24.Bölüm

15.7K 1.2K 374
                                    

Başını kaldırıp baktı Gülnihal. Ne kımrayabiliyordu nede konuşabiliyordu. Endişeliydi. Çünkü içinde bulunduğu durum oldukça rahatsız ediciydi. Kalbinin ritmini Yusuf duyacak yada vücudunda ki titremeyi fark edecek diye ödü kopuyordu. Aksi halde bir türlü kurtulamazdı dilinden.. Gülnihal kocasına bırak beni diyen gözlerle bakarken, Yusuf ise neredeyse donup kalmıştı. Bütün amacı karısı ile biraz uğraşmak olacaktı ama çok daha fazlası olmuş pusula yanlış rotayı göstermişti. Hayatı boyunca ne yapacağını şaşırdığı vakitler bir elin parmağını geçmezken son zamanlarda her gün yaşıyordu karısı sağ olsun.

Kocasının bir eli ağzında bir eli bileğinde olması Gülnihal'i korkutmaya başlamıştı..Kalbi göğüs kafesini zorlamaya başladığı an Yusuf'un bacağına bir tekme attı kurtulmak için.. Boş bulunup geri çekilir diye düşünmüştü fakat öyle olmadığı gibi kocası milim bile hareket etmemişti.

"Konuşmak mı istiyorsun?" dedi Yusuf Gülnihal'in ağzını serbest bırakıp.

"Ne yapmaya çalışıyorsun, korkuttun beni "dedi Gülnihal derin derin nefes alırken. Bir kaç saniye sonra devam etti" Bileğimi bırak lütfen. Nasıl bu kadar rahat dokunursun bana? Hem...."

Son cümlesi ile yüzü asıldı Yusuf'un "Hem? Ne diyecektin devam et"

Gülnihal gözlerini yere doğru indirdi " Seninle böyle durmak rahatsız edici "dedi ses tonunu minimuma çekerek. İşte bu hali Yusuf'un onu anlamasını sağladı. ALLAH'ın kadına bir inci gibi taktığı his vardı o an Gülnihal'de. Utanmıştı yani.. Diğer elini de çekip bir adım geriye çekildi.. Kolunu uzattı geç anlamında.. Gülnihal fırsatı hemen değerlendirip Yusuf' tan uzaklaşmak için bir adım atmıştı ki duyduğu cümle ile durdu.

"Dizlerin titriyor" dedi Yusuf hafif kinayeli bir ifade ile. Yüzünde ki tını hoşnut olduğunu kanıtlar nitelikteydi bu da Gülnihal'in daha çok utanmasına zemin hazırlamıştı..

"Seninde ellerin terledi "dedi Gülnihal gülümseyip yanından geçerken. Bir nebze rahatlamıştı.. Hemen yattı. Aklı sıra saklanıyordu. Yusuftan , kendinden ve kalbinden. Ama öyle olmuyordu işte o işler.. Eğer mesele gönül ise insanın kendine yaptırımı sökmüyordu. Keza Gülnihal'in saklanmasıda şuna benziyordu.Tıpkı bir bebegin annesinden yine annesinin kucağına saklanması gibi...

Yusuf ise Gülnihal'in kalesine attığı gol ile kala kaldı.. Bu kadın yüzünden top hep ceza sahasında kalıyordu.. Ellerini çevirip avuç içlerine baktı. Gerçekten terlemişlerdi.. Yine hiç birşey anlaşılmayan bütün hislerini gizleyen ifadesini suretine geçirip yattı.. Meşrebine tersti, kalemine tersti, boyuna,posuna, huyuna, suyuna, endamına bile tersti son zamanlarda ki bu genç çocuk halleri.

Gün geceyi söküp alırken İstanbul'un eteklerinden, konak ahalisi bir bir açmıştı gözlerini.. Birde koca konağın her bir katını öyle bir koku almıştı ki sormayın gitsin. Hipnotize olmuş farenin peynir kokusuna doğru ilerlemesi gibi her uyanan mutfağı bulmuştu..

Gülnihal akşamın eseri olarak uykuyu bir türlü bulamadığı için kalkıp hamur yoğurmuştu. Sonrada tek tek açıp hazırladığı içleri koyup son işlem olarakta pişirmeye başlamıştı...

"Hayırlı sabahlar. Kolay gelsin yenge"

"Hayırlı sabahlar Ömer sağ olasın "diye yanıt verdi Gülnihal mutfaktan başını uzatıp bakan kaynına.

"Bu muhteşem kokunun mimarı sen mişsin demek" dedi Ömer.. Gülnihal gülümseyince devam etti " Ispanaklı da var mı?"

"Var" dedi Gülnihal sevinerek. Çünkü Ömer onunla ilk defa bu denli yakın konuşmuştu..

Herkes Gülnihal'in gözleme pişirdiğini konuşurken Yusuf hiç oralı gibi gözükmese de kulak kabartmıştı etrafa..

Gülnihal maharetini ve el becerisini konusturmuştu o sabah.. Herkesin harcı değildi bir tahta leğen dolusu hamur yoğurup ekmek yapmak.. Sabah kahvaltısının ardından herkes rutin görevine döndü... Bir kaç saat odasında zaman geçiren Gülnihal sandığını açmış ve çeyizini güve yemesin diye naftalinlemişti...Esasen birde kumaş bakmıştı katın validesine entari dikmek için ama ona uygun bir tane bulamamıştı.

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Where stories live. Discover now