16

2.8K 355 359
                                    

[16]

+ Eurielle- Je t'Adore

Bedenim uzun bir aradan sonra yeniden soğuğu tadınca istemsizce kollarımı bedenime sardım. Soğuk. Her yer soğuktu. Kollarım arasına aldığım bedeni bıraktığım andan beri deli gibi üşüyordu bedenim. Saatlerdir burdaydım. Geç olmuştu. Telefonum durmadan çalıyor olmasına rağmen bakma gereği bile duymamıştım.

Hastaneden çıktım. Arabaya yöneldim. Taehyung'un yanındayken fark bile etmediğim telefonumun şimdi her bir titreşimi deli gibi rahatsız olmama neden oluyordu. Yolcu koltuğuna oturdum. İstemsizce gözüm yanımdaki koltuğa kaydı. Yalnızdım bu sefer. Taehyung'un bedeni o hastane odasında, hayali ise uykudaydı.

Titreyen telefonuma baktım. Bir sürü cevapsız arama, bir sürü mesaj.. Her biri aramıştı sırayla. Hala da devam ediyorlardı. Telefonu koltuğa fırlatıp arabayı çalıştırdım. Açmayacaktım. Açamazdım. Konuşmaya, bir gerekçe sunmaya hazır hissetmiyordum kendimi.

Yolculuk çok kısa sürmüştü bu sefer. Her ne kadar zihnimi kurcalamadan yola odaklanmaya çalışsam da atamıyordum zihnimden bedenini.

Arabadan indim. Soğuktu. Tenime değen her rüzgar esintisi, dakikalar önce kollarımda tuttuğum bedenin sıcaklığını unutturuyordu bana. Gözlerimi kapıya çevirdim. Eve girdiğim an bir sürü soruya maruz kalacaktım. Yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyordum. Fakat bazen yanlış olduğunu bildiğiniz şeyleri aklınızla reddetmeyi değil de, kalbinizle onaylamayı seçersiniz. İşte ben de o gece kalbimi dinlemiştim ve emindim ki hayatım boyunca verdiğim en doğru karardı.

Kapıyı araladım. Eve adım attığım an oturma odasından gelen tedirgin sesler yavaşlamama neden oldu. Minik adımlarla seslerin geldiği yere doğru yürüdüm.

"Özür dilerim, özür dilerim, ben çok özür dilerim. Böyle olacağını tahmin edemedim."

Hoseok'un üzgün sesi kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Kendimi belli etmemeye özen göstererek odaya çevirdim bakışlarımı. Jimin ellerini alnına koymuş bir şekilde otururken, Jin ve Hoseok hızla odada yürüyordu. Namjoon ise telefonunda gergin bir şekilde bir şeylere bakıyordu.

"Nasıl onu hastaneye götürürsün Hoseok, nasıl? Daehyun'dan bahsediyoruz. Ya gene başına bir şey geldiyse? Bunun sorumluluğunu alabilecek misin!?"

Jin'in tedirgin sesi odayı kaplarken içimi berbat bir his sarmıştı. Benim zorla verdirdiğim bir karar yüzünden Hoseok kendini suçlu hissediyordu. Öbürleri ise emindim ki ona çok kızgındı. Ve ben buna izin veremezdim. Her ne kadar tek bir kelime dahi kurabilecek gücü kendimde bulamıyor olsam da bir adım daha attım odaya. Tedirgin gözler anında beni bulduğunda hepsi aynanda yanıma koştu.

"Sen nerdesin!?"

Hoseok telaşla iki omzumdan tutup beni sarsarken tek kelime dahi etmeden öylece hepsinin bakışlarını inceliyordum.

"Hiçbir şey demeden gizlice çıkıp gitmek ne demek Jungkook!?" dedi Jimin bağırarak. Yüzündeki telaş sesine yansıyordu.

"Arıyoruz açmıyorsun, ne haber alabiliyoruz senden ne de nerede olduğunu biliyoruz. Ne kadar iğrenç hissettiğimizden haberin var mı senin!?"

Göz yaşlarım benden bağımsız gözlerimi terk ederken hepsinin yüzündeki sinir bir nebze sinmiş yerini merak ve telaş sarmıştı. Haklılardı, bunu biliyordum. Fakat asla anlayamazlardı. Nasıl hissettiğimi, nasıl kötü bir durumda olduğumu hiçbiri anlayamazdı.

Hepsi benden deli gibi cevap beklerken zorla da olsa konuşmuştum saniyeler sonra. "Size sunabileceğim ne bir gerekçem var, ne de başka bir şeyim. Haklısınız, tam bir aptalım. Sizi telaşlandırdığım için özür dilerim."

Bleu • taekook •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin