Bölüm 3

208 62 103
                                    

Şu an ne mi yapıyorum?

3 aydır onun hayalleriyle geçtiğim sokaklardan şu an  onunla geçiyordum. Suratımdan eksik olmayan gülümsemem vardı yine. Kasımın soğuğu Ankara'da daha bir farklıydı. Ama ben şu an o soğuğu hissetmiyordum. Cayır cayır yanıyordum adeta.

Ne ben konuşuyordum, ne de o konuşuyordu. Acaba ona onun hakkında soru sorsam kızar mıydı? Neden kızacak ki? Alt üstü soruydu yani.
"Anka?"
"Kıraç?"
Ikimiz de aynı anda konuşunca bir komik oldu. Ben kıkırdarken o da gülümsemekle yetindi.
Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Seni dinliyorum. Yani ne diyecektin?"
"Önemli bir şey değildi. Sen ne diyecektin?"
"Benimkisi de önemli bir şey değildi."
"Pekâlâ."
"Pekâlâ."

Yine sustuk. Sevdiğim insanla saatlerce konuşmak isterken sustum. Ama olsundu en azından onunla yürümek bile bana yeterdi.

"Okuyor musun, Anka?"
Bu soru beni ilk duraklattı. Cevabı basitti. Ama ben neden konuşamadığımı bilmiyordum. Boğazımı temizleyip derin bir nefes aldım ve kelimeler dudaklarım arasından çıktı.
"Okulum bitti."
"Anladım."
"Sen? Sen okuyor musun Kıraç?"
Aslında okumadığını biliyordum. O da benim okumadığımı biliyordu. Ama sohbet amaçlı konuşuyorduk. Ben onu tanımak için soruyordum o ise... O ise niye soruyor bilmiyorum.
"Benim de bitti."
"Anladım."

Yine sustuk. Önce biraz yürüdük sonra konuşmaya yeniden başladık.
"Yapmak istediğin veya yaptığın bir meslek var mı, Kıraç?"
Merak ediyordum sevdiğim adamın mesleğini. Aslında her bir düşüncesini merak ediyordum. Ya da ben onu tamamen merak ediyordum. Ne fark eder ki? Sonuçta onu seviyorum ve her şeyini bilmek istemem, merak etmem normal.
"Aslında yapmak istediğim bir meslek var. Ama buna henüz kendimi hazır hissetmiyorum."
"Sakıncası yoksa bana biraz anlatır mısın?"
"Tabi ki anlatırım. Benim aslında bir kitap dükkanım var. Çocukluğumdan beri kitapları çok seviyorum. Her fırsatta kendimi onların arasında buluyorum. Ama asıl kendimi hazır hissetmediğim bir meslek ise yazarlık. Bir şeyler yazıp çiziyorum. Sonra beğenmiyorum yeniden deniyorum ama yayınlayacak kadar kendimi hazır hissetmiyorum."

Sevdiğim adam hakkında ilk defa küçük bir hayalini öğrenmiştim. Gülümsemem yüzümde büyürken baktım ona.
"Ben... Yani ne desem bilemedim. Çok güzel bir iş ve seni gayet iyi anladım."
Bana gülümsemekle yetindi.

Sen hep gülümse. Sana gülümsemek yakışıyor güzel adam. Bu gece bana fazla olmalıydı. Çünkü kalbim buna dayanacak güçte değildi. Onunlaydım. Benimleydi. Zamana karşıydık. Ne onun benim hislerimden haberi vardı ne de benim onun benim hakkımdaki düşüncelerinden.

Yağmur çiselemeye başlayınca başımı gökyüzüne kaldırdım. Bir anda şimşek çakınca hafif titredim. Kıraç bu halime gülerken ben de güldüm. Yağmur biraz şiddetini arttırınca kafama yeni dank etmiş gibi konuştum hemen.
"Eyvah!"
"Ne oldu Anka? Iyi misin?"
"Ben iyiyim de hemen eve gitmem lazım çiçeklerim dışarıda."
Kıraç suratıma öyle bir baktı ki ne olduğunu anlayamadım. Sonra kafasını iki yanına doğru salladı.
"Gel hadi seni evine bırakalım da ıslanmasın çiçeklerin daha fazla."
"Hayır. Yani hava zaten yağmurlu sen de ıslanırsın. Ben kendim giderim zaten evime yakın burası."
Kıraç, kararsız bir şekilde suratıma baktı. Şu an ikimiz de yağmurun altında ıslanıyorduk. Yağmur şiddetini arttıracak gibiydi. Kıraç'ta fark etmiş olacak ki kafasını salladı.
"Pekâlâ. Öyle olsun. Dikkat et kendine."
"Olur ederim. Sen de dikkat et."
El sallayıp arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Kahkahalarım yağmur sesine karışmış ve Ankara sokaklarını inletiyordu
.

Gördün mü Ankara? Demedim mi sana bu gece o mutluluğu göreceksin diye?

Can Kırığı (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin