KUTLU

1.4K 160 19
                                    

1 ay sonra...

Salih Efendi'nin, obasını Kurtun'a, akrabalarına bir saatlik at mesafesi uzaklıkta uygun gördüğü bir alana taşımasının üzerinden bir aylık bir süre geçmişti. Bu süreç içerisinde gerek alana yerleşip Trabzon Rum İmparatorluğunda bulundukları zamanlar gibi oba düzeni oturtmayı başarmışlar, gerekse de bu yerdeki Türk Pazarı'nın sistemini öğrenip bu yerde esnaflığa devam etmeye başlamışlardı. Bu süreç içerisinde akrabalarından kimi kimselerin kıskançlıktan dolayı bazı sözlerine maruz kalmışlardı ama onlar ateş çemberinde kendilerini yetiştirdikleri için bunları ustaca sözlerle kendilerine çevirmeye başarmışlardı. Tüm düzen oturunca şimdi ise araya fetih olayı girdiğinden dolayı ertelenen şeye gelmişti sıra; Gök Sultan ile Mehmet'in kavuşma olayına...

Güneş çıkabildiği en tepeye çıkmış, tıpkı Mehmet'in mutluluğuna eşlik edercesine ışığıyla, herhangi bir bulut engeli olmadan, özgür bir biçimde o ve can dostlarının çevresini aydınlatıyordu. Rüzgârın çaldığı müzik eşliğinde ağaçlar dans ediyor, bülbüller eşsiz sesleriyle ortamı şenlendiriyordular.

Günlerdir oba düzeni ile uğraşan Mehmet, günler önce babasının etrafını iyice gezerek tetkik ettiği, buna göre düzen oturttuğu neşeli ormanın içerisinde, babasının ormana ve çevresine yerleştirdiği gözcülerden bir tanesinin bulunduğu alanın engebeli olması dolayısıyla gözcü sayısını sonradan eksik bulması, dolayısıyla bundan rahatsızlık duyması üzerine bir de tüm gözcülerin yerlerini kendisi tetkik etmek amacıyla, Hau ve Alakurt ile beraber, ortamın neşesine kapılmış bir biçimde Çepni Türküsü söyleyerek ilerliyordu. Türkünün sözlerinin sonunda bulunan 'Hey' ve 'Behey' sözlerine Hau ile Alakurt, çoşkulu şekilde eşlik ediyordular. 'Hak söyleyen bu dilimi hiçbir zalim susturamaz.' kısmına geldiklerinde ise hep birlikte 'Allah'ın izniyle.' dediler ve son kısmını da okuyarak türküyü bitirdiler.

Çepni Türküsü

El Hakk yüce adlarından biri, ondan başka ilâh yoktur.

Ancak ona hamd ederim, adıyla başlıyorum ben hey hey.


Ak Sungur'um gökyüzünde durmaksızın uçarım ben behey.

Daima onun izinde, salât selâm peygambere hey.


Haykırırım hak adını, ulaştığım her zerreye behey.

Duysun dostum ve düşmanım Allah tektir, El Hakk tektir hey.


Keder benim yoldaşımdır rüzgâr beni durduramaz behey.

Hak söyleyen bu dilimi, hiçbir zalim susturamaz hey.


Ben İslâm'a sevdalıyım zorluklarla güçlenirim behey.

Üzerime toprak çökse filizlenir yükselirim hey.

Mehmet'in bu mutluluğunun kaynağı Gök Sultan'dı. Zira bugün, ak örgüsünü yıllarca tertemiz tutmuş olmasının sonucunda er sözlü olduğunu bir kez daha ispatlayacak, bir aksilik olmazsa yarın karanlık çöktüğünde, gök gözlü, uçmağ sözlüsüne kavuşacaktı.

Heyecan dolu gönlü dolayısıyla söyleyeceği sözleri zor dilinde tutan Alakurt, Çepni Türküsü biter bitmez gülümseyen Mehmet'e:

"Beyım şu fanu gönülümde seni boyüle mutlu görüdüm ya. Şükürler olsun Allah'uma." dedi.

ÇEPNİ TuğrabozanTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang