אני אוהב אותך | SİNFUL

62 8 2
                                    

18.12.17 / 00:30

Kapıları dinleme Jonghyun, hayır ...
Çocuk musun sen ? Birisi görse ?

İçimdeki ses her ne söylerse söylesin o kapının ardında ne konuştuklarını bilme isteğimi baskılayamazdı . Sanki bir şekilde burada ne konuşulduğundan haberdar olmam gerektiğini hissediyordum . Ses her ne kadar az gelirse gelsin sonuna kadar kalıp dinleyecektim .

—— Kendini şimdi bile böylesi kötü hissediyorsan mutlaka anlatmalısın .
—— Söze nereden nasıl başlanır , açıkçası bilmiyorum. Ama sanki ben böyle yaratılmış gibiyim . Kendimi hep çok uyumsuz hissediyorum, eskiden çok daha fazlaydı bu . Hep kural dışı kalan , hep soyutlanıp dışlanan o çocuklardan biriydim işte ben de .
Şimdiye kadar bir tane bile gerçek arkadaşım olmamış , bunu fark ettiğimde her şey için artık çok geçti . Bu yüzden hep sosyal olarak eksik olarak büyüdüğümü düşünürdüm .

Dışarıya çıkmaktan ilkokul ve ortaokula giderken korkardım . Çünkü yine o iğrenç insanları göreceğim ve iyi davranıp gülümsemek zorunda kalacağım . Daha sonra da diğerleri teşekkür amaçlı benimle dalga geçecekler . Ve ben yine kendimi savunmayı bile becerememiş olarak eve gideceğim ve odamda yatağımın üstünde hıçkıra hıçkıra ağlayacağım . Ve bunun asla sonu gelmeyecek gibi gözüküyor çünkü birisi fark edip söylemezse bile bir diğeri mutlaka fark ediyor . Sinestezi ben küçükken ruhsal
bir hastalık olarak görülürdü . İnsanlar bana bakıp akıl hastanesine gitmelisin yerin burası değil derlerdi . Şimdi ben bir psikiyatrım , evet .
Ben o zamanlar çok içe kapanık bir çocuktum ; kimseye karşılık veremezdim , kimseye nasıl hissettiğimi anlatamazdım , ne kadar çok kırıldığımı kimse anlayamadı . Yaşım büyüdükçe bence her şey daha kötü oluyordu ; sınıf arkadaşlarımdan nefret ediyordum , sinestezi yüzünden alay konusu olmasam bile yine de bulunduğum her ortamın odak noktası ben olurdum . Kusurlarımı ve hatalarımı ortaya dökmek isteyen insanlar her yerdeler .
Düşünüyorum da şimdi ne kadar hastalıklı düşüncelermiş ama aynı şeyleri bu yaşta bile yaşasam sanırım yine aynı hissederdim .
Yaşım büyüdükçe odaklandığım en büyük şey benim sevdiğim , yakın olmak istediğim insanların bir türlü beni kabul etmediğiydi .
Ben de bütün bu tek başıma kalıp ağlarken , ardından da kendi kendimi teselli ederken aslında tek başımayken kendimi çok daha iyi hissettiğimi fark ettim . Bunu söylersem karşımdaki ne düşünür derdi yok , ortak karar alma endişesi yok . Sadece ben ve yine ben varım . Böylece artık kimsenin yanında durmak istemiyordum . Kendimi aslında yalnızken o kadar iyi hissediyordum ki . Arkadaşımın olmadığına şükretmeye başlamıştım artık .Ailemin durumu Yukon'daki diğer herkesten çok daha iyiydi . Bu yüzden arkadaş (!) olmaya çalıştıklarını biliyordum zaten .
Ve liseye geçtiğim zaman içimde bitmek tükenmek bilmeyen o nefret dalgasının nasıl büyüdüğünü , yayıldığını o kadar iyi hatırlıyorum ki . Hep geçmişte yaşayan bir insandım ben . Eskiden ne olmuş ne bitmiş tek düşünebildiğim bu oluyordu bazen . Düşündükçe insanların bana neden böyle davrandığını , neden 'dışlananın' hep ben olduğunu düşünüyordum . Belki de ben haketmiştim . O zamanlar içimdeki her şeyin karanlık olduğunu düşüyordum . Ama benden daha karanlık olanlar da vardı , sadece onları görebiliyordum bu yüzden . Benim kalbimi kıran herkes ...
Sanırım hiç affedemedim ve içimdeki nefret gittikçe arttı . Bazı şeylerin fazlasıyla anormal gittiğinin farkındaydım . Kalbimi kıran insanların başlarına kötü olaylar geldiğinde ya da acı çektiklerinde bu bana zevk veriyordu , mutlu oluyordum . Bana yaptıklarını karşılayamayacağını bilsem de beni biraz rahatlatıyordu . Daha da beter ve kötü olmalarını da istiyordum bütün kalbimle . Ve gerçekten de benim kalbimi kıran , gerçekten kıran herkesin başlarına benim dilediğim gibi şeyler geldi . Ve ben şimdi diğer hepsinden çok daha iyi bir 'sosyal statüdeyim ' .
Biliyorum anlatınca ben sanki çok kötü biriymiş gibi gözüküyorum , o zamanlar da en başında başkalarının acısının bana mutluluk vermesini yadırgamıştım . Ama sonrasında düşündüm ki bu bana bir armağan , teselli hediyesi . İçim nefret doluydu . Herkese , her şeye karşı . Kendimde o zamanlar bir şeylerin çok yanlış gittiğini hissedebiliyordum .
Kendi annem , babam , kardeşim , diğer bütün herkesten nefret ediyorum . Diğerlerinin başlarına nice belalar gelmesi için yalvarıyorum , anlatılamayacak kadar kötü bir ruh hali içerisindeyim . Korkunç birisiyim öyle değil mi ?

WİNTER'S WONDERLANDWhere stories live. Discover now