Karısını çekip yüzüne yaklaştı sonra "Şu gözlere bakamamak nasıl bir şey biliyor musun sen?" Sesi titrerken Gülnihal'in gözlerinden akan bir kaç damla yaşı usulca silip yüzünü avuçlarının içine alıp gülümsedi. "Seni çok seviyorum" alnından öptü ve göğsüne bastırdı. O an ikisi de orada ölse canları yanmazdı sanki..

Yusuf bir ara Mustafa'nın seslenmesi ile dışarı gitti. Vedat gelmişti. Gülnihal'i iki gün önce bulmuş olmaları her şeyin bittiği anlamına gelmiyordu. Yusuf karısının yanında konakta kalmıştı fakat Vedat görevi icabı sonraki aşamaları tamlamanın derdindeydi.

"Hoş geldin kardeşim"

"Hoş buldum Yusuf'um" dedi Vedat ikisi de önce ellerini kalplerinin üzerine bıraktılar. Sonra merhabalaşıp çardağa geçtiler..

"Sana müjde getirdim. Alexis konuştu. Hatice teyze ve Dilruba yaşıyor. Onları bulduk. Gülnihal'i bulduğumuz mahsenin 200 metre ilerisinde başka bir mahsende.... Aynı mekanda günlerce birbirlerinden habersiz tutsak edilmişler.."

"İyiler mi?" diye sordu Yusuf endişeyle.

"İyiler, sadece biraz" durdu yutkundu "Bitkin ve kötü bir halde bulduk. Şimdi Fatih'te ki Darüşşifa (hastane) da tedavi görüyorlar. Hekim bir arkadaşımdan özellikle rica ettik. Tetkikleri olumlu yönde. Fakat biraz zaman alacağını söyledi"

"Olsun" dedi Yusuf "Yeter ki iyi olsunlar. Bana bu günleri gösteren Rabbime şükürler olsun. Öldüler zannederken rabbim onları bize bir kez daha bağışladı. Gülnihal kim bilir nasıl sevinecek. Allah senden razı olsun kardeşim. Hakkını ödeyemem"

Vedat gülümsedi "Çok zor ve inanması güç şeyler yaşadınız. Artık her şey düzeliyor şükür. Rabbim bizi de memur kıldı. Allah senden de razı olsun. Zamanında senin de az iyiliğini görmedim" dedi ve yumruk yaptığı elini Yusuf'un omzuna dokundurdu.

"İş beni bekler, gitmeliyim"

"Asla olmaz annemler yemek hazırladı"

"Başka sefere sözüm olsun. Acil bir işim var. Ben müjdeyi vermek için sabırsızlandığım için geldim"

Helalleşip uğurladı arkadaşını Yusuf..

Sonra onu merakla bekleyen üç kardeşine doğru ilerledi. Elleri ceplerinde ve o büyük havadisi verdi. Mutluluğu ve heyecanı yüzünden okunmuyordu. Sakin ve donuk tavrından bir şey kaybetmemişti yani. Fakat rahatladığı her halinden belliydi.

"Yengem iyi mi?"

"Şükür kendine geldi"

"Annemler yukarı çıkmak için sabırsızlanıyor fakat bugün rahatsız etmek istemiyorlar"dedi Ömer.

"Yengem annesi ve kardeşinin yaşadığını öğrenince çok mutlu olacak"

"Evet. Fakat ona şuan bunu söylemenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Dün gece korku nöbeti geçirdi. Hekime hanım duygularında aşırılık olabileceğini söyledi bu sabah. Yani anlık bir duygu değişimi onu heyecanlandırır ise düşük yapabilir."

"Allah korusun" dedi Mustafa.

"Amin. Yani şimdilik bunu gizleyeceğiz. Yarın ilk iş ziyarete Darüşşifa'ya gideceğim"

"Ben de geleyim"

"Peki" dedi Mustafa'ya ve soluğu mutfakta aldı. Serra hatunu da orada bulmanın fırsatıyla olan biteni anlatıp Gülnihal'in sağlık durumundan da bahsetti.

O gün ne kadar merak etseler de Yusuf dışında kimse odaya girmedi Gülnihal'i görmek için. Sırf onlar rahatça özlem gidersinler diye bir gün daha beklemeyi uygun gördüler.

Sonrası konakta bir bayram havası.. Yemekler yapıldı kazan kazan. Tatlılar pişti, şerbetler kaynadı. Güzel kokular tüm sokağı aldı. Sonra tez elden genç beylerle kapı kapı dağıtıldılar. Şükür eda edildi. Mahalle sakinleri de, sokak hayvanları da payına düşeni aldı. Gece yarısına kadar devam etti o tatlı koşuşturma..

Yusuf akşam ezanına yakın kendi topladığı ve Gülnihal'in en sevdiği kırımızı gülleri vazoya koyup girdi odaya.

Kalbi hızını alamıyorken Gülnihal'in oturduğu sallanan sandalyenin önüne çöktü ve ellerini tuttu sıkıca.. Öptü.. Başını karısının dizlerine bıraktı. Dakikalar geçti orada, öylece..

Bir süre sonra Gülnihal sağ elini çekip Yusuf'un saçlarında gezdirdi. "Seni o kadar çok özledim ki, yüzyıl daha yaşasam bu özlemi ifade edecek kadar kelime biriktiremem"

Yusuf başını kaldırıp karısının gözlerine baktı uzunca. "Ya ben" dedi. Yanağını usulca sevip, tekrar onun ellerini tuttu. "Ben hiç bu kadar çaresiz kalmamış, bu kadar korkmamıştım. Sen bir gelincik çiçeği kadar zarif ve narinsin. Bu yüzden daha çok korktum. Ama rabbim seni solmadan o karanlık ve rutubetli zindanda sakladı ve sağ salim çıkardı" dedi ve nefes alıp ekledi "Sen benim mihenk taşımsın. Gülen yüzüm, gönül bağımsın. Sensiz bir hayatın nedenli azap dolu olacağını rabbim gösterdi ve şükür seni ve nasipse doğacak yavrumuzu bana geri getirdi..

(Selamün aleyküm. Akşam yavrumu uyutup, hemen biraz yazayım dedim. Ortaya bu bölüm çıktı. Umarım seversiniz. Bütün gün hem iş, hem bebek.. beynim biraz yorgun. O nedenle bir hatam varsa aff ola. Çünkü şuan kontrol etme fırsatım yok. Hemen biraz uyumam lazım:) Hayırlı geceler cümleten. Sizi seviyorum♥️)

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin