1| I met you in the dark

15.9K 1.7K 2.2K
                                    

Fotoğraf makinem elimde fotoğrafını çekebileceğim güzel bir manzara arıyordum. Ağzı açık olan okul çantamdan kitaplar düşeyazıyor ve bu benim umrumda olmuyordu.

Bir banka oturdum ve çantamı kenara bıraktım.

Bugün çok az fotoğraf karesi yakalamıştım. Bu hoşuma gitmiyordu. Belki de artık her gün kullandığım yolları kullanmamalıydım.

Fotoğrafların arasında oflayarak gezerken bankın altından gelen miyavlama sesiyle eğildim ve yeni manzarama içtenlikle gülümsedim.

Beyaz yavru kediye incitmeden elimi uzattım ve onu korkutmamaya çalışarak kucağıma aldım.

Başını okşarken kucağımda mayışmıştı. Sesimi incelterek konuştum.

"Sevimli dostum, annen nerde senin?"

Sonra kıkırdadım.

"Yoksa senin de mi benim gibi annen yok?"

Yavru kedi iyice mayışınca aç olabileceği düşüncesi aklıma geldi ve onu korkutmamaya çalışarak çantama uzandım. Yemek bulma umuduyla çantamı karıştırdım ama maalesef ki çantamda hiçbir şey yoktu.

"Hadi gel bakalım sevimli kedicik. Seni doyurmaya gidelim."

Soğuk olacağı düşüncesiyle beremi çıkardım ve kediyi onun içine koyup sonrasında da çantama koydum. Üzerini hafiften açık bırakıp yoluma devam ettim.

Onu yanıma almıştım çünkü fazla minikti ve eğer annesi olsaydı onu tek başına bırakmazdı. Yeni doğmuş kediler tek başlarına yaşayamazlardı.

Yeni bir dost edinecek olduğumdan dolayı yüzümde minik bir gülümseme oluşmuş bir şekilde gökyüzünü fotoğraflıyordum.

Gökyüzü beni en çok rahatlatan görüntülerden biri olmuştu her zaman. Her gün aynı yerde de fotoğraf çeksem her fotoğraf farklı oluyordu. Çünkü her bulutun hikayesi ve fotoğrafımda çıkma isteği farklıydı.

Bugünkü mankenim olan bulut yalnızlığını gökyüzüne örtmüştü. Ama sevimli bir yalnızlıktı bu. Kendi isteğiyle oluşmuştu. Diğer bulutlar yanına gelmeye çalışıyordu ama o rüzgarı kendine çekip uzaklaşıyordu.

Kısaca kendi yolunu bulmuş bir buluttu. Ve benim de ilhamım olmuştu.

Bir farklılık istediğimden ara sokaklardan birine girdim. Pek temiz görünmüyordu yürüdüğüm yollar. Bu durum hoşuma gitmemişti. Ama yeni bir yer keşfetme umudumdan dolayı geri dönmemiştim.

Her yer o kadar sessizdi ki bu bende nefesimi tutma isteğine sebep olmuştu. Sanki her an bir korku filmine başrol olacak sonrasında önüme bir şey fırlayacakmış gibi hissediyordum. Henüz akşam bile olmamıştı ama karanlık olmasa bile geçtiğim yerler ürkütücülüğünden bir şey kaybetmiyordu.

Gözlerim kocaman açıktı. Her ihtimale karşı. Ve bir anda telefonum çalınca yerimde sıçradım. Çok korkmuştum. Sonrasında çantamda yavru bir kedi olduğu aklıma geldi ve kedinin korkabileceğini düşünerek hemen telefonumu çıkardım. Ekrana baktığımda babamın aradığını gördüm.

Telefonu açtım.

"Efendim?"

"Oğlum, nasılsın? Okuldan çıktın mı bebeğim?"

Seokjin babamın canlı sesine karşı gözlerimi devirdim. Hiçbir zaman enerjisinden bir şey kaybetmiyordu. Ne kadar çalışırsa çalışsın evde bundan söz etmiyor sürekli gülüyor ve bizi de güldürmeye çalışıyordu.

"Çıktım. Yürüyorum."

"Tamam oğlum. Ben seni şeyden dolayı aradım. Namjoon babanın iş arkadaşlarından biri yemeğe çağırmış biz oraya geçecektik. Senin gelmek istemeyeceğini biliyorum ama yine de bir arayayım dedim."

Mister Right | Taegguk ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin