım anlamına gelmiyor. Alışılmış buydu değil mi? En ufak ilgiliyi gören kadın hemen âşık olsun. Kadınlar da erkekleri kullanır. Ama tek farkı, asla yakalanmaz, kimse bilmez." Sertçe yutkundum. Bunu gerçekten beklemiyordum. Kelimesi kelimesine haklı olsa da başta tanıdığım Elvin'i hiç böyle düşünmemiştim. İstediğini yapıyor, istediği gibi davranabiliyordu. Özgürdü... Elvin'in benden farkı buydu işte, onun zihni özgürdü, ben ise tutsaktım.

"Peki ya sende onun için çalıştın mı? Hiç, hiç..."

"Bunları fazla sorgulamamanı tavsiye ederim. Mahzen'in varlığını kimse bilmez. Efsane olarak kabul ederler. Gerçekliğini ancak bu işe bulaşmış insanlar bilir. Sende onlardan birisin. Bundan sonra hayatın bir daha eskisi gibi olmayacak. Kabullen ve çeneni kapalı tut. Merak etme, sorgulama, bu konuya haddinden fazla dahil olma."

İstediğimi yapmama engel olan düşüncelerim vardı.



-BÖLÜM SONU-




Sevdiniz mi bölümü? Bir sonraki bölüme dek hoşça kalın.

Yeni bölüm Salı günü saat 20:00'de gelecek.

Instagram: lefazen

Karanlığın Aç Çocukları Serisi 1 ve 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin