1/5

232 25 22
                                    

Benim güzel sevgilim Liam...

Umarım, artık mutlusundur Liam. Burada çektiğin tüm eziyetlerden kurtulduğuna adım kadar eminim. Ama ben kurtulamıyorum, Liam. Sen yokken içimde bir şeyler eksik. Sen yokken güvenebileceğim kimse yok. Sen yokken evim yok, Liam.

Birlikte yıldızları izlediğimiz geceyi hatırlıyor musun? Bana, eğer dikkatli bakmazsan parladığını asla fark edemeyeceğin bir yıldız gösterdin. Onu görmem epey zaman almıştı. Hatırlıyorsun değil mi sevgilim?

Bak, bu yıldız benim, demiştin. Diğerlerine oranla biraz daha sönük, çok dikkatli bakmadan fark edemezsin bile. Görünmez gibidir ama her zaman oralardadır.

Liam, dönüp sana baktığımda senin sönük bir yıldız olma ihtimalin bile yoktu. Sen bu evrendeki en parlak şeydin ve sana bunu söyledim. Sadece gülümsedin ve bana katılmadığını söyledin. Dakikaların ardından gökyüzüne o kadar dikkatle bakmaya başladım ki, sayamayacağım kadar çok sönük yıldız gördüm. Ve senin yıldızına en yakın olanı seçtim. O da bendim.

"Ne fark eder ki?" demiştim. "Biz sönük olsak da... Diğerleri bizi görmese de... Biz birbirimizdeki ışığı gördükten sonra."

Gülümsemiştin. Ellerin başının altındaydı. Gözlerini bir saniye bile gökyüzünden ayırmıyordun, Liam. Ben ise seni izliyordum. Çünkü sen gökyüzünden çok daha güzeldin. Sanki tanrı tüm yıldızları senin üzerine serpmişti. Sen kusursuzdun Liam ve ben her zaman senin için yetersiz olduğumu düşündüm.

Sonra bana baktığında, kalbimin nasıl da yerinden çıkacakmış gibi attığını hatırlayabiliyorum. Aklım sendin, kalbim sendin, ruhum sendin. Benim her şeyim sendi ve ben tamamen senindim. Duygularımın kontrolü sendeydi.

"Zayn," dedin ve durdun. Kahverengi gözlerin, gözlerimin içine bakıyordu. En derinlerde bir şeylere bakıyordu, Lee. Sen görmek ve bakmak arasındaki farkı çok iyi bilirdin.

"Seni seviyorum."

Nefes alamamıştım. Şok içerisinde gözlerine bakmaya devam etmiştim. Beni sevdiğini tabii ki biliyordum ama senden her duyduğumda ilk kez duyuyormuşum gibi heyecanlanıyordum.

"Ama peşimizi bırakmayacaklar," dedin Liam. "Ne olyr vazgeç benden," dedin.

Senin için her şeyden vazgeçerdim ama senden vazgeçmezdim.

"Benden bunu isteme," diyebildim. "Biz birbirimizin elini aşkla tuttuğumuz sürece kimse ayıramaz bizi." Hatırlıyor olmalısın sevgilim, öyle değil mi?

Gülümsedin. Ama bu öylesine yitik bir gülümsemeydi ki, yıllarca içine gömdüğün tüm hayal kırıklıkların, yorgunlukların, hüzünlerin dudağında belirivermişti.

"Toplum yaşadığımıza pişman edecek bizi," dedin. "Olmamızı istedikleri gibi değil de olduğumuz gibi olduğumuz için taşlayacaklar bizi."

"Taşlasınlar," diye fısıldadım. Gözlerin doluyordu. Gözlerim doluyordu.

"İzin vermeyecekler ki birbirimizi sevmemize."

Sen de fısıldamıştın. Kulağıma ninni gibi gelirdi sesin. Ama o gün bana bir kâbus fısıldadın. Hiçbir şey söyleyemedim. Sen ise elini başının altından çektin ve çimlere yaslandın. Yavaş yavaş doğrulduğunda yalnızca sana bakıyordum. Dudağımı öptün.

"Seni seviyorum," dedin tekrar. "Seni her zaman seveceğim."

Sonra yine gülümsedin. "Bunu sakın unutma, olur mu Zayn?"

Liam, unutmadım. Hiçbir zaman unutmadım. Var olduğum her saniye benimleydin. Nefes aldığım her saniye yanımdaydın. Yokken de yanımdaydın.

El ele çıktığımız yürüyüşü hatırlıyor musun? Gökkuşağı bayraklarımızı almış ve gururla yürümüştük. Çoğu kişi ailesi ile gelmişti, ne kadar özenmiştik, değil mi? Sonra sen, "Ben de ailemle geldim," demiştin elimi daha da fazla sıkıp.

Ve sonra orada Scott'ı gördük. Scott, Ryan, James, Tricia, Liz... Neredeyse elini çekecektin ama buna izin vermedim. Ve onlar şaşkınca yanımızdan geçtiler. Liam, artık böyle mutlu olduğumu kabullenmen gerekiyordu. Beni korumak için olduğum kişiyi bir kafese hapsetmekten vazgeçmeliydin.

Ve ertesi gün okula gittiğimizde, öğlen teneffüsüne kadar birbirimizi görmedik çünkü sen öyle istemiştin. Ryan ve Scott yanıma gelirse hemen seni aramamı söylemiştin. Öğlen teneffüsü yanına geldiğimde seni erkekler tuvaletinde, kanlar içinde ve yere çökmüş bir vaziyette bulduğumda elim ayağıma dolanmıştı.

Dudağın ve kaşın patlamıştı, yüzün perişan hâldeydi. Yalnızca yüzün değil, ellerin de yara olmuştu. Yanaklarını okşadım ve her şeyin geçeceğini söyledim. Bana sarıldın. Bunu onların yaptığını biliyordum ve onlara ödetecektim.

Seni revire bıraktım ve o katta nöbetçi olan Niall'dan sana göz kulak olmasını istedim. Niall hiç sorgulamadan kabul ettiğinde ona minnettardım ve teşekkür bile edemeden sınıfıma indim. James ve Ryan'ı arka sırada gülüşürken gördüğümde ne yaptığımı bilmiyordum. Gözüm dönmüştü.

Yumruklarımı sıktım ve hızlı adımlar attım. Gözleri bana döndüğünde Ryan kaşlarını yukarı kaldırarak James'e beni işaret etmeye başlamıştı.

"Siz, doğdukları günü siktiklerim," diye bağırdım. "Siz ne sikim yaptığınızı zannediyorsunuz?!"

James sırıtarak ayağa kalktığında Ryan sadece bana bakıyordu. "Bir nonoşu iyice benzettik. Uh, umarım bundan bahsediyorsundur, bilirsin Zayn, yaramazlık yapmayı seviyoruz."

Çenem kasılırken tek yaptığım sinirden gülmekti ve gözüm seğiriyordu. "Ah James, ne acı..." diye mırıldandığımda tek kaşını kaldırdı ve öylece bana baktı. "Birazdan bir piçin tekini iyice benzeteceğim ve o piç sensin."

Onu duvara ittirdim ve parmaklarımı boğazına sardım. Ryan beni geriye çekmeye çalışırken James parmaklarını parmaklarıma sarmaya ve kendini kurtarmaya çalışıyordu. "Bilirsin James!" diye bağırdım dişlerimin arasından. "Yaramazlık yapmayı severim!"

Belime dolanan eller beni hızla geriye çektiğinde James boğazına tutunmuş, öksürmeye başlamıştı. Sinirle arkama baktığımda Harry'yi gördüm. Gözlerim doluyordu ve Harry bana güven verircesine gülümsedi.

"Zayn, müdürün odasına gitmek istemezsin." Fısıldadıktan sonra devam etti. "Louis'yi aradım. Çıkışta buraya gelecek ve ona haddini bildirecek."

Louis'yi hatırlıyorsun, değil mi sevgilim? Ah, hafızan her zaman güçsüzdü, biliyorsun...

Louis, Harry'nin ondan birkaç yaş büyük erkek arkadaşıydı. Şimdi hatırladın mı?

Bundan sonrası umurumda bile değildi. Harry'yi orada bırakıp sinirle revirin olduğu kata çıktım ve Niall'a teşekkür edip içeri girdim.

Ağlamıştın.

"Zayn, devam etmek zorunda değilsin," dedin. "Bunları yaşamanı istemiyorum."

"Yaşamayacağım," dedim. "Yaşamayacaksın. Daha fazla tüm bunları yaşamayacağız Liam, söz veriyorum."

Liam, haklıydım. Tüm bunları daha fazla yaşamadın. Çünkü kendini öldürdün.

Beni yapayalnız bırakarak.

pray for liamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin