''İstediğin bir yer yoksa sakin bir yer biliyorum.'' sesi durgun geliyordu. Dönüp ona baktım. Parmağımla dokunmak istediğim gamzeler her şeye rağmen bu sert adama şirinlik katıyordu.

''Senin için sorun olmayacaksa tamam.'' diye mırıldandım.

''Olmayacak.'' Böyle diyor oluşu bile onun kıskançlığının önüne geçmeyecekti biliyordum. Eğer bu akşam birisi beni tanırsa büyük ihtimalle ya beni acımasızca becerecekti ya da yeni kapanmış yaralarımı açacak bir dayak atacaktı. Öfke kontrolü yoktu biliyordum. Doktora filan gitmeliydi fakat bunu yapacak bir insan değildi.

Evde akşam yemeğini yedikten sonra özel bir hazırlık yapmadan salonda onun gelmesini bekliyordum. Nihayet aşağı indiğinde saçlarını kesmiş olduğunu fark ettim.

''Saçların...''

''Sevmediğini biliyorum, kısa her zaman benim için iyidir değil mi?'' gülümseyip beni koltuktan kaldırdı. Peşinden kapıya gittim. Montlarımızı üzerimize geçirip tekrar dışarı çıkmıştık. Yağmur başlamıştı. Koşar adım arabaya gittik. Bu çok fazla elime geçen bir fırsat değildi ve aslında heyecanlıydım. Sarhoş olabilirdim, insanları izleyebilirdim. Kim bilir belki yine dans edebilirdim.

Peki, bu olmayacak bir şeydi kabul ediyorum. Namjoon beni dans pistine bile yaklaştırmazdı.

Yolculuğumuz tanıdığım ara sokaklardan birinde son bulmuştu. Arabayı boş bir yere park ettiğinde kapımı açıp kendimi dışarı attım. Yağmur biraz daha hafiflemişti. Onu takip eden adımlarım beni aslında gitmek istediğim yere götürüyordu. Bazen burada tek başıma içerdim. Pek tercih edilmeyen salaş bir mekandı ve kimse kimseyi umursamazdı. Daha çok yalnızlar için uygun bir yerdi.

İçerisi hala aynı loş lambalarla aydınlanıyordu. Geri planda diğer barlara kıyasla daha sakin bir müzik vardı ve kesinlikle yüksek seste değildi. Küçük masalarda tek tük insanlar oturuyordu ve gecenin geç saati olmasına rağmen kalabalıklaşacak gibi durmuyordu. Bara yürüyüp bir tabureye beni oturttuktan sonra yanıma yerleşti.

''Yine viski mi?'' diye sormuştu, başımla onayladım. ''İki viski.'' mekana pek yakışmayan bir kız sadece bakmakla yetindi. Bu siparişi duyduğunu göstermek için yeterli bir tepkiydi sanırım.

''Çok sessizsin.'' kolunu bara yaslayıp başını eliyle desteklerken gözlerinde hafif bir endişeyle beni izliyordu Namjoon.

''Ne konuşmamı istersin?'' iki kaşımı kaldırıp kızı izlemeyi bıraktım ve ona döndüm. Bu arada kız içkilerimizi önümüze bırakmıştı.

''Seni ilk kez burada görmüştüm. 'Bu liselinin burada ne işi var?' İlk tepkim bu olmuştu.'' şaşırmıştım.

''Bundan daha önce hiç bahsetmemiştin.'' Gülümseyip başını hafifçe salladı. Buruk bir gülümsemeydi.

''Dört yıl önceydi. Her çarşamba buraya geliyordun ve bayılana kadar içiyordun.''

Hatırlıyordum tabii. Bu o zamanlar rutinimdi. Buraya gelir içerdim, genelde bara sızar kalırdım ve beni toplaması için patron birilerini gönderirdi.

''Neden hiç yanıma gelmedin?'' diye sordum.

Gözlerini kırpıştırdı. İçkisinden bir yudum aldı ve dudaklarındaki kalıntıyı diliyle temizledi. '

'Yalnız kalmak istediğin her halinden anlaşılıyordu. İki kere yanına gelen kızları kaba bir şekilde kovuşunu hatırlıyorum.''

Konuşurken gülümsediği için sesi yumuşak bir tondaydı fakat onda beni rahatsız eden bir şey vardı. Gözlerinde gördüğüm endişenin sebebini merak ediyordum.

Kirletme HayallerimiWhere stories live. Discover now