İNTİKAM

1.2K 174 4
                                    

Yıl 1454 olmuş, İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethinin ardından bir sene geçmişti. Aradan geçen bir sene içerisinde iki önemli hadise meydana gelmişti. Bunlardan ilki fetihten üç ay geçtikten sonra Trabzon Rum İmparatorluğu Osmanlılar'a vergi vermeye başlamıştı. İkincisi ise durumun gittikçe kötüye gittiğini gören İmparator'un artık kale dışını daha iyi kontrol etmek amacıyla fetihten yaklaşık dokuz ay sonra nihayet Mehmet'e kendi adına kalenin dışarısını koruma yetkisi vermiş olması olmuştu.

Şimdi ise henüz üç aydır görevinin başında olmasına rağmen Mehmet, halk tarafından içten içe benimsenmiş, hatta onlar tarafından İmparator'dan daha çok sevilen biri haline gelmişti. Çünkü o, yanındaki özel muhafızları ile beraber şehri yağmacılara ve olası baskınlara karşı etkin olarak koruyor, pazarda adaleti sağlıyor, halktan ihtiyaçlı olanlara İmparator vasıtasıyla yardımlar ulaştırıyordu. Hatta öyle ki, onun göreve başlamasıyla güvenlik temin edilmiş, merkezdeki pazarların sayısında da ciddi artışlar olmuştu. Gerek pazarlardaki artış, gerekse de adaletli davranmasıyla da Mehmet, artık Tuğrabozan lakabıyla iyiden iyiye civar kentlere namını duyurmayı başlamıştı.

Mehmet'in Hau ile Alakurt haricinde yarışmada tanıştığı ve emrine verilen özel muhafızlar; Kalkankılıç, İkizkılıç, Köz ve Tüydü. Bunların haricinde yanında yarışmadan tanımayıp sonradan tanışmış olduğu üç kişi daha vardı. Bunların lakapları ise Sinirli, Cüce ve Keskingöz'dü. Toplam on kişilerdi. Fakat bunlardan bazıları, genç olması itibarıyla Mehmet'in emrinde olmaktan hoşlanmıyordu. Bunlar Sinirli, Keskingöz, Tüy, Köz ve Suskun'du. Bu durumu anlamıştı Mehmet. Bu yüzden iki devriye olarak gezmelerinin uygun olacağını düşünüp onun emirlerinden hoşlanmayanlara merkeze açılan ormanın güvenliğini tahsis etmişti.

Yine her zaman olduğu gibi güvenliği sağlamak adına yanındakilerle beraber pazarda dolanıyordu ki limandaki muhafızlardan biri Mehmet'in yanına koştu. Yanına gelince nefes nefese kalmış bir biçimde ona:

"Efendim acil bir durum var." dedi.

"Hele soluklan da anlat bakalım nedir bu acil olan?" dedi Mehmet.

"Uf.. Uffda.. Ufukta yaklaşmakta olan yedi Ceneviz gemisi var. Önüne çıkan ge.. Önüne çıkan..." dedi. Hızlı hızlı nefes alıp verdikten sonra: "Önüne çıkan gemileri batıra batıra geliyorlar efendim." dedi.

Bu sözle birlikte abisini öldüren Cenevizli korsanın gelen gemilerden birinde olabileceği düşüncesi kalbinde hakim olup sanki beklediği gün gelmiş gibi içten içe sevindi. Tecrübeli gözlerle haberi getiren muhafıza bakıp tok bir sesle ona:

"Muhafızlara haber ver. Limanı boşaltıp halkı güvene alın. Muhafızların içlerinden birine, iyi yay kullanan okçulara gemiden atılan top atışlarına dikkat edip saklanarak liman girişinin doğu ve batı kanadına yayılmalarını ve emrim gelene kadar düşmanlara ok atmamalarını, ilk saldıracakları kişilerin de okçular olduğunu söylemesini, diğerine de doğruca özel muhafızlara gidip onlara şehrin, dolayısıyla limanın batı kanadının korumasını kendilerine verdiğimi söylediğimi, söylemesini ilet. Ayrıca unutmuşlardır diye doğu batı sınırlarının limanın yakınındaki kilise olduğunu da iletsin. Sen de yanında iki kişiyle doğruca kaleye gidip kale topçularına gelen gemilere verebilecekleri en yüksek zararı vermelerini söyle. Tek öncelikleri bu olsun. Gerisini bizler muhafızlarla hallederiz. Halkın içine sızmış Cenevizliler olabilir yolda çok dikkatli ol." dedi Mehmet.

Gelen muhafız 'Emrindir komutan Tuğrabozan' diyerek oradan hızlıca ayrılmasının akabinde Mehmet, İkizkılıç ile Kalkankılıç'a dönüp:

"Acil durum çanlarını çaldırmaya başlayıp limanın doğu kanadını korumak üzere doğuda hain varsa temizleyin. Yoksa hazırda beni bekleyin." dedi.

ÇEPNİ TuğrabozanWhere stories live. Discover now