Her Şey İçin Teşekkür Ederim

505 53 24
                                    

Yolculuğun başında oluşan tuhaf havayı ikiside sanki bir şey yokmuş gibi görmezden geliyordu ama gerginlikleri her hallerinden belliydi. Yola çıkalı ne kadar olmuştu bilmiyordu Minho ama hala Kibum'a bakmaya cesaret edemiyordu. Sessiz, çok sessiz olmuştu arabanın içi bu yüzden Minho hem kendini kontrol etmek için hemde Kibum'un kendisinde nasıl bir etki yaptığını anlamaması için arabanın radyosunu açtı. Sakin ama neşeli sözleri olan eski bir şarkı arabanın içini doldurmaya başladı. Ne ironik diye düşündü Minho şarkının sözlerini hatırlayıp parmaklarıyla direksiyonda ritim tutarken göz ucuyla Kibum'a baktı ve sonra gördüğü şeyden emin olmak için yeniden baktı. Uyuyordu Kibum kedi gözlerini örtmüştü göz kapakları ve uzun kirpikleri elmacık kemiklerini gölgeliyordu. Uyanık olduğu zamanların aksine daha yumuşak ifadeliydi yüzü, daha huzur dolu ve dudaklarını büküyormuş gibi görünüyordu. Yol hakimiyetini ve dikkatini kaybetmeden yapabildiği kadar izlemeye çalıştı yanıbaşındaki muazzam görüntüyü ve fısıltıyla şarkının sözlerine eşlik etti. Bu Minho'nun Kibum'a ilk kez duygularını dile getirişiydi.

"Neega joha neomu joha, nae modeungeol jugo shippeo

Neoegemaneun naemaeum, nan kkumigo shipji anhna" *

Şarkı bitip yerini başka melodiler alırken Kibum gözlerini araladı. Ne ara uyumuştu ne kadar uyumuştu bilmiyordu. Tatil geldiği için kütüphanede fazladan mesai yapmış götüreceği hediyeleri bulmaya çalışırken epey bir dolanmıştı, tatlı bir  yorgunluktu hissettiği heyecanlıydı ilk kez bir aileyle bir arada bir şey kutlayacaktı. Elinden geldiğince sakin kalıp heyecanını belli etmemeye çalışıyordu. Sanıyordu ki Incheon'a gelmişlerdi zaten Seoul'le arası çok uzak değildi. Pencereden dışarısını seyrediyordu ki Minho'nun sesini duydu.

'Uyanmışsın. Tam zamanında çünkü 5 dakikaya evdeyiz.' dedi derin sesiyle Minho. Kibum Minho'ya bakıp sevinçle gözlerinin ışıldayışını gördü kalbi yeniden istemediği şeyler yapmadan yine dışarısına odaklandı. Minho'nun mahallesine, anılarına, düşüp dizini kanattığı, ilk gölünü attığı sokaklara bakıyordu ve küçük Minho'yu hayal ediyordu.

Az sonra aracı bir evi önüne park edip 'Geldik' dedi Minho ve daha önce hiçbir kelime Kibum'un nefesini böyle kesmemişti. Arabadan inerken karşısında gördüğü evi inceledi, bahçeli çatısı karla örtülmüş 2 katlı müstakil bir evdi. Dışından bile sıcak,kucak açan bir evdi, Kibum'un daha önce hiç sahip olmadığı bir evdi. Bagajdan bavulunu almak için  arabanın arkasına yönelmişti ama Minho yine kendi bavulunu taşımasına izin vermedi. Pencerede kımıldayan birini gördü Minho'nun arkasından kapıya ilerliyorliyorlardı ki kapı açıldı. Orta boylu şık giyimli bakımlı olduğu her haliden belli saçları omuzlarına dökülen ve gülüşü Minho'nunkine benzeyen bir kadın vardı. Birkaç adım sonra içeri girdiler Minho daha elindeki bavulları yere koymamıştı ki  kadın parmak uçlarına uzanıp Minho'nun boynuna sarıldı bir yandan da oğlunun boynuna onu ne kadar özlediğini belli eden cümleler söylüyordu. Anne oğulun arkasında teni Minho'nunkine benzeyen bir adam belirdi kollarını açıp Kibum'a doğru yürüdü. 'Hoşgeldin evimize, durma öyle içeri gel.'  diye Kibum'u odaya doğru çekti. Ne yapacağını şaşırdı Kibum birkaç kere başıyla selamlayıp isminin yazılı olduğu kağıdı gösterdi. Tıpkı oğlu gibi babası da 'Güzel isim Kibum' dedi okuyunca. Bu sırada Minho'nun boynunu bırakan annesi aralarına katılmıştı başla selamla kısmını atlayıp Kibum'a sarıldı. Bu çok daha şaşırtıcıydı Kibum için elini kolunu nereye koyacağını bilemedi ve beceriksizce tuttu kendisini saran kadının sırtını, kokusunu soludu ve yine düşünmeden edemedi 'Anneler hep böyle mi kokar?'. Daha anne babasına alışamamıştı ki merdivenlerden aşağıya boyu  Minho'nunkine benzeyen genç bir adam indi. Kucaklaşmalar bitince Minho Kibum'a dönüp tek tek aile üyelerini tanıştırdı.

Kamera LensiWhere stories live. Discover now