Mason sorgular gibi "Louis?" dediğinde Harry hoparlörü açtı. "Ben Harry, Louis şu an meşgul."

"Harry mi?"

"Evet. Ben ona senin aradığını söylerim, canı isterse geri arar." Ona konuşma fırsatı bırakmayıp telefonu kapattı, kenara koydu. "Hadsizler. Hem seni üzmüşler, hem de yüzsüz yüzsüz hesap sormaya arıyorlar. Engelle şunların numaralarını."

Louis omuz silkmekle yetindi. Eski arkadaş grubu hakkında konuşup moral bozmak istemiyordu.

Harry onun canının sıkıldığını hissedip ellerini onun yanaklarına koydu. Kendine doğru çekti, üstüne eğilmesi için onu yönlendirdi. "Öpsene beni."

"Neden benden isteyeceğine sen öpmüyorsun ki?" diye sordu Louis. Ama bir yandan da dudaklarını onunkilere değdirmeyi ihmal etmedi. Kollarını onun iki yanına koymuş, dirseklerinden kuvvet alarak üstüne eğilmişti.

"Senin beni yönetmeni seviyorum, kontrolü ele almanı seviyorum." Duraksayıp güldü. "Biraz da utanıyor olabilirim."

"Yanakların hemen pembeleşti zaten." Louis son anda hedef değiştirerek onun yanaklarını öptü. Sonra hafifçe ısırıp bağırmasına sebep oldu. "Isırmasam olmazdı."

Harry ellerini onun boynuna indirdi, parmaklarını ensesinde birleştirip kendisine yaklaştırdı. "Bana sevdiğin bir ressamı söyle."

"Ressam mı?"

"Evet. Ve en sevdiğin tablosunu. Neden o tabloyu sevdiğini..."

"Claude Monet. İzlenim, Gün Doğumu tablosu. Tüm o sis ve boğukluğun içinde parlayan tek şeyin turuncu güneş olması çok etkileyici."

"Hep manzara tabloları yapıyor, değil mi?"

"Evet. Sevdiğim ressamı sormak nereden geldi aklına?"

"Salvador Dali ve Leonardo Da Vinci dışında bir ressam bilen nadir gençlerden olduğunu tahmin ettim. Genel kültürün çok hoşuma gidiyor."

"Yani aslında beni test ettin." Louis onun dudaklarına hafif bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Öyle mi?"

"Test etmeme gerek yok ki, genel kültür bir şekilde gelişir." Harry gözlerini kapatıp onun saçlarını okşadı. "Ben senin aklının çalışma biçimini seviyorum. Detaycı düşünüyorsun, pratik çözümlerin var. Hafızan kuvvetli. Parçaları birleştirmeyi ve olaylara geniş pencereden bakmayı çok iyi biliyorsun. Bunlar doğuştan gelen şeyler."

Louis onun bu içten itirafına sırıttı. "Sende zeka ne gezer be, beyinsiz demişti biri bana. Kimdi acaba o? Adı H harfiyle başlıyordu... Kimdi acaba?"

"Bilmem, tanımıyorum." dedi Harry gülerek. "O değil de, birini öpecektin sen az önce. Adı H harfiyle başlıyordu..."

Louis güldü. "Sen cadısın." deyip tamamen onun üstüne eğildi ve dudaklarını onunkilere bastırdı. Harry memnuniyetle gülümsedi, Louis'nin hırkasının kapüşonunu tutup ikisinin yüzlerini kapatacak şekilde örttü. İkisi de karanlığa gömülünce Harry kendini daha özgüvenli hissederek ona karşılık verdi.

Gemma odaya aniden daldığında Louis uzaklaşmak istedi ama Harry onu durdurdu. Nasılsa ablası çok da yabancı sayılmazdı. "Harry ben dışarı çıkıyo-woah, özür dilerim."

"Tamam, kapıyı kapat çıkarken."

"Siz de az değilmişsiniz bu arada..."

Harry başını Louis'nin kapüşonundan çıkartıp Gemma'ya ters bir bakış attı. "Abla git."

"Tamam." Gemma sessizce tekrar kapıyı kapattığında Louis başını kaldırdı. "Fena yakaladı."

Harry anında şımarıklık moduna geçiş yaptı. "Sence umrumda mı?" deyip kollarını iki yana açtı ve esnedi. Bedeninin altındaki esneyen kedi, Louis'de onun boynunu öpme isteği yarattı. "Uykun mu geldi?"

"Hayır, öğle vakti ne uykusu?" Harry gözleriyle iki yana açmış olduğu kollarını işaret etti. "Sarılma saatim geldi, sarıl."

"Memnuniyetle." Louis kendini onun üstüne bıraktı, kollarını sıkıca sardı. Yerlerini değiştirip kendisi alta geçti, Harry'yi de üste çekti. "İstediğin sarılma böyle bir şey miydi?"

Harry kıkırdadı. "Bu biraz boğuşur gibi oldu ama neyse." 

"Benim tarzım bu bebeğim, alışman lazım."

"Kaç kişiye sarıldın da bunu tarz haline getirdin?" Harry onun kollarının arasından çıkamadığı için rahatça trip bile atamadı. Zaten istemsizce sırıtıyordu.

"Yastığa sarılarak gelecekteki sevgilime sarılma provaları yapıyordum. Tam bir divayla birlikte olacağımı tahmin etmiştim."

"Sensin diva." Harry kendini sağa sola ittirerek ondan kurtulmaya çalışsa da Louis ona izin vermedi. "Rahat dur Kiraz."

"Ya ben kullanıcı adımı mizantrop muz yapsaydım? O zaman bana muz mu diyecektin?"

"Sana kiraz dememin tek sebebi kullanıcı adın değil bebeğim, öyle olsa mizantrop kiraz derdim." dedi Louis. Yanaklarının kırmızılığı, dudaklarının tatlılığı yüzünden kiraz diyorum ben sana."

Harry gülerek işi şakaya vurdu. "Ben de sana şeftali diyeyim mi?"

"Sen de mi popoma bakıyordun?"

"Sen de derken?" Harry bu sefer doğrulmayı başarıp onun kasıklarına oturdu ve kaşlarını çatarak yüzüne baktı. "Başka kim bakıyormuş?"

"Hiç..." Louis i harfini uzatarak gözlerini kaçırsa da Harry onun yüzünü tutup kendisine çevirdi. "Cevap ver."

"Freshmen öğrenciler kendi aralarında konuşurken Felix duymuş, o söylemişti."

"Pis terbiyesizler."

"Ne var yani, sen de bakmışsın?"

"Ben sevgilinim ben istediğimi yaparım. Ayrıca Felix kim?"

"Kimya dersinden sınıf arkadaşım. Komşumuz ayrıca."

"Ben bilirim o Freshmen grubuna ne yapacağımı..." O sinirli bir yüz ifadesine bürünmüşken Louis avcunu onun yanağına yasladı. "Hepsi bir araya gelse bir sen etmez gözümde. O yüzden kimseyi kıskanmana gerek yok."

"Kıskanmadım, sinirlendim bir kere." Harry kaşlarını çatmaya devam ederek duvara baktı. Bu salak öğrenciler okula yeni gelmişti, ne cesaretle Louis'ye göz dikiyorlardı!

Doruklara ulaşan sahiplenme duygusunun esiri olarak öne eğildi ve onun dudaklarını kendininkilerim arasına hapsetti. Öpüşünde kıskanç bir vahşilik vardı ve Louis bundan hiç rahatsız değildi. Hatta aslına bakarsanız, hoşlanmıştı bile.

Sevgisi katlana katlana artıyordu, zaten artık Harry'nin ondan başka şansı yoktu. Louis buna izin vermezdi. Gayet samimi bir şekilde gülümsedi. "Seni seviyorum."

MISANTHROPE CHERRYWhere stories live. Discover now