《44》

8.7K 478 74
                                    

Aras'dan

Doktor Mevsim'in annesinin olduğu odadan çıktığında Mevsim bitap düşmüş bedeninden beklenmeyecek bir hızla ayağa kalktı. Başının dönmesinden korktuğum için hemen yanındaki yerimi aldım. Ellerim eğer sendelerse onu tutmak için tetikte, gözlerim iyi bir haber vermesini dilediğim doktordaydı.

"Annem nasıl?"

Mevsim hızlıca sabahtan beri aklını kurcalayan soruyu sorduğunda doktorun cevap vermemesi onu daha da bitkinleştirmişti.

"Annem nasıl? İyi, değil mi? Ne zaman görebilirim onu?"

Doktor sıkıntıyla derin bir nefes verdiğinde kaslarımın kasıldığını hissettim sonucun ne olduğunu anlayıp.

"Hayır, hayır."

Mevsim başını iki yana sallayıp kötü bir haber duymamak için son dileklerini dilerken zar zor konuştu doktor.

"Anneniz geldiğinde çok kötü bir haldeydi. İç kanaması vardı, beyni de zarar görmüştü. Biz, elimizden geleni yaptık ancak... Ancak annenizi kurtaramadık."

Mevsim'in dünyanın en güzel tonundaki kahverengi gözleri hızla dolarken ona bakıyordum ve sebebini sonradan düşüneceğim bir ağrı vardı göğsümde.

"Hayır, yalan söylüyorsunuz! Annem beni bırakmaz! Bırakmaz o beni! Nerde, ben göreceğim onu. Nerde? Annem nerde! Ann-"

"Mevsim, sakin ol!"

Annesini kaybetmiş bir kıza böyle dememin ne kadar işe yarayacağı tartışılırdı ama elimden bir tek bu geliyordu. Ellerim Mevsim'in kollarındaydı ama canını yakmaktan ölesiye korktuğum için herhangi bir kuvvet uygulamıyordum ince kollarına.

"Aras, annen öldü diyorlar! Benim annem beni bırakmaz. Söyle onlara, götürsünler beni anneme."

Yanaklarından yaşlar akarken masumca benden istediği şeye karşın yüzümü acıyla buruşturmamak için zor tuttum kendimi ama bunu fark etmiş, kaşlarını çatmıştı.

"Sen de bana inanmıyorsun! Annem ölmez, diyorum! O, beni bırakmaz! Hiçbir zaman bırakmadı!"

Bağırmaya başladığında ve kollarımdan çıktığında ellerimi ona dokunabilmek için kaldırdım ama geri çekildi. Bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki annesi olduğunu tahmin ettiğim kadını dışarı çıkardılar. Üstüne örtülü beyaz bir çarşafla...

Mevsim'in bakışları anında oraya dönerken adımlarının dolu gözlerini takip etmesi uzun sürmedi.

"Nereye götürüyorsunuz annemi? Bırakın!"

Sedyeyi süren görevliler Mevsim'in haline acıyarak durduklarında Mevsim titreyen ellerini kullanarak çekti örtüyü. O anda fark ettim, annesi Mevsim'in tıpatıp aynısıydı.

Aralarındaki tek fark, ölümdü.

Mevsim'in elleri annesinin muhtemelen oldukça soğuk olan yanaklarına yerleşti yavaşça.

"Annem, ben geldim. Bak, kızın geldi. Uyanır mısın?"

Mevsim'in bir adım arkasındaydım ama annesiyle vedasını bozmaya niyetim yoktu, şu anlık. 

"Anne, sen üşürsün toprağın altında. Hem çok karanlık orası! Sen sevmezsin ki karanlık yerleri. Hadi, uyan."

Ellerini annesinin omuzlarına götürdü.

"Anne, uyan! Anneler ölmez, demiştin. İnandım sana! Sen yalan söylemezsin ki! Anneler ölmez, annem. Sen herkesten daha çok annesin. Uyan, hadi! Anne, lütfen! Anne!"

Hıçkırmaya başladığında sinir krizi geçirdiğini anlayıp onu geri çekmeye çalıştım ama direndi.

"Anne, aç güzel gözlerini! Daha yaramazlık yapmayacağım, söz. Uyan, ben ölürüm senin yerine. Anne! Anne!"

Görevliler Mevsim'i çekmemden yararlanıp sedyeyi götürmeye başladılar.

"Hayır, bırakın! Aras, bırak! Anne! Anne, gitme! Anne... Bırakın, bırak, bırak! Bırak!"

Kendinden geçmiş bir şekilde bağırmaya başladığında yanımıza gelen hemşireleri gördüm belli belirsiz. Sakinleştirici yapacaklardı.

Mevsim'i tutmaya çalışıyordum ama acısının da etkisiyle kollarımdan bir şekilde kurtulmayı başarıyordu. En sonunda onu zaptetmeyi başardığımda titreyen dizleri yüzünden yere çöktü ve başı göğsüme yaslıyken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Omuzları sarsılıyordu.

Hemşireler iğneyi Mevsim'in koluna batırmadan önce son söylediği şey "Her şey bitti." olmuştu.

İyi Kötü | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin