"Çinden bir kafile geldi dün gece, kafilenin başıyla sohbet ettim biraz. Erkek gibi bir kızım var demişti gururla. O kızdır diye tahmin ediyorum"dedi düşünceli düşünceli.

"Hem sen niye geldin?" dedi kafama bir tane yapıştırdıktan sonra. "Hep demez misin kurtlarla kuzular baş başa bırakılmaz diye, git göz kulak ol kuzumuza" dedi sırtımdan iterken. Beni hızla kapı dışarı etti ve kapıyı yüzüme kapatmadan önce sağ yumruğunu havaya kaldırıp

"Kahrolsun peynir suratlı aşüfteler yaşasın bıldırcın yumurtaları" diye bağırdı. Atlatamadığım şaşkınlıkla kapının önünde dikildim bir kaç saniye. Sonra koşarak hanın bahçesine çıktım.

Arundati'nin yanına ulaştığımda soluk soluğaydım. Orada yoktular.

"Seni hain koca popolu, daha kaç kere sırtımdan bıçaklıyacaksın" diye bağırdım Arundati'ye, işaret parmağımı alnına doğrultmuştum. Kafasını kaldırıp şöyle bir baktı ve yemeğine devam etti.

"Nefret ediyorum hepinizden!" diye bir çığlık attım ve oyalanmamak adına hızla oradan ayrıldım.

Hanın arka bahçesinde buldum onları. Tae, peynir surata ektiği çiçekleri ve diktiğimiz gül fidelerini gösterirken peynir surat kucağındaki Mongsuk'un tüylerini okşuyordu

"Ama biz onları beraber dikmiştik" dedim fısıltıyla. Canımın bu kadar yanması normal mi?

Gözlerimden süzülmek için bekleyen göz yaşlarımı geri yolladım ve yanlarına doğru yürümeye başladım. Beni gören Mongsuk'un havlamasıyla ikisinin de başı bana dönmüştü.

"Hey, Kookie! Gel ve Yang Hai-yun ile tanış" dedi Tae bana el sallarken. Hırsla yanlarına gittim ve Mongsuk'u kızın kucağından çektim. Tae şaşkın şaşkın bana bakarken, genişçe gülümsedim

"Özlemişim Mongsukumuz'u" sahibi gibi aptal olan köpeğe istemeden sarıldım ve kulağını öper gibi yaparken dişlerimin arasından fısıldadım

"Sen de mi Brütüs? İkinizin de kulaklarını keseceğim. O Arundati de sen de nankör ve hainsiniz" huzursuzca kıpırdandı ve kucağımdan atladı.

Tae, kolumdan tutup beni yanına çekerken konuşmaya başladı

"Bu arkadaşım Jeon Jungkook, hizmet ettiğim kafilenin sahibinin oğlu"

"Arkadaş?" dedim ağzım açık bakarken.

"Ahh, Kookie alındın mı?" dedi kıkırdarken. "Dağ tavşanım mı demeliyim?" Kız alayla kahkaha attı

"Kocaman adama dağ tavşanım mı diyorsunuz Taehyung-shi?" Tae huzursuzca kıpırdandı ve önden ilerlemeye başlayan kızın peşine takıldı. Ben de Tae'nin yanında yürümeye başladım

"Bence çirkin" dedim yüzümü buruştururken "Beğendin mi cidden? Ben de seni zevkli sanırdım"

"Neyi var kızın?" dedi tek kaşını kaldırıp kollarını birbirine bağladıktan sonra. Keyfi kaçmış gözüküyordu hesap soran bakışlarını yüzüme dikti

"Büyük gözleri, ince dudakları var. Burnu da güzel. Hem dış görünüş o kadar da önemli değil. O da savaş sanatları ile ilgileniyormuş. Kılıç müsabakası yapacağız. Yani tam bana göre" dedi sinir olmuş şekilde.

destiny ಇ taekook ✔️Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora