⍣30⍣

826 108 53
                                    

Taehyung

Jungkook'un kendilerine seslendiğini duyan Jin hyung önce atın yularını sıkıca kavradı ardından öfkeyle bağırdı

"Şu lanet ata bin artık Kim Namjoon!" Jungkook'u arkama çektim, şaşkınlığından dolayı kocaman kocaman açılmış gözleri parlıyordu. Ve ben artık emindim, o sandıklar bizim sandıklarımızdı. Duygusal tarafım oturup saatlerce ağlamak istiyordu ama mantıklı tarafımı dinlemeye karar verdim.

"Ji-mong'a haber ver. Ne olduğunu söyleme sadece buraya gelsinler" beni duyan Jungkook hemen itiraz etti

"Seni yalnız bırakıp gitmem!" korkuyla titreyen göz bebeklerinden bile beni ne kadar sevdiğini anlayabiliyordum. Onu bana verdiği için Tanrı'ya bir kez daha şükrettim.

"Sadece git, Kook. Siz gelene kadar kendimi koruyabilirim. Bir şeyler yapmalıyız " kararlı duruşum ve güven verici bakışlarım onu ikna etmiş olacak ki kafasını aşağı yukarı salladı. Yine de gitmekte tereddüte düştüğünde yüzüme o parlak gülümsememi yerleştirdim, bu hareketimle hızla zıt yöne doğru koşmaya başladı. Bense at arabasına yaklaşmam gerektiğine karar verdim. Kılıcımın üstünde duran elimin tutuşunu sağlamlaştırdım.

"Gidemezsiniz!" sesimi duyan Seokjin hyungun alt dudağı sinirden titremeye başlamıştı. Ellerini saçlarının arasından geçirdi. Hayal kırıklığı dolu bakışlarını Namjoon hyungun üstüne dikti. Namjoon hyungun bakışları ise ben ve Seokjin hyung arasında gidip geliyordu. Ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu zannımca. İkimizin arasında gidip gelen gözlerine eklenen titreyen elleri ve hızla inip kalkan göğsü bana böyle düşündürtmüştü.

Ve o an hiç beklemediğim bir şey oldu. Namjoon hyung kılıcını kınından çekti ve bana doğru sert bir hamle yaptı. İlk başta şaşırsam da hamlesini büyük bir öfkeyle savuşturdum

"Ne yaptığınızı zannediyorsunuz!" bağırmamı umursamamış olacak ki kendi etrafında döndü ve bana doğru bir hamle daha yaptı. Yaptığı bu hamleyle burun buruna gelmiştik. Özür diler gibi baktı gözlerime

"Tae dinle beni" zar zor duyduğum fısıltısının ardından geri çekildi ve yaptığı yeni hamle ile yeniden burun buruna geldik. "O-o kendinde değil, o böyle biri değil." konuşurken kafasını sağa sola sallıyor dolu göz bebeklerini yüzümde gezdiriyordu

Yeniden geri çekilip tekrar aynı pozisyonu almamızı sağladığında Seokjin hyunga belli etmemek için böyle yaptığını anladım

"Lütfen ona zarar vermelerine engel ol. Azıcık hatırım varsa. B-ben her şey için özür dilerim. Hiçbirinizin zarar görmesini istemiyorum" bu defa yaşların boşaldığı gözlerine baktım ve ben de kendi gözyaşlarımın akmasına izin verdim

"H-hyung..." Tekrar geri çekildiğinde aynı hareketi yapmasını bekledim ve kılıcımı ona göre savurdum ama Namjoon hyung yine hiç beklemediğim bir şey yaptı. Normalde kolaylıkla sıyrılıp savuşturabileceğini bildiğim hamleden sıyrılmadı. Kendini kılıcımın önüne attığında başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Namjoon hyungun yere yığılması ve Seokjin hyungun attan atlayıp koşarak yanımıza gelmesi... Bir an hiçbirini algılayamadım. Titreyen sol elimi yüzümde hissettiğim ılık sıvıya dokundurup ıslanan parmak uçlarıma baktım. Gördüğüm kırmızı sıvı ile dizlerimin üstüne çöktüm. Namjoon hyungun kanı yüzüme sıçramıştı

destiny ಇ taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin