Bölüm 17

47 19 4
                                    

YENİ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. ÇOOOK GÜZEL BİR BÖLÜM OLDU. AĞLAYA AĞLAYA YAZMIŞ OLABİLİRİM BELKİ BİRAZCIK. İYİ OKUMALAARR.


Doktor ve hemşireler odadan çıktıktan sonra Kıraç ile yeniden baş başa kalmıştık. "Neden çağırdılar acaba seni?" Kıraç biraz düşündükten sonra cevap verdi bana. "Büyük ihtimal iki refakatçi var diyedir." Birkaç saniye yüzüne baktım doğru mu söylüyor diye ama donuk bakışlarından bir şey anlayamamıştım. Omuz silktim. "Hadi artık aşağı inelim hava almak istiyorum." "Sıkı giyin hava soğuk." Kafamı sallayıp düşünceli tavrına gülümsedim. Koltuğun üzerindeki montumu alıp üzerime geçirdim.

"Hadi gidelimm." Alt üstü bahçeye çıkacaktık ve üzerimdeki heyecan neyin nesiydi anlam veremedim. Kıraç ile yan yana yürürken kahvaltı dağıtan personellere baktım. Acıkmıştım. Kıraç baktığım yeri fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı. "Tomografin var, bir şey yememen gerekiyor." Doktorun dediklerini hatırlayınca hüsranla kafamı salladım.

Bahçeye çıkınca soğuk hava yüzüme vurdu. Dışarısı bugün oldukça soğuktu ama bu burada durmak istememe engel değildi. Kıraç ile bomboş bahçede sabahın bu saatlerinde bizden başka kimse yoktu. Biz servis kısmının bahçesindeydik ve buradaki hastalar büyük ihtimalle uyuyordu. "Hava soğukmuş." "Üşüdüysen içeri gidelim."

"Hayır hayır, çok güzel. Kapalı havaları ve sessizliği çok seviyorum." " Başka neleri seviyorsun?" İğneli elimi bacağımın üstüne koyup onu inceledim. "Yağmurlu havaları seviyorum, insanları mutlu etmeyi seviyorum, geceleri gökteki yıldızları izlemeyi seviyorum, sakinliği seviyorum..." En çok da seni seviyorum.. "Sen de seviyor musun bu saydıklarımı?"

Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. O konuştukça adem elması hareket ediyordu ve ilgim oradaydı. "Evet ama bunlardan daha çok sevdiğim bir şey var." Neydi acaba? Tam soracakken bize doğru gelen Cansu ile vazgeçmiştim. "Ah, neredesiniz siz? Sizi arıyorum bir saattir. Telefonunu da almamışsın." Cansu'nun bu panik haline gülümsemiştim. "Hava alıyoruz."

"İyi yapıyorsunuz kuzum ama hemşire gelecek birazdan tomografiye gideceksin." Derin bir nefes aldım ve yukarı bakarak içimdeki nefesi yavaş yavaş verdim. Burnumun ucuna düşen küçük yağmur damlası ile gülümsedim. Bir taneyken, iki, üç, beş diye arttı damlalar. İçimin doluluğunu gökyüzünde görmüştüm. Ben ağlayamıyordum, sen ağla benim yerime Ankara.

Kafamı Cansu ve Kıraç'a çevirdim. Yerimden kalkıp gülümsedim. "Hadi gidelim."

Odaya geldiğimiz zaman bir hemşire gelip beni tomografiye daha sonra da mr a götüreceğini söylemişti. Kıraç'da doktora uğrayacağını söyleyip ayrılmıştı. Cansu benimle gelmek istediğinde hemşire gerek olmadığını söylemişti. Şu an ise bir odadaydım ve hemşirenin verdiği hastane önlüğünü giyinip üzerimdeki her şeyi çıkarmıştım. Eşyalarımı odadaki sandalyenin üzerinde bırakıp odadan çıktım. Hemşire beni diğer odaya götürdü ve burada benimle başka biri ilgilendi.

"Hoş geldin." benden birkaç yaş büyük olan doktora baktım. "pek hoş bulamadım." Söylediğim şey ile gülmüştü. "Ben Cenk." Doktorun kendisini tanıtması üzerine ben de kendimi tanıttım. "Ankacığım, şimdi seni buraya uzandıracağım ve kemerleri bağladıktan sonra damar yolundan ilaç vereceğim. Biraz değişik hissedebilirsin ama ne olursa olsun konuşup hareket etme."

Doktoru onayladıktan sonra cihazın altındaki sedyeye uzanmıştım. Kenardaki kemerleri bağlayıp damar yolumdan ilaç verdikten sonra odadan çıktı. İçimde ilaç etkisi ile değişik şeyler hissetmiştim. "Anka, beni duyuyor musun?" Duyduğum ses ile cevap verdim. "Evet." "Şimdi, sedye cihaza doğru ilerleyecek ve hiçbir şekilde hareket edip konuşmaman gerekiyor." "Tamam." Üstümdeki cihaz hareket etmeye başlayınca içimi korku basmıştı. Birkaç dakika sonra cihaz durmuştu.

Can Kırığı (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now