Elinde eşyalarla birlikte açık olan apartman kapısından içeri girdi. Daha önce Jay'in doğum günü dolayısıyla geldiği için, hangi daire olduğunu gayet iyi biliyordu. Merdivenlerden çıkıp onların dairesinin önünde durdu, zili çaldı.

Louis onu gördüğüne gerçekten şaşırmış olmalıydı, öyle ki ilk yirmi saniye boyunca sadece hayretle bakakalmıştı. Harry onun şaşkınlığına gülerek içeri daldı. "Sürpriz! Beklemiyordun, değil mi?"

"Gerçekten hiç beklemiyordum." Louis onun elindeki poşetleri alıp yere koydu ve Harry'ye sarıldı. "Hoş geldin."

Harry de ona sarılıp yanağını öperken "Eğer başka bir planın yoksa, bu akşam burada kalıyorum." dedi. "Yemek getirdim; çin böreği, kızarmış erişte ve sezar salata. İçecek olarak da buzlu çay aldım."

"Bana sadece kiraz yeterdi aslında..." dedi Louis. Sadece başını gedi çekmişti, hala beline sarılıyordu. Dudaklarını onun boynuna bastırıp kıkırdamasını sağladı. "Gelmene çok sevindim, gerçekten."

"Ben de geldiğime sevindim." Harry çocuk sever gibi onun yanaklarını sıkarken bir yandan da gülüyordu. "Selamlaşmayı bırakıp yemek yeme kısmına geçebilir miyiz? Çoook açım."

"Olur, nasılda daha çok fırsatım var." Louis poşetleri tekrar eline alıp mutfağa ilerlerken Harry onun arkasından gidiyordu. "Ben gelmesem bu akşam için planın neydi?"

"Dışarıdan pizza söylemeyi düşünüyordum. Sonra biraz kitap okuyup uyurdum herhalde. Yalnız olduğumda erken uyurum."

"Bozdum planını." Harry onun arkasına geçip sarıldı ve başını onun omzuna koydu. Louis poşetleri boşaltıp sıcak yemekleri tezgaha koymakla meşguldü.

"Benim en büyük planım sensin Kiraz, o yüzden senin gelmen bütün planlarıma bedel."

Harry parmak uçlarına yükselip onun yanağını bir kez daha öptü. "Odana mı gideyim salona mı? Nerede yiyelim?"

"Balkona çık." Louis ona salondan açılan balkonu işaret etti. "Masa ve sandalyeler var orada. Manzarası güzeldir, hava da güzel."

"Gittim bile." Harry biraz da iş yapmaktan kaçarak oraya koşunca Louis güldü. Dünyanın en şirin, en sevimli erkeğiyle birlikte olmak harika bir şeydi.

Çin böreğini ve kızarmış erişteyi birer tabağa koyup iki bardağa soğuk çay doldurdu. Salatayı bulunduğu kaptan çıkartmadı, hazırladığı tabakları ve çatal bıçakları tepsiye sığdırıp ışıkları kapata kapata balkona yürüdü.

Harry dizlerini karnına çekerek sandalyelerden birine oturmuş, dışarıyı izlemeye dalmıştı. Louis elindekileri masaya bırakıp onun yanına oturdu, sevgilisinin sandalyesini kendine doğru çekti. Gittikçe sağa kaydığını fark eden Harry istemsizce gülümsedi, sonra da halinden memnun bir şekilde başını onun omzuna bıraktı. "Louis, ben ikimiz için iş aramaya başladım."

"İkimiz için mi?" Louis çin böreklerinden birini dilimlerken gözlerini Harry'ye çevirdi.

"Evet. Sen iş arıyordun, ben de çalışmak istiyorum zaten. Beraber çalışabileceğimiz bir şey bulursam çok güzel olacak."

Louis "Evet, mükemmel olur." dedi ona dilimlediği parçalardan birini yedirirken. "Ben de bakacağım. Umarım buluruz."

Harry onun verdiği şeyi yedi. Üstüne biraz da buzlu çay içti. "Demek en sevdiğin yemek çin böreği?"

"Evet. Seninki ne?"

"Fırınlanmış balığı severim. Limon soslu olursa tabi."

En sevdiğin yemek ne mevzusuna gelince, Louis birbirlerinin favorisi olan şeyleri pek bilmediklerini fark etti. "Birbirimizi daha iyi tanımak için soru cevap yapalım mı?"

MISANTHROPE CHERRYWhere stories live. Discover now