Dördüncü Perde - 12.Bölüm : Sıradan Bir Hayat.

Start from the beginning
                                    

"Baba özür dilerim..."

"Şşşş, hiçbir şey söyleme yavrum... Yaptın bir hata ama ben seni affediyorum, tamam mı? Her şeyin üzerini kapatıyorum ve seni affediyorum..."

"Peki ya annem?" diye sordum babam yüzümü elleri arasına aldığında.

"O da affedecek... Sadece biraz zamana ihtiyacı var... İyisin, değil mi Zeynep'im?" Gözyaşları içinde başımı salladım.

"İyiyim baba... Düşe düşe büyüdüm ben, kimse zarar veremez bana..."

Babamla dakikalarca sarıldık, dakikalarca konuştuk. Onunla konuşmayı, onunla sarılmayı o kadar özlemiştim ki tamamlanmaya giden yolda eksik taşlarımdan biri daha tamamlanmış gibi hissediyordum...

"Hadi, sen yat uyu güzel kızım... Çok yorgunsun, hasta olma..."

"Tamam baba..." Babam beni alnımdan öpüp odadan çıkar çıkmaz kendimi yatağa geri attım. Burnumu çeke çeke birkaç dakika boyunca duvarı izledikten sonra odanın kapısı açıldı ve içeri Onur girdi. Odanın ışıklarını yakmadan yanıma gelip yatağa uzandı ve bana arkamdan sarıldı. Boynumu öperken derin bir iç çekti.

"Annen anneme mantı yapmayı öğretiyor şu an..." diye fısıldadı romantik bir sesle.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla, "Ciddi misin sen?"

"Ciddiyim. Baban da babamla tavla oynuyor."

"Şaka mı yapıyorsun?" dedim şok içinde doğrulurken, "Rıza Amca eve mi geldi? Annen ve annem nasıl birlikte yemek yapabilir? Babam ve baban nasıl tavla oynuyor? Dalga mı geçiyorsun Onur?"

"Ciddiyim..." dedi başını sallayarak.

"Annem ufak bir taktik uyguladı sanırım... Aldı anneni karşısına, bunca yıldır Ender tarafından kendisine yaşatılan her şeyi anlattı. Esir tutulduğu yılları anlattı annene... Sonra şey dedi, yemek yapmayı bile unuttum... Annenin gözleri doldu resmen. Bir anda 'Hadi kalk, sana mantı yapmayı öğreteyim.' dedi. Sonra bir baktım mutfağa girip mantı yapmaya başladılar. Baban zaten ılımlı bir adam..." Şaşkınlıktan dolan gözlerimle yüzüne baktım inanamayan bakışlarla.

"Bazı şeyler normale dönmeye ne kadar yatkın, görüyor musun?" diye mırıldandım, "Ender olmasa sanki her şey düzelecek gibi... Sanki Ender gitse yaz gelecek hayatımıza..." Onur elini uzatıp yanağımı okşadı.

"İçindeki kışı yaza çevireceğim Zeynep... Güven bana." Ona minnettar ama korku dolu gözlerle baktım.

"Yanlış bir şey yapman beni o kadar korkutuyor ki..." diye mırıldandım sessizce.

"Seni üzecek hiçbir şey yapmayacağım. İnan bana... Ama yapacaklarımdan sonra üzülenler olacağı kesin..."

"Onur..."

"Zeynep lütfen, artık bu konulara karışmanı istemiyorum. Canım yeterince yandı. Hastane odasından bir anda kaybolduğunda yaşadığım acıyı tahmin edebiliyor musun? Yaşadığım korkuyu tahmin edebiliyor musun? Düşünsene... Sen bir anda kayboldun! Bir anda yok oldun. Aklımı kaçırmaya hiç bu kadar yakın olmamıştım. Şimdi sakın kalkıp da bana otur oturduğun yerde deme. Ben tabi ki bir geri zekalı gibi boş boş oturmayacağım. Sen ne dersen de bu olmayacak. Sen ne dersen de ben o adamın ağzına s*çmasını çok iyi bileceğim. O yüzden o güzel dudaklarını boşuna yorma... Konuyu kilitliyorum. Bir daha açılmayacak."

Onur kararlı bir şekilde sert cümlelerini art arda sıralayıp ayağa kalktı ve dolabını açtı. Onur dolabının içini karıştırırken ben hayal kırıklığı içinde oturduğum yerde kalakaldım. Sanki tüm bu olanlar asla sona ermeyecekti. Sanki hayalini kurduğum o sıradan hayat asla gelmeyecekti. Sanki güzel günler hep geçmişte kalmıştı...

Karantina SerisiWhere stories live. Discover now