Son Perde - 8.Bölüm : Aslan ve Kuzu.

Start from the beginning
                                    

"Anladım." demişti Ender titreyen sesiyle, "Anladım..."

Ve bu gizemli adamın ilk mektubu 1996 yılının Eylül ayında gelmişti ilk kez... Onur doğduktan tam yedi ay sonra. Zuhal Ender'i bahçede o notla otururken gördüğünde hiç sesini çıkarmamış, sonrasında gizlice okumuştu bu notu.

"Annem yaşıyor. Hala zamanın var. Sevgiler..." yazıyordu o notta.

Ender bir yandan yana yakıla babasını arıyor bir yandan her sene kendisine gelen bu gizemli notu korku içinde açıyordu. Her sene bu notta "Annem yaşıyor. Hala zamanın var. Sevgiler..." yazdığını görüp rahat bir nefes alıyor ve hayatına devam ediyordu. Bu dünyada her aslanın kuzuya dönüştüğü bir orman vardı. Bu gizemli adamın yanında Ender'in aslan oluşu bitiyor, kuzuya dönüşüyordu.


(Günümüz)

(Zeynep'in Anlatımıyla)

Merdivenlerden yıkılmış bir halde inip titreyen bedenimi sakinleştirmeye çalışarak beni kapıda bekleyen Onur'a doğru yürüdüğümde güçlü olmak zorunda olduğumu hatırlattım kendime. Onur endişeyle yüzüme bakarken kollarıyla sardı beni.

"İyi misin güzelim?" diye sordu.

"İyiyim... Sadece duygulandım."

"Sorun çıkmadı, değil mi?"

"Hayır... Merak etme. Beni çok özlemişler. Dediğim gibi, sadece duygulandım..." Onur ellerini yanağıma koyup soğuktan kıpkırmızı olmuş burnumu öperken bunların onunla geçirdiğim son dakikalar olabileceği düşüncesi beni mahvediyordu. Birlikte arabaya doğru yürüdüğümüz sırada Burak ve Mert arabada arka koltukta oturmuş gülüşüyorlardı. Onları son kez böyle görüyor olabileceğim düşüncesini bilincimin en altına saklayarak ön koltuğa oturdum. Dikkatlice emniyet kemerimi taktım ve başımı arkaya yasladım.

"Zeyno! İyisin, değil mi?" diye sordu Burak gülerek. Başımı salladım.

"İyiyim..." Sesim zayıf ve düşünceliydi. Kaşlarını çatarak birbirlerine baktıklarını fark eder etmez gülümsedim.

"Merak etmeyin, gerçekten iyiyim... Duygulandım. Hormonlar işte!"

"Heh, öyle desene..." dedi Mert rahatlayarak.

"Kızım sen neden hiç aşermiyorsun? Tatlı bir şeyler aşer de biz de yemek zorunda kalalım senin sayende." Burak yapmacık bir sinirle söylenirken Onur arabayı çalıştırmış ve yola çıkmıştık. Sadece otuz saniye yol gitmiştik ki bir anlığına aklıma gelen bir fikirle başımı camdan dışarı çevirdim.

"Onur..." diye mırıldandım, "Senin annenlere de uğrayamaz mıyız? Daha kaç gün hastanedeyiz belli değil. Bari onları da göreyim. Olmaz mı? Rıza Amca ve Zuhal Teyze'yi çok özledim..." Onur kaşlarını çatarak baktı yüzüme.

"Ama onlar bizi balayında sanıyor..."

"Tamam, döndük deriz... Herkesten saklanmaktan çok yoruldum artık. Hadi, lütfen... Sanırım hormonlarım yüzünden hep bir aile sıcaklığı arıyorum. Olmaz mı?" Onur birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra derin bir iç çekti.

"Tamam," dedi, "Sen kazandın. Sadece yarım saat ama..." Hüzünle gülümseyip başımı salladım. Zaten sadece bir saatim vardı...

"Tamam... Sadece yarım saat..."

Onur arabasını bir arka sokağa sokup evlerinin önünde durduğunda zamanın azalıyor olması beni giderek korkutuyordu. Kimseden yardım isteyemeyecek olduğumun da farkındaydım. Ama bu dünyada Ender'i en iyi tanıyan insan Zuhal Teyze'ydi ve belki onunla konuşmak bana bir fikir bir kaçış yolu gösterirdi.

Karantina SerisiWhere stories live. Discover now