16.Bölüm

17.1K 1.2K 312
                                    

Bir hafta sessiz sedasız geçti. Konakta her şey yerli yerindeydi kiminin neşesi, kiminin hasreti, kiminin ise nefreti. Eksilen hiç bir şey yoktu. Yaralar da taptaze duruyordu.

Akşam ezanından sonra konağın büyük demir kapısı geniş bir yelpazeye yayılmaya meyilli olan tok sesi ile karanfil sokağı inletirken Gülnihal irkildi. Kimin geldiğini hissetmiş gibi.. Hala kulaklarında çınlamakta ısrarlı olan bir gece önce ki çirkin sözleri tekrar işitti sanki.

Yusuf Gülnihal'in ikili oynadığını iddia etmiş ve onu çok tehlikeli sahtekar bir karakter olarak itham etmişti. Birde "Sen asla benim hayatımda yer edinemeyeceksin"demişti. Sanki genç kız çok meraklıymış gibi.

Elinde ki bakır ıbrıkla kala kalıp iç sesi ile derin bir sohbete dalan Gülnihal değer verdiği birini hatırladı.. Ayşe... Ayşe en yakın arkadaşıydı. Hani çok sevip en az kendiniz kadar iyi tanıdığınız bir insan olur ya öyle işte. Ahiretlik bir dostu vardı. Geçen yıl evlenip Ankara'ya yerleştiği için görüşemeseler de iyi haberlerini alıyordu ara sıra. Şimdi bir de hamile olduğunu işitip çok daha fazla mutlu olmuştu.. Sanki kendi karnında bir kıpırtı hissetmiş gibi..

Arkadaşı için sevindi. Azıcık da üzüldü kendi için.. Hiç yaşayamayacakları hatta hayalini bile kuramayacakları için..

"Hayat hiç adil değil" dedi genç kız ve gözlerini istemsizce yere çevirdi. Haklı olabilirdi hayat adil değildi. Olmayacaktı da.Genç kızın sitemini tesadüf eseri duyan Mustafa yanından geçerken boşluğa bir cümle bıraktı ve uzaklaştı.

"Hayat adil olmayabilir ama Allah adildir" Ben boşluğa söylüyorum yenge sen anla benzeri bir durum olmuştu bu. Gülnihal kaynından görünmez pas olarak gelen mükemmel cümleyi oradan alıp o an için rafa kaldırdı. Sonra indirip üzerinde uzun uzun düşünecekti. Mustafa'nın kendine karşı tavrının da üzerinde durmadı kız. Alışmaya başlıyordu artık. Ve ikinci Yusuf diyordu ona.. Halini tavrını kocasına benzetiyordu. Ömer ve Hamza'ya ise çok fazla ısınmıştı. Sevecen ve sıcacık gülümsemeleri yetmişti Gülnihal'in onları benimsemesi için.

"Haa Zelihaaa..." dedi heyecanla yanından geçen kızı fark eden Gülnihal.

"Buyur, bir şey mi isteyecektin?" diye sordu Zeliha. Başı yine yerdeydi. Konuşurken kimsenin gözlerine bakmıyordu. Üzerine sinen çekingen tavır Gülnihal'i huzursuz etti. Bir kaç gündür gözlemliyordu onu, mümkün oldukça kimse ile iletişim kurmuyor sürekli kendini iş güç ile meşgul ediyordu. Bir ara acaba hor görülüyor olabilir mi diye aklından geçirse de genç beylerin hepsinin onu konuşturmak gülmesini sağlamak için çaba sarf ettiğini görmüştü.

"Bana yardım eder misin?" dedi Gülnihal kaldırdığı kaşlarının altından gülümserken ve ekledi "Lütfen" Başını kaldırıp onayladı Zeliha ve birlikte kilere yönelip buğday aldılar oldukça fazla. Sonra bir koşu kendi konaklarına gidip kilidi paslanmış müştemilatta sıra sıra dizilmiş kuş evlerini bir bir bahçeye taşıdı. Zeliha'nın anlamayan bakışlarının kıskacında...

"Biiiir , ikiiiii ,üüüç...dört ,beş ,altı... Tamamdır şimdilik bu kadarı işimizi görür.." son rakamları tek nefeste söyleyip elini beline koyup gülümserken.

"Sofra kurulacağı vakit nereye kayboldu bu kız?" Döne kadın korkuluklardan tutunup fazla kilolarının getirisi olarak üst kata çıkarken söylenmeyi de ihmal etmiyordu. Evin beyleri gelmişti.. Hem Ahmet bey de rahatsızdı. Zavallı adam, orta doğudan geldiğinden bu yana sürekli kötü kötü öksürüyordu. Benzi de solgundu. Her ne kadar iyiyim dese de iyi olamamıştı bir türlü. E düğün dernek derken birazda kendini ihmal etmişti işin gerçeği.

"Zelihaaaa. Hay ALLAH nereye gitti bu kız?" Döne kadın yana yakıla küçük kalfayı ararken Ömer elleri ceplerinde dikilmiş büyük pencereden konağın bahçesine bakıyordu pür dikkat.

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Where stories live. Discover now