Bölüm 39. FİNAL.

464 101 8
                                    

Antalya sınırlarından çıkarak, Isparta'ya giriş yaptığımızda artık ailemden uzaklaşmış oldum, babam duyunca ne yapacaktı acaba, şu an için tek sorun babamdı.

İsparta'da baraja yakın bir köye giriş yaptıktan beş dakika sonra, ağaçlıklar içindeki evin önünde durduk, bu süre zarfında hiç konuşmamıştık, beni eve davet ederek bir odaya yerleştirdiler, biraz dinlenip konuşma yapacaktık.

Kendimi yeşil desenleri olan yatağın üzerine bıraktığımda, kapattığım telofonu elime aldım, açma tuşuna basıp basmamak arasında tereddütte kalırken, bir süre sonra açmaktan vazgeçtim.

Ablama çok kızgındım, benim adıma kararlar almış ve söz sahibi olmuştu, zaten o yapmasada ben yine bagletlerin tarafında olacaktım, en sevmediğim şey ailemde olsa benim adıma karar almalarıydı, ben kendi kararlarımı vermeyi tercih ederim yanlışta olsa, o kadar çok düşünmeye dalmışım ki hiç uyumadan sabahlamıştım, kapının çalmasıyla doğrularak :

"Evet,"dedim.

İçeriye dün hiç karşılaşmadığım 16 yaşlarında bir kız girdi.

"Kahvaltı hazır, babam sizi bekliyor."diyerek gülümsedi, bende karşılık vererek onayladım.

" Adın ne senin?" dediğimde gülümsemesi büyüyerek.

"Cansu, " dedi.

Ayağa kalkarak Cansu'ya yaklaştım ve elimi uzattım, elimi tuttuğunda.

"Bende Sera," dedim."Biliyorum," dediğinde onca insanın yüzümü görmemesi için ne yaparım diye düşünmüştüm. Babamın tek kuralı uymam gerekiyor yüzümü  görmezlerse rahat ederim.

"Cansu  maske ve şapkan var mı?"

"Evet neden ki?"

"İnsanların yüzümü görmelerini istemiyorum.  "

"Gizem katmak için mi?"

"Hayır babam kesinlikle tanınmamı istemezdi."

"Pekala hemen geliyorum," diyerek odadan çıktığında, 5 dakika sonra içeriye istediklerimle gelmişti. Maskeyi takıp, şapkayı taktığımda aynadan kendime bakmıştım.  Şapkayı iyice burnuna doğru getirerek yüzümü kapamasını sağladığımda beni bekleyenler için hazırdım. Aşağıya kahvaltıya indiğimizde, kadın, erkek 15 kişi vardı, yanlarına gidip hepsiyle tanıştığımda oturarak yemek yedik.

Yemekten sonra koltuklara oturmuş bekliyordum, tanıştığım Ahmet bey konuya girdi.

"Bak kızım, biliyor musun bilmiyorum, dünya varolduğundan beri bir çok savaş oldu ve bu savaşlarda milyarlarca baglet öldü. Sence ne kadar Yelen ölmüştür.

"Bilmiyorum. "

"Bin kişi ancadır, Milyara, bin, ne güzel adalet değil mi? Yanlış anlama, ben şimdi Yelenlerde ölsün demiyorum ama ortada bir adaletsizlik var. "

"Bakın biliyorum, neden burdayım sanıyorsunuz, daha fazla ölümlü ölmesin, hayatlar kararmasın diye."

Söylediğim sözler üzerine Ahmet bey gülümsedi

"Senin iyi biri olduğunu biliyordum, fakat bizden tarafa geçtiğin için Yelen ırkı sana düşman olacak ve ayrıca bagletler sana güvenmiyor sana zarar vermek isteyeceklerdir. "

"Bunların hepsini biliyorum, şu ana kadar bagletlerin bana güvenmesi için elimden geleni yapacağım, yanlız bana destek olmanız lazım. "

"Isparta'da sana bir zarar gelmez, burası seni büyüten annenin memleketi, inan bana seni küçüklüğünden beri tanıyoruz, istersen güzel bir gezintiye çıkalım."

Gezi fikrini kabul ederek yolculuğa çıktık.

Isparta halkı beni sevgiyle karşıladı, en ufak bir kötülük görmedim, güzel doğayla içiçe olan bu ilde nefes alabiliyordum. Günümüz tanışmakla ve sohbetlerle geçti, bu güzel bagletler, beni olduğunca rahat ettirmek istiyorlardı. Hala aklım almıyor Yelen'ler neden ölümlülerden nefret ediyorlardıki.

Çok yoğun bir günün ardından eve gelmiştik, kendimi tekrar yatağa bırakarak telefonu açtım, telefon 10 dakika boyunca mesaj sesleriyle inledi. Mesajları açarak okumaya başladım, babamın sevgiyle başlayan mesajları keşke doğmasaydınla bitiyordu, artık bir kızım yok diyordu.

Her kelimede göz yaşlarım daha fazla akıyor ve görüş alanımı buğulaştırıyordu.
Poyraz'da bir çok mesaj atmıştı, o hep nerde olduğumu sormuş hata yapma demişti ama benim aklım babamdaydı, bu kadar kolaymıydı evladından vazgeçmek, onun için kolaymış bunu farkettim ve ağlamayı kestim, zaten bu yaşıma kadar bir babam yoktu, varsın şimdide olmasın.

Biraz dinlendikten sonra aşağıya indiğimde ev halkı televizyon izliyordu, televizyondan Yelen ve baglet hattında kaos büyüyor özellikle Sera'dan sonra."dediğinde hızlı adımlarla ekranın önüne geçtim, televizyonda rastgele bir kızın resmini koymuşlar. Resmin altında ise o bagletlerden yana yazıyordu, bu medya resmen beni Yelen ırkının önüne atmıştı ve şuan beni tanımayan kalmamıştı.

Cansu yanıma gelerek konuştu.

"Korkuyor musun?"dediğinde onun yüzüne baktım.

"Hayır korkmuyorum."

"Ben korkuyorum. "

"Neden. "

"Savaş olsun istemiyorum?"dediğinde gözleri ıslanmıştı, hemen ona sarılarak teselli ettim.

"Korkma savaş olmayacak, olsa bile sen zarar görmeyeceksin."

ben 18'zime girmiştim ve bu kız bana küçük kardeşimmiş gibi geliyordu. Ahmet bey bize bakarak konuştu.

"Cansu çok kitap yazar, yazıları hep barış ve mutluluk üzerinedir. "

"O zaman bizde Cansu'ya yazdığı o güzel dünyayı verelim."dedim ve Cansu'ya baktım, söylediğim hoşuna gitmiştiki gülmeye başladı

"Teşekkürler Sera, umarım güzellikleri getirirsin, "dedikten sonra yanağıma öpücük kondurarak odasına gitti.

Tam bir hafta boyunca bana geçmişi ve Yelenleri anlattılar ve el altından çıkardıkları savaşları, kanını taşıdığım ırktan nefret eder olmuştum resmen, bu ölümlülerin dediğine inandım, çünkü gözlerindeki gerçekliği görmüştüm. Onların doğruyu söylediklerini hissediyorum.

Dışarda işlerim olduğu için çıkmıştım, bir kaç görüşmenin ardından akşamı edip, evin yolunu tuttum.Ev görüş alanıma girdiğinde ve yaklaştığımda bir gariplik olduğunu farkettim, evin kapısı sonuna kadar açıktı, koşarak içeri girdiğimde vahşeti yaşadım. Ahmet bey ve karısı kanlar içinde yerde yatıyordu, bütün vücudum titrerken aklıma
Cansu geldi.

Koşarak odasına girdiğimde yataktaki cansız bedeni gördüm, maskeyi ve şapkayı çıkardım. Hızlıca yanına gelerek kafasını kucağıma aldım, hıçkırıklarımla beraber ona uyanması için yalvarıyordum,

"Sana yemin ederim intikamını alıcam, kanın yerde kalmayacak."diye yeminler ederken arkamdan omzuma dokunan elle irkildim.

Arkamı döndüğümde karşımda Poyraz vardı, bir hışımla kalkarak ona saldırmaya başladım.

"Onlardan ne istedin, sana ne yaptılar!!"diyor ve vuruyordum, beni bileklerimden tutarak sert bir şekilde sarstı.

"Benim böyle canice birşey yaptığımı nasıl düşünürsün?"dediğinde ona baktım, Poyraz bunu yapmazdı ama burda ne işi vardı.

"Peki burda ne arıyorsun? "

"Ben senin için geldim, seni öldürmek için geldiler, bütün köy bu halde."dediğinde gözümden akan yaşlar çoğaldı.

"Benim yüzümden mi öldüler? "

"Evet ve burdan hemen gitmemiz lazım."

dediği anda dışarıdaki sesleri duydum.
Benim için gelmişlerdi.

Seri sonu......... Hoşça kalın.....

SERA Where stories live. Discover now