Bölüm 8. Sayıklama

Start from the beginning
                                    

"Daha önce böyle şeyler hiç dikkatimi çekmedi, bu saatten sonrada çekeceğini sanmıyorum."

"Böyle düşünme, emin ol, bir gün birileri için giyinmek isteyeceksin."

Dediğinde gülmeye başladım. Çünkü bu zamana kadar sadece saçımı toplar, en sade çantayı takar geçerdim. Bu tür süsler hiç dikkatimi çekmezdi. Keşke herşey eskisi gibi olsa.

Lavinya dikişlerime pansuman yaptıktan sonra, ağrı kesici etkisini göstermiş ve bu sayede rahat bir uyku uyuyabilmiştim.

Gözlerimi açtığımda, Poyraz'ın koltukta oturduğunu gördüm.

"Günaydın, küçüğüm."

Cevap vermediğimde ayağa kalktı ve yatağın yanına tekerlekli sandalyeyi getirdi.

"Dışarı çıkmak istemiyorum."

"Biraz yürüyüş yapman gerekiyor."

"Tamam, o zaman odada veya koridorda yürüyebilirim."

"Temiz havada dolaşman senin için daha iyi olacak, Oktay da öyle söyledi."

"Bugün içeride yürüyeceğim. Artık tekerlekli sandalyede taşınmak istemiyorum."

"Sadece bir kere taşıdım."

"Yürüyebilirim."

"Tamam, hadi sana yardım edeyim de salonda dolaşalım. Ne dersin?"

"Tamam."

Poyraz'ın işaretiyle Lavinya kolumdaki serumu çıkardı. Bu sayede artık daha rahat hareket edebilirdim.

Bir yandan hızlı hareket etmeye alışmışken, diğer yandan yavaşça yataktan kalkmaya çalışmak, sanki kendi vücudumu tanıyamıyormuşum gibi hissettiriyordu. İçimden geçen "Saçmalama Sera, hastasın ve aniden kalkamazsın," düşüncesiyle başa çıkmaya çalışıyordum. Ayaklarımı yavaşça yataktan sarkıttığımda, Lavinya ayağıma pembe ayıcıklı ev terliğini giydirmişti.

Ayağıma bakarken, Poyraz'ın yüzünde bir tebessüm gördüm. "Özellikle senin için aldım bu ev terliklerini," dedi.

Hafifçe gülümsedim. Belki de beni küçük bir kız çocuğu gibi görüyordu. "Zahmet ettin, teşekkürler," dedim ve yavaşça ayağa kalktım. Asansöre kadar olan yolculuk bile beni yormuştu. Kendi kendime, "Yol yakınken geri dönebilirim," diye düşünmeden edemedim. Ancak Poyraz, sağ koluma girerek beni desteklemeye devam etti.

"Her gün yarım saat yürümen gerekiyor," dedi.

Nefes almamı duyabiliyordum ve asansörün içine adım attık. Salona indiğimde, biraz daha yürümeyi başardım, ancak dengemi sağlamakta zorlanıyordum. Başım hafifçe dönmeye başladığında, etrafımda her şey kararmaya başladı.

"Poyraz, odama gitmemi sağlar mısın?" diye sordum.

"Daha sadece 15 dakika oldu," dedi.

"Kendimi iyi hissetmiyorum, lütfen odama gitmek istiyorum."

"Tamam, acıkmış olabilirsin. Sabah düzgün bir şey yemedin. Sana çorba hazırlattım, belki onu içmek istersin," dedi.

Başım hala dönüyordu, ancak midem gurulduyordu.. Mideme sıcak çorba girecekse, belki baş dönmem geçer diye düşündüm. Odama tekerlekli sandalye ile gelmiştim. Yürüyemeyecek kadar kendimi yorgun hissediyorum. Yatağa uzanmış, başımın dönmesi geçsin diye ümit ediyorum. Çorba geldiğinde, sadece bir kaşık içmiş, kendimi koca bir tabak makarna yemişim gibi hissetmiştim. Normalde bir kase çorba ile doymam ama şimdi sadece bir kaşık ile doymuş gibiydim, daha fazla yemek yemek istemediğimi hissettim.

SERA Where stories live. Discover now