bölüm 22 «japonya»

2K 179 104
                                    

Bony'le sessiz geçen bir araba yolculuğundan sonra Chanyeol hyunglara gelmiştik. Kimseye bir şey demeden kendimi Eun'un odasına atmıştım. Kapıyı kilitlemeyi de unutmamıştım. Çünkü bilirsiniz Baekhyun ve Chanyeol hyung meraklıydı ve kapıya vurmaları da ne kadar meraklı olduklarını doğruluyordu. Ama onlarla  konuşacak durumda değildim. Ağzımı açıp tek kelime bile etmeye mecalim yoktu. Sadece uyumak ve bu kabusun bir an önce son bulmasını istiyordum. Evet belki de bu yaşadıklarım bir rüyaydı. Birazdan Sehun'un kollarında uyanacaktım ve her şey eskisi gibi olacaktı.

Ama her şey kabus olamayacak kadar gerçekti. Sehun her şeyi söylemişti işte. Onu da beni de seviyordu. Lakin seçim yapmak zorunda olsa eminim seçeneği Lavinia'dan yana olurdu. Aralarındaki bağı bu denli kuvvetlendiren neydi bilmiyordum ama bir şeyler tersti. Ya birini severdin ya da hiç sevmezdin. Doğanın kanunu bu değil miydi? İkimizi birden sevmesi çok saçmaydı. Bana beni sevmediğini söylese belki de daha az üzülürdüm. Ama beni seviyordu. Öte yandan Lavinia'yı da seviyordu.

Karışık olan kafamı iyice karıştırmıştım. Keşke diyordum şimdi sürü okulunda daha fazla şeyler öğrenseydim bu kadar kafam karışmazdı. Ama ben dik kafalığımı konuşturup sadece benimle ilgili olan kısımları dinleyip diğer kısımları umursamazdım. Çünkü melez biriyle evleneceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Kesinlikle eşim olan biriyle evleneceğimi kendime inandırmıştım.

Kafa karışıklığımı giderecek tek kişi Lord amca gibi görünüyordu lakin o da net cevaplar vermiyordu. Dolaylı yoldan konuşuyordu. Aslında bir kişi daha vardı. Ama onunla ne konuşabilirdim ki? Hem ona nasıl ulaşabileceğimi bile bilmiyordum. Fakat ona ulaşabilecek birini tanıyordum.

"Merhaba Irene."

"Luhan? Sehun oppa geldi değil mi? Biliyordum! O seni çok seviyor ve geleceği belli-" Sözünü kesmek zorunda kaldım çünkü Sehun hakkında konuşmak isteyeceğim son kişi Irene'di.

"Irene, benim Oh büyükanne ile görüşmem lazım. Acaba adresini verebilir misin?"

"Tabii ama büyükannem Kore'de değil. Kısa süreliğine Japonya'ya gitti." Bu hiç iyi olmamıştı işte. Konuşabileceğim tek kişi oydu. Bana akıl verebilecek, kafa karışıklığımı giderecek tek kişi oydu.

Aklıma gelen düşünce belki de doğru bir karar değildi ama şuan ihtiyacım olan bir şeydi.

"Irene adresi bana mesaj at ve sakın soru sorma. Ayrıca bu konuşmamızdan birine bahsedersen seninle bir daha asla konuşmam." Deyip telefonu kapatmıştım. Biraz sonra gelen mesaj sesiyle derin bir nefes verip Japonya'ya giden ilk uçaktan biletimi aldım. Neyse ki iki saat sonraya bilet bulmuştum.

Irene'nin gönderdiği adresi bir kağıda not alıp sırt çantama bir kaç giysi koydum. Telefonumu yatağın üzerine bırakıp kilitlediğim kapıyı yavaşça açtım. Görünürde kimse olmaması işime gelmişti. Çünkü nereye gidiyor oluşum hakkında kimseye hesap vermek istemiyordum. Aslında amacım bir süre Kore'den ve Sehun'dan uzak kalmaktı. Bu kaçamak belki de bana iyi gelecekti.

Kimseye görünmeden arabaya binip havaalanına sürmeye başladım. Uçak yolculuğu hamileliğimi etkiler miydi en ufak bir fikrim yoktu. Ve tek düşüncem umarım etkilemezdi. Bunu araştırmadığım için kendime kızıyordum. Ama şuan yapacak bir şeyim yoktu. Oh büyükanne ile konuşmak zorundaydım.

Kısa süren bir yolculuktan sonra birkaç prosedürü yerine getirip uçağa ilerledim. Kimseye haber vermeden gitmek beni kötü hissettiriyordu. Ama bir yandan da haberleri olsaydı buna izin vermeyeceklerine adım gibi emindim. Kafama fazla takmayıp koltuk numaramı bulduğumda cam kenarı olması beni mutlu etmişti. Böylelikle gökyüzünü izleyebilirdim.

tvingad fru :: hunhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin