Başlangıç Noktası

421 51 35
                                    

Derin birkaç nefes daha alıp-verip ağlamasına engel olmaya çalıştı, elinin tersiyle yanaklarındaki ıslaklığı silerken Kibum. Daha şimdiden söyleyemedikleri, söylemedikleri bir bir dizilmişti boğazına. Söze nasıl başlayacağını bilmediği için bir süre doğru kelimeleri aradı zihninde.

'Hakkımda ne biliyorsun?' diye sordu ufacık pürüzlü bir sesle Minho'ya bakarken sonra Minho'nun cevap vermesine fırsat vermeden başını eğip yeniden konuşmaya başladı yüzüne bakmaya utanıyordu çünkü.

'Kim Kibum, Yonsei Üniversitesi güzel sanatlar bölümü ikinci sınıf öğrencisi. Bu kadar değil mi?' duraklayıp boğazını temizledi Kibum sonra devam etti. ' Aslında hayatım gerçekten bu cümleden ibaret, tek cümlelik bir metin gibi. Sahip olduğum tek şey yaralı, kanayan geçmişim.' yeniden başını kaldırıp Minho'ya gözlerinin içine baktı. 'Ben seninki gibi bir ailede büyümedim Minho. Ben seninki gibi bir aileye hiç sahip olamadım.'  uzun zaman sonra konuştuğu için mi yoksa uzun zaman sonra bu konuları konuştuğu için miydi bilmiyordu ama boğazı ağrıyordu Kibum'un bakışlarını yeniden yerde bir noktaya sabitleyip öncekinden daha acı dolu bir sesle konuşmaya başladı. 

'Çok silik şeyler hatırlıyorum onlarla ilgili. Annemle babam, sanki başka bir dile ait kelimelermiş gibi geliyor bana böyle söyleyince. Anne ve baba. Sadece 4 yaşındaydım biliyor musun? Sadece 4! 4 yaşındaki bazı çocuklar tuvaletini bile söyleyemezken ben onlarsız kaldım anne ve babasız.' burnunu çekip elinin tersiyle gözünden akan yaşı sildi ve tekrar boğazını temizledi. 'Bende seninki gibi bir aileye sahip olabilirdim Minho.' dedi çatlayan sesiyle. 'Annem babam ağabeyim bir de ben... Biz de sizin gibi olabilirdik.' dedi fısıltı gibi duyulan küçük sesiyle. 'Olabilirdik eğer o kaza olmasaydı.'  

Artık elinin tersiyle silse bile yüzündeki ıslaklıktan kurtulamıyordu ve akmaya devam eden gözyaşları görüşünü bulanıklaştırıyordu. Minho Kibum'u karşısında böyle küçücük görünce yüreği eziliyormuş gibi hissediyordu ve duydukları kulaklarına ağır geliyordu. Çantasından mendil çıkarıp Kibum'a uzattı çünkü gözyaşları onun yüzüne yakışmıyordu. Kibum mendili alıp yüzünü sildi ve yeniden konuşmaya başladı.

'Ağabeyim Seungbum'un ikinci sınıfı bitirdiği zamandı. Yaz tatili geldiği zaman öğrenciler okulun geleneksel olarak düzenledi bir kampa giderlerdi. Sadece iki haftalığına. Seungbum hyung'ta gitmeyi çok istiyordu. Çadır kurmayı öğrenmeyi, ateş yakabilmeyi, ağaçlara tırmanıp meyve toplamayı, gölün kenarında piknik yapmayı, ne kadar aktivite varsa denemeyi çok istiyordu. Okulun kapandığı haftanın pazar günüydü annem çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı ve babam Seungbum hyunun eşyalarını arabaya yerleştiriyordu. Seungbum hyungun öyle keyifle etrafta dolaştığını görünce benim keyfim kaçıyordu ve annemin ağzıma uzattığı şeyleri yemiyordum. Keyfim kaçmıştı çünkü Seungbum hyung gitsin istemiyordum, iki haftalığına bile olsa oyun arkadaşımı kaybetmek istemiyordum, yalnız kalmak, onsuz olmak istemiyordum. Ama yine de onlara sorun çıkarmadım bir an bile Seungbum hyungun gitmesine engel olacak bir şey yapmadım.' Minho'nun kaşları merakla kıvrılmıştı hem Kibum daha fazla acı çekmesin anlatmasın istiyordu hem de anlatsın aralarındaki görünmez mesafe kalksın.

'Babam dikkatle arabayı kamp yerine sürüyordu ve annem Seungbum hyunga yapıp-yapmaması gereken şeyler hakkında öğütler veriyordu. Seungbum hyung öyle mutluydu ki en sevdiği çocuk şarkısını söylüyordu. Kamp yerine geldiğimizde Seungbum hyung hemen arabadan inip koşarak öğretmeni ve arkadaşlarının yanına gitti ve sonra yine koşarak geri geldi bu kez öğretmeniyle birlikte. Babam bagajdan Seungbum hyungun eşyalarını çıkarıp öğretmene teslim etti, annem Seungbum hyung'a sarılmıştı öyle sıkı sarılmıştı ki Seungbum hyung arkadaşları ana kuzusu olduğunu düşünecek diye düşünüp böyle yaptığı için içinden annemize kızmıştı.  Sonra ben ağlamaya başladım, hayatımda tek istediğim şey oymuş gibi ağlamaya başladım hiçbir teselliyi, sakinleştirici sözü dinlemiyordum. İnat etmiştim ve ben inat edersem beni ondan geri döndüremezlerdi. Burda kalmak istiyorum diye bağırıyordum ben de burada kamp yapmak istiyorum. O kadar ağladım ki Seungbum hyungun öğretmeni kalmamda bir sakınca olmadığını söyledi. Annem sonuçtan memnun görünmüyordu çünkü Seungbum hyunga bana bakma sorumluluğunu bu kadar erken yüklemek istemiyordu ama yine de ağlamayı kesmeyeceğimi bildiği için kalmama izin verdi. Ne zaman geri dönmek istersem eve haber vermem ve kimseye sorun çıkarmamam şartıyla. Sevinçle annemle babama el salladım bir an önce gitsinler istiyordum bir an önce Seungbum hyungla oyunlar oynamak haftalardır yapmayı hayal ettiği her şeyi birlikte yapmak. Arabamızın uzaklaşmasını izlerken Seungbum hyung  elimi sıkıca tutup bana;

Kamera LensiWhere stories live. Discover now