SAVAŞ

968 161 2
                                    

Hadis 36: Bişr el-Ğanevî (r.a)'den nakledildiğine göre o, Nebî (s.a.v)'i şöyle buyururken dinlemiştir:

"İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur..." [Kaynak: Buhârî, Hâkim, Taberânî]

Hadis 37: Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem parmakları yalayıp tabağı silmeyi emrederek şöyle buyurdu:

"Yemeğinizin neresinde bereket bulunduğunu bilemezsiniz." [Kaynak: Müslim]

Hadis 38: Vahşî İbni Harb şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbı:

"Yâ Resûlallah! Yemek yiyoruz, fakat doymuyoruz." dediler. Resûl-i Ekrem onlara:

"Herhalde ayrı ayrı yiyorsunuz." diye sorunca:

"Evet, öyle yapıyoruz." dediler. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de:

"Yemeği birlikte yiyiniz; besmele çekiniz; yemeğiniz bereketlenir." buyurdu. [Kaynak: Ebû Dâvûd,İbni Mâce]

^

Gülnur ile Korkut'un kaçtığı gecenin sabahında Gülbahar, nihayet aylar üstüne Şifa ve olay üzerine atılan adamın obaya gelmesiyle beraber, obada bulunan kişileri toplayıp gece olanları anlatıyordu. Diğer taraftan Alarcın ile Gök Sultan ise Gök Sultan'ın elinin iyileşmesinin ardından birlikte talimlerde bulunuyorlardı. Birbirleri ile yaptıkları talimler sıkı sıkıya geçerken obada gözcülerin birbirlerine seslenip sevinç içerisinde 'Beylerimiz geliyorlar. Geliyorlar.' dediklerini işittiler. Bunu duyan herkes hemen ahvalden haberdar olmak için obanın girişine yöneldi.

Alarcın ile Gök Sultan gözcünün söylediklerini duyunca talimlerini yarıda bıraktılar. Terli ve yorgun şekilde obanın girişine doğru hız adımlarla yürümeye başladılar. Girişe gelince tıpkı obanın diğer ahalisi gibi Gülbahar'ın da tebessümü yüzünde orada beklemekte olduğunu gördüler.

Nihayet Salih Efendi obanın girişinde göründü. O an ahalinin kalbindeki heyecan yerini mutluluk bağrışmalarına bıraktı. Salih Efendi'nin sağ yanında Hadisci, sol yanında Mehmet vardı. Hau ile Alakurt ise arkalarından, birbirlerine takılır şekilde obaya doğru geliyorlardı. Fakat kalabalık şekilde gittikleri gibi gelmemişlerdi. Erlerin çoğu şehit olmuştu.

Mutluluk bağrışmaları eşliğinde erleriyle beraber obanın girişinden içeriye girdi Salih Efendi. Kalabalığın onlardan heyecanla haber bekliyordu. Bunu bildiği için obanın ortasına geldi. Atından inerek onu bağlaması için erlerinden birine verdi. Hau, Mehmet, Alakurt ve Hadisci'de onu takiben attan indiler. Ardından Salih Efendi konuşmaya başladı;

"Doksan dokuz adına hamd ettiğim şükrettiğim Allah'ın adıyla başlıyorum. Beylerim, erlerim, yiğitlerim, güzelliği dillere destan savaşçılarım. Uğrunda nice erimizi şehit olarak hakka yolcu ettik. Ettik lakin onların sayesinde ninnilerimiz, hikayelerimiz gerçek olmuş, Konstantiniyye fethedilerek İslâmbol olmuştur. Ey bunca yoldan oraya niye gidiyoruz, sanki fethedilecek diyen gafiller ey. Duyun ki Konstantiniyye fethedilmiş, adı İslâmbol olmuştur. Bu uğurda Sultan Mehmet Han, Fatih ünvanına kavuşmuştur. İşte odur o ki peygamber övgüsüne mazhar olan." dedi ve erlerini göstererek sözlerine devam etti. " İşte odur o ki peygamber övgüsüne mazhar ordudan bir parça. Alemlerin rabbi olan Allah'a hamd olsun." dedi.

Bu sözleri duyan herkes mutluluktan ağlamaya başlayıp 'Yolun yolumuzdur beyim. Fetih hayırlı olsun.' gibi cümleler bağırmaya başladılar. Bu bağrışmalar eşliğinde Salih Efendi ağırca topallayarak yürümeye başladı. Gülbahar ile Alarcın hemen onun yanına gelerek koluna girdiler. Böylece birlikte çadırlarından içeriye girdiler.

ÇEPNİ TuğrabozanWhere stories live. Discover now