12. Bölüm ~

4.1K 276 8
                                    

Love Struck ~ 

Çeviri: Luinkh

12. Bölüm – “Gidemem, Sehun. Bu yüzden bunu benden isteme.”

“Vücudum hislerimden daha mı önemli?” Karşılık verdi Kai Sehun’un sorusunu cevaplamak yerine.

Sehun sessizliğini korudu.

“Öyle, değil mi?” Sinirle dalga geçti Kai. “Ve evet. Düşündüm. Çünkü annen için üzülüyordum. Onunla aşk yaşayamazdım ve o işi yaparken bile, sadece seni düşünüyordum ve yüzüne bile bakmadım. Onunla seks yaparken samimi değildim. Duymak istediğin bu mu?”

“Hala buradaki iyi adam olmaya mı çalışıyorsun? Sen sadece para için her şeyi göze almışsın. Anneme bunu yapmak yerine fahişe falan olabilirdin.”

“Konuşmaya devam et, Sehun. Benim yerimde olmadığın sürece beni hiç anlamayacaksın." Kai son kez karşılık verdikten sonra Sehun’un yanından geçip sert adımlarla oradan uzaklaştı.

Sehun o an yere düştü, nihayetinde sesli ağlamaları patlak verdi yeniden.

**

Sehun akşam yemeği saçmalığı için hazırlanmaya tenezzül etmedi çünkü açıkçası gitmeyi düşünmüyordu. Hala her şeyi annesine anlatıp bundan sonra ne yapmaları hakkında onun karar vermesine izin mi vermeli yoksa ikisini de terk etmesi için Kai’yi tehdit mi etmeli diye düşünüyordu. Her türlü, 20 yaşındaki üniversiteli oğlanla yatan 43 yaşındaki annesini umursamaktansa, Sehun Kai’yi tamamen kendine istediğine emindi.

Tamamen karman çorman bir haldeydi.

“Sehun!” Cırladı annesi aşağı kattan. Akşam yemeği için dışarı çıkıp çıkmayacakları hakkında Sehun’u bilgilendirmek için aramamıştı bile. “Sehun!” Kapı kilitli olmadığı için annesi içeri daldı.

“Hm.” Yatakta uzanırken sırtını annesine döndü Sehun, yine somurtuyordu.

“Hazırlan! Çabuk! Ben gittikten sonra duş bile mi almadın?! Aşağı gel ve evi temizlememe yardım et. Banyo yapmam lazım.”

“Neden?”

“Biraz sonra Kai’nin ailesi bizi ziyarete gelecek. Çabuk ol, Sehun! Birazdan burada olurlar.” Koşarak odadan çıktı annesi. Oh harika, Sehun şimdi üvey babasının hiç tanımadığı ailesine dostça davranabilirdi.

Bugün daha ne kadar iyi olabilirdi?

Kai daha evde değilken ailesi misafirliğe geliyordu.

“Oh. Merhaba.” İçeri girmeleri için kapıyı açarken gülümsedi Sehun’un annesi. Sehun annesinin arkasından onlara baktı. Omuzlarını sarkıtıp hiçbir-boku-umursamıyorum ifadesini takınmadan edemedi. “Lütfen, içeri gelin.”

Güler yüzlü orta yaşlarda bir adam içeri girdi. Sehun onun Kai’nin babası olduğunu anladı ve lanet olsun, annesiyle aynı yaşlarda görünüyordu. Yani Kai babası yaşında biriyle evlenmişti. Vay, şu motherf*cker’a bak sen. Sehun içinden Kai’ye küfretmeden edemedi.

“Nasılsınız, madam?” Önünde hafifçe eğilirken sordu Kai’nin babası. Sehun’un annesi karşılık olarak sadece gülümsedi.

“İyiyim. Siz nasılsınız?”

“Sizin zenginliğinizle ben de iyiyim tabi ki.” Sırıttı adam.

“İçeri gelin, içeri gelin.” Annesi kadını içeri davet etti. Onun Kai’nin annesi olduğu kararına vardı Sehun. Ama tekerlekli sandalyedeki bir kızı evin içine doğru sürüyordu. “Bizim küçük Minji’miz nasıl?” Sehun’un annesi eğildi ve kızın alnını öptü. “İyi misin?”

Sehun kızı daha iyi görebilmek için ağırlığını diğer ayağına verdi. Aniden, kalbi karnında bitiverdi. 13 yaşlarında falan görünüyordu ama burnunda tekerlekli sandalyenin asılı seruma bağlı bir tüp vardı.

“Minji. Merhaba de.” Dedi annesi.

Kız bakışlarını kucağına çevirdi, dilini dışarı sarkıtıyordu.

“Sorun değil.” Geçiştirdi Sehun’un annesi. “Bu benim oğlum, Sehun.”

“Oh evet. Sehun.” Kai’nin babasının gözleri parladı ve elini uzattı. “Tanıştığıma memnun oldum.”

“Ben de tanıştığıma memnun oldum, Bay Kim.” Eğildi Sehun.

Oturma odasına ilerlerdiler, tabi ki o kız hariç. Sehun onun kim olduğunu merak etti.

“Anne, o kim?” Sordu annesine Sehun.

“O Kai’nin kız kardeşi.” Sessizce cevapladı annesi. “Lütfen, otur.”

Kai’nin babası Sehun’un annesinin şirketinde çalıştığı için bir süre şirket hakkında konuştular ve nihayetinde Sehun’un hoşlanmadığı konu geldi. “Kai size itaat ediyor mu?”

“İtaat etmek?” Güldü Sehun’un annesi. “O benim kocam. Evcil hayvanım değil. İstediği gibi davranabilir.”

“Çok anlayışlısınız.” Dedi Kai’nin babası. “Çocuk yapmayı düşünüyor musunuz?”

“Hayır.”

Sehun şaşırmıştı. Bu o işi yaparken korundukları manasına mı geliyordu? Öyle umuyordu. Şimdi bile, Sehun hala ümit besliyordu.

“Bence şimdi çocuklarımızın olması çok yersiz olur.” Devam etti annesi. “Belki okulu bittikten sonra olur.”

“Bu mantıklı olur.” Dedi oğlunu satan baba.

“Neden ilk önce akşam yemeğimizi yemiyoruz? Kai biraz sonra aramıza katılır sanırım.”

“Bu iyi bir fikir. Eve erken gitmek zorundayız. Minji’nin ilaçlarını alması lazım.”

“Anlıyorum.” Ayağa kalktı ve herkesi yemek odasına yönlendirdi. “Sehun?”

“Ben daha sonra yiyeceğim.” Nazikçe cevapladı.

Nihayet, oturma odasında sadece o ve Minji kalmıştı. Sehun onu dikkatle inceledi, hastalığının ne olabileceğini düşünüyordu. Eteğinin dantelleriyle oynuyordu, kafasını tuhaf bir şekilde sallıyordu.

O an kapı açıldı ve Kai eve girdi. Sehun ona bakmak için kafasını çevirdiğinde Kai Sehun’un ve kız kardeşinin orada olduğunu fark etmeden içgüdüsel olarak direkt yemek odasına ilerledi. Ama Kai’nin yanlarından geçtiğini gördüğünde, Minji birden gülümsemeye başlamıştı.

“Adın ne?” Sehun onunla sohbet etmeye çalıştı ama kız hiç de ilgileniyormuş gibi görünmüyordu. İç çekti ve kendini yeniden koltuğa bıraktı.

Diğerlerinin yemek odasında muhabbet ettiklerini duyuyordu ama ne dediklerini gerçekten anlayamıyordu. Yaklaşık iki dakika sonra, Kai yeniden görüş alanına girdi, Minji’ye doğru ilerliyordu.

“Hey, narin kız.” Tekerlekli sandalyesinin önünde dizleri üzerine çöktü ve ellerini onun uzun siyah saçlarında dolandırdı. “Beni özledin mi?” Erkek kardeşine yine gülümsüyordu. “Yanına uğrayamadığım için üzgünüm, meşguldüm.”

Kız cevap olarak tek bir kelime bile söylemedi ama fazlaca gülümsedi, Kai’nin yüzüne dokunuyordu.

“Ben iyiyim.” Kai onun elini öptü ve ellerini yeniden kucağına yerleştirdi. Kai aniden kafasını çevirdi, Sehun’a baktı ve ayağa kalkıp Sehun’a doğru sendeleyerek ilerledi. Sehun’un elini tuttu ve kalkması için çekti. Kai onun Minji’nin önünde diz çökmesini sağladığında Sehun karşı çıkmadı. “Bu Sehun.” Kai Sehun’un elini kardeşinin eline dokunması için kaldırdı. Kız irkilmemişti.

“Ne yapıyorsun?” Sehun Kai’ye fısıldadı ama Kai sadece Minji’ye gülümsüyordu.

“Onu seviyorum. Onu çok seviyorum. Eğer mümkün olsa, onunla kaçmak istiyorum. Ama yapamam. Senin için, yapmayacağım.” Kai gözyaşlarını saklamak için hızla yanaklarını sildi. “Ama onu sevmem sorun olmaz değil mi? Hayatını riske attığım için beni affedebilir misin?”

Sehun Kai’nin itirafıyla terlemeye başlamıştı.

Minji sadece gülümsemeyle cevap verdi ve elini kaldırıp Sehun’un yüzüne getirdikten sonra yüzünü birazcık okşadı.

Kai yeniden gözyaşlarını sildi ve aceleyle kalkıp hızla üst kata çıktı, onları yalnız bırakarak.

**

“Yorgun olmalı.” Sehun’un annesi Kai’nin gece boyunca yanlarında olmayışına bir mazeret buldu.

“Biliyorum. Gerçekten yorgun. Yüzünden anlaşılıyor. Ama sen onu mutlu edebilirsin. Senin sayende, hala üniversiteye gidebiliyor.” Dedi Kai’nin annesi.

“İyi geceler. Daha sık uğrayın.” El sallayarak onları uğurladı ve kapıyı kapattı.

“Anne, Kai’nin kardeşinin sorunu ne?” Sehun sonunda sormaya fırsat bulmuştu.

“Oh. Tümörü ve bir tür özürlülüğü var. Tedavisi tüm servetlerine mâl olur. Onun tedavisi için Kai’yle evlenmemi kabul ettiklerini biliyorum.” Mırıldandı ve mutfağa ilerledi. “Tanrım. Biraz sonra sekreterimle buluşmam gerek. Ne kadar da yorucu bir gün.”

“Ne zaman geri döneceksin?”

“Bilmiyorum. Saat 6’da buluşmamız lazımdı ama çoktan 8 oldu.” İç çekti annesi. “Sen uyumaya git. Kai iyi mi diye kontrol et. Ben acele etmeliyim.” Sızlandı ve bir bardak şarabı yudumladıktan sonra arabasının anahtarlarını kapıp gitti.

Sehun Kai ve annesinin odasına gitti. Kai kapıyı kapatmamıştı bile, yatakta uzanmış ve bir koluyla gözlerini kapatmış haldeyken.

“Kai?” İçeri girdi. “Özür dilerim.”

“Haklısın.” Kalkmadan ve kolunu yüzünden çekmeden mırıldandı Kai. “Para kazanmak için fahişe falan olarak çalışmalıyım. Seni böyle incitmektense.”

Sehun hıçkırışını bastırdı. “Bunu kız kardeşin için yapıyorsun, değil mi?”

“Saygıdeğer bir hayat.” Oturdu, ama yatağın diğer tarafına, böylece sırtı Sehun’la yüzleşiyordu. “Eğer annenle evlenirsem insanların böyle düşüneceğini sanıyordu ailem. Ama onlar sadece Minji’nin yaşamasını istiyorlardı. Ve şimdi, bunu garantiye alan kişi annen. Annene böyle ihanet ederek ona bencilce, merhametsizce ve anlayışsızca davranmış oluyorum. Ama sana aşıkken ne yapabilirim?”

“Özür dilerim.” Bu Sehun’un şu an söyleyebileceği tek şeydi.

Kai seslice iç çekti ve yataktan kalktı. “Gidemem, Sehun. Bu yüzden bunu benden isteme.”

“İstemeyeceğim.” Eğer o zavallı kızın hayatına mâl olacaksa istemeyecekti. “Neden bunu bana daha önce anlatmadın?”

“İnanmazdın. Ve seninle yaptıklarıma bahane olarak kardeşimi kullanmayı gerçekten istemedim.” Kai yavaşça gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. Henüz duş almadığını anladı Sehun.

“Ama en azından sana tüm o kaba sözleri söylemekten kaçınırdım.”

“Her zaman kardeşime her şeyimi anlatırım. Nikâh günümden önceki gece ne kadar ağladığımı bir tek o biliyor. İlk aşkımı ve şimdi kimi sevdiğimi de biliyor.”

“Ona bunu neden söyledin?” Kızardı Sehun.

“Çünkü gerçek olan bu. Ve ondan hiçbir şeyimi saklamam. Herkes onun hiçbir şeyi anlamadığını düşünse bile.” Gömleğini çıkardı. “Duş alacağım.” Dedi Kai.

“Tamam.” Mırıldandı Sehun ve tam dönüp gidecekti ki Kai’nin bileğini tutmasıyla durdu.

Kai Sehun’a arkasından sarıldı. “Beraber duş alalım.”

**

Kai uyuşturucu gibiydi. Zararlıydı ama yine de onu istiyordun. Yasadışıydu ama yine de onu içinde istiyordun.

Ve Kai burada suçlanacak kişi değildi. O mağdur olan taraftı. Bir elinde aşkını diğer elinde kardeşini taşıyordu. Birinden nasıl vazgeçebilirdi? Sehun bunu anlayabiliyordu.

“Söz veriyorum.” Fısıldadı Kai su akıp ikisini de ıslatırken. Sehun bacaklarını Kai’nin beline dolamış ve ayakla bileklerini sırtında kilitlemiş bir haldeydi, kolları Kai’nin boynuna sarılıyken Kai’nin de bir eli Sehun’un kalçasındaydı ve diğer eli Sehun’un sırtının yaslı olduğu duvara dayalıydı. Kai duvardan aldığı yardımla Sehun’un ağırlığını tamamen yüklenmişti, Sehun’un içine girip çıkarken dilleri ve dişleriyle onu öpüyordu, su dudaklarından akıp gidiyordu. İçine vuruş yapan ereksiyon sayesinde Sehun Kai’nin ağzına doğru inlerken bir yandan da Kai’nin sular damlayan saçında elini dans ettiriyordu. “Annene dokunmayacağım.” Sehun’un dudaklarına doğru fısıldadı Kai onu yeniden öpmeden önce, kendini merhametsizce Sehun’un içine ittiriyordu, Sehun’un da bu durumdan şikayetçi olduğu söylenemezdi.

“Kai.” İnledi Sehun, Kai derinliklerine gömülürken. Kai’nin onu nüfuzuna işlemesini istiyordu, tamamen onun olmak istiyordu. “Hislerin… uhh… benim için… vücudundan… daha önemli.”

Kai şimdi Sehun’u iki eliyle havada tutuyordu ve sanki bir daha hiç ertesi gün yokmuş gibi onu öpüyordu. Ve Kai içine boşaldığında, Sehun da aynı anda boşalmadan edemedi. Kai Sehun’u kendine çokça yakın tutuyordu, dudakları birbirlerine yapışmış bir haldeydiler, Sehun’un elleri Kai’nin omuzlarından menisiyle kirlenmiş fakat su tarafından temizlenmiş karın kaslarına doğru kaydı.

Sehun Kai’yi bırakamazdı. Kai onu bu kadar çok isterken olmazdı. Şu andan itibaren, yarın hakkında konuşmak istemiyordu.

Her ikisini de incitecek olan yarın hakkında.

~Love Struck~Where stories live. Discover now