Öpücüğün etkisiyle elim yanağımda sırıtıyordum. Benim bu şapşal halimi gören Tae gülüşüne engel olamadı

"Aigoo~" yanaklarımı sıkıştırdı. "Kookiemiz ufacık bir öpücükle bu hale geliyorsa ileriyi düşünemiyorum" kıkırdadı. Kızaran yanaklarımla yüzüne baktım

"N-ne, ne demek istedin?!?" önden yürümeye başladı, vereceği cevaba duyduğum büyük merakla peşinden hafifçe koştum. Omuz silkti

"Ne anladıysan o" dedi umursamaz ses tonuyla.

"B-ben..." büyük bir şoka uğradım. Böyle cesurca konuşması beni oldukça şaşırtmıştı. Arkasını döndü. Olduğu yerde dikilen ve kendine gelemeyen beni görünce gülümsedi. Yanıma yaklaştı ve kolunu omzuma attı

"Hadi~ hyungları bulalım Kook~"

꧁꧂

Pazarda dolaşıp hyungları bulmak için gösterdiğimiz çaba sonuçsuz kalmadı, beraber meşrubat içtiğimiz sevimli mekanda karşılıklı oturmuş hararetli hararetli bir şeyler konuşan ikili benim keskin görüş yeteneğimden kaçamadı

"Seokjin hyung!!! Namjoon hyung!!!" koşarak yanlarına gidip Namjoon hyungun kucağına atladım. Şaşkınlıkla bana bakan Namjoon hyunga gözlerimi kırpıştırarak baktım "Çok mu özledin beni hmm?"

"Sorma, hasretinden yanıp tutuşuyordum" yüzünü buruşturdu ve kucağına yerleşmiş beni kenara itti. Yanımıza yavaş adımlarla gelen Tae'ye el salladı "Hoşgeldin Taetae!"

"Hoş buldum hyung!" sakince Seokjin hyungun yanına oturdu "Kervan yarın yola çıkıyor. Kookie ile haber vermeye geldik" gülümsedi

"Sonunda yola çıkıyoruz ha! Kervanın sorumlusundan izin aldınız değil mi?" Seokjin hyungun heyecanlı sesi yükseldi.

"A-aslında daha konuşamadık ama izin verir diye düşünüyoruz" dedim emin olamayarak. Tae ile göz göze geldik. Sorun olmayacağını anlatmak istercesine kafasını salladı

"Yola çıkmamızın şerefine bendensiniz o zaman" dedi Jin hyung ve havalı bir şekilde göz kırptı ardından da bizim için içecek söyledi

İçeceklerimizi içerken Namjoon hyung yeni aldığı çakıyı Tae'ye gösteriyor ben ve Jin hyung ise piknikten sonra yaptığımız böğürtlen maskesi hakkında konuşuyorduk.

"Yolculuk başladığı zaman kişisel bakım çok zor oluyor." sıkıntıyla söylendim "Saçlarım ipeksi dokusunu kaybediyor"

"Üzülme zaten o kadar da ipeksi değiller" Jin hyung keyifle kıkırdadı. Elimi tutup kendi saçlarına götürdü "Bak benimkilere, yeni doğmuş bir bebeğin saçları kadar yumuşak" burun kıvırdım ama o umursamış gözükmüyordu. Heyecanla ellerini çırptı

"Yola çıkmadan önce kendinizi şımartmaya ne dersiniz? Hamama gidelim!" şaşkınca yüzünü izleyen Tae ve benim aramda gidip gelen gözleri irice açıldı "Buhara'ya geldik ama Özbek hamamına gitmedik demeyin sakın!!!"

"Gitmedik? " diyen Tae'ye sanki yabancı bir mahluk görmüş gibi baktıktan sonra, Namjoon hyunga döndü

"Kalk Namjoon kalk, şimdi bunlardan ne kir çıkar" elini tuttuğu Namjoon hyungu hızla oturduğu yerden kaldırdı. Hesabı ödemek için meşrubat dükkanının sahibinin yanına giden Namjoon hyungu beklemeden bir eliyle benim elimi diğeriyle Tae'nin elini kavradı ve hızlı hızlı yürümeye başladı. Bizi peşinden sürüklüyor bir yandan da söyleniyordu "Ben de bu ikisi niye böyle kara diyordum, kirdenmiş..."

destiny ಇ taekook ✔️Where stories live. Discover now