31

6.9K 733 1.4K
                                    

Dudakları birbirine değdiği anda Harry böyle bir atak yaptığına pişman olmuştu ama bedenine söz geçirip de geri çekilemiyordu. Louis'nin şaşkınca kalakaldıktan saniyeler sonra ona karşılık vermesi de Harry'nin geri çekilmesine hiç yardımcı olmuyordu.

Beynindeki bütün düşünme şalterlerini indirmiş gibi, sonrasında olacakları düşünmeyi bırakıp dudaklarını onunkilerin üzerinde gezdirmeye devam etti ve Louis'nin dilinin kendi dudaklarının arasından kayıp geçmesine izin verdi. Zaten başka bir şey yapacak halde de değildi, damarlarına uyuşturucu enjekte ediliyormuş gibi hissediyordu.

Nefes alabilmek için ayrıldığında gözlerini açamadı bile. Tam bu felaket hakkında düşünmeye başlayacaktı ki, aniden sırtı arkasındaki duvara çarptı ve dudaklarının üzerinde bir baskı hissetti. Bu sefer başlatan Louis olduğuna göre, korkması gereken Harry değildi, değil mi?

En azından suçlu tek taraf kendisi olmadığı için biraz daha rahat hissederek ellerini onun saçlarına geçirdi ve başını biraz daha yana eğdi. Bunu yapmasıyla Louis'nin kollarını onun beline sarması bir olmuştu, böylece Harry parmak uçlarında doğruldu, kendini ona yaslayıp daha büyük bir tutkuyla öpmeye başladı.

İkisi de nefeslerinin son damlasına kadar sabretmiş olsalar da sonunda soluklanmak için geri çekilmeleri gerekti. Harry utancından tüm kırmızı tonlarına sırayla geçiş yapıyordu, Louis ise şaşkınlığını üzerinden atamamıştı bile.

Harry "Be-ben gitsem iyi olur." dedi hızlıca kapıya dönerken. Kapının kolunu tutmuş açmaya çalışıyordu ama titreyen elleriyle bunu yapmak çok zordu.

"Pekala, bence de." dedi Louis. Hala boş boş karşısındaki duvara bakıyordu. Harry onun tepkisini görmek için ona son bir bakış atmak istedi yapabildiği tek şey aceleyle kabinden çıkmaktı.

Seslerini duydukları kişiler etrafta görünmüyordu ama Harry zaten bunu umursamıyordu bile. İçten içe yanmakta olan dudaklarını birbirine bastırmış, ellerinin tersiyle yanaklarına soğuk baskı yapmaya çalışarak oradan uzaklaşıyordu.

Az önce ne yaşanmıştı?

Hayır, Harry kesinlikle bunu beklemiyordu. Bin yıl düşünse, bir gün kendi hür iradesiyle Louis'yi öpeceği aklının ucundan geçmezdi. Veya onun karşılık vereceği. Veya kendisinin geri çekilmeyi hiç istemeyeceği. Veya Louis'nin de onu öpeceği.

Bu liste uzar giderdi şimdi ama o anı düşündükçe kasılan midesi yüzünden listeye falan ayıracak vakti yoktu. Resmen darmadağındı, dünya üzerinde en nefret ettiği insanı öpmeyi bu kadar sevmesi normal miydi?

Değildi işte!

Bunu hafızasından silmesi gerekiyordu. Onun ince dudaklarını ya da sıcak dilini düşünmeyi kesip kendine gelmesi gerekiyordu. Bir kez -teknik olarak iki kez- öpüştüler diye onun yaptığı her şeytanlığı unutamazdı!

Ve evet, unutmayı istediği öpüşme anını her bir detayıyla hatırlayan beyni, hatırlamak istediği şeytanlıkları yok sayıyordu.

Şu kitaplarda geçen 'kalbin teklemesi' mevzusunu bilemezdi ama içindeki organlar yer değiştiriyor gibiydi. Olayın üstünden beş dakika geçse bile hala dudaklarının üstünde onun dudaklarını hissediyordu.

Bunu neden yapmıştı ki?

Tuvalete girip yüzüne soğuk su çarpmak niyetindeydi ama kafa karışıklığıyla bunu unuttu, yemekhaneye yöneldi. Günlerden perşembeydi. Bir bahane bulup ertesi gün okula gelmemesi gerekiyordu çünkü Louis ile karşı karşıya gelmek onu daha da zorlayacak gibiydi. Zaten beyninden duman kokusu geliyordu.

Yemek sırasına bile girmeden Niall ile Liam'ın her zaman oturduğu yere ilerledi. Birkaç kişiye çarpa çarpa yürüyordu fakat kimseden özür dileyecek hali yoktu. Kendisini can havliyle Liam'ın yanına attı, başını kolları arasına alıp masaya gömdü.

Her karanlıkta gözünün önüne aynı sahne gelecekse okula gelmemek bile çözüm olmayacaktı. Acaba estetik ameliyat olup yurt dışına kaçsa çok mu abartmış olurdu.

"Ee, seninki nerede?" diye sordu Liam. Ardından bir parça ekmek alıp yedi. Niall zaten yemeğe gömülmüş haldeydi.

"Duş kabininde bıraktım."

"Ne?"

"Ne ne?" Harry başını kaldırdı. "Neyi soruyorsun sen?"

"Kitabı soruyorum, neyi soruyor olabilirim?"

Louis. Louis, Louis, Louis, Louis.

"Haa, o mu? Gelirken dolabıma koydum elimde gezdirmeyeyim diye."

"Aman Tanrım!" Niall çatalıyla bıçağını masaya koyup öne yaklaştı. "Sen Liam'ın neyden bahsettiğini sandın?"

Louis, Louis- "Yeter ama!" diye bağırdı Harry. İsyanı tamamen kendisineydi. Onu düşünüp durmayı kesmesi lazımdı.

"Harry, iyi misin?" Liam elini onun omzuna koyup yüzüne baktı. "Kızarıyorsun."

"Hastayım ateşim var galiba." dedi Harry başını tekrar gömmeden önce. "Hastayım, geçer."

Ama hiç geçeceğe benzemiyordu.

Double-update çünkü bugün benim doğum günüm 🎈

Arka arkaya bölüm atınca sadece bir bölüme oy verip diğerine vermiyorsunuz, öyle yapmayın, e mi canlarım?

MISANTHROPE CHERRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin