Haçlı seferleri

33 5 0
                                    


YİĞİT

  Uçağın kalkış saatinden tam bir buçuk saat sonra hareket etmesi beni acayip bunaltmıştı. Bütün gece yağan şiddetli yağmur sabahta hız kesmeden devam ettiği için hava limanı rötar yiyen zavallı insanlarla doluydu. O masumlardan biride bendim. Bu sırada ablama nasıl yalvarsam beni kabul eder diye düşünmek için vaktim oldu tabi ki. Bin beş yüz senaryonun sonunda ona gerçeği söylemeye karar verdim. En çok o zaman bana yardım ediyordu. Ablamın huyudur, yalan söylediğimi anladığı an beni dinlemez ve üstelemez. Beni kendi sorunumla bırakıp gerçeği söyleyeceğim zaman gelmemi bekler. Her ne hikmetse, ne zaman yalan söylesem anlardı. Çok pis yalan söylerim oysa. Zamanında herkesi uyutmuş olduğum şeyler var, övünmüyorum. Ama becerilerimi sergilemekten de kaçınmam. Kabin görevlisinin kazık paraya sattığı kahvenin titrediğini görünce, uçağın pistte yaklaştığını anlayıp kalan kahveyi de kafama diktim. Klik sesi ve emniyet kemeri ibaresi ışığı.

Güzel İzmir.

Buraya gelmek ona çok iyi geldi, 'ait olduğum yer' burası diyor. Annemle babamın emekliye ayrılıp gitmeleri ablamın da özgürlüğü için büyük bir adım atmasına sebep olmuştu, benim de öyle. Üniversite'de sizden uzakta olacağım derdim her kavgamızda. Şimdi onlar uzakta ben ise Ankara'dayım. Özgür ve bekar bir adam olmak çok hoşuma gitse de bazen 'tamamen duygusal olarak' özlediğim oluyor. En çokta ablamı. O bana hem annelik hem babalık hem de ablalık yaptı. Hatta kabul etmeliyim abilik bile yapmaya kalkıştı.

Lisesin ilk günü ablam bir kız arkadaşıyla beni okula bırakmıştı. Okula bırakmasından yana sıkıntı yok hepimiz ergendik ve üst sınıflar tarafından dalga geçilmesini kabullenerek başlamıştık zaten. Sorun ablamla kız arkadaşının okulun içine kadar girip ağlamaklı gözlerle bana sarılmasıydı. Tamam anladık seviyorsunuz beni, bende sizi çok seviyorum, ama hadi ilkokul değil burası beni bir salın artık. Çok popüler ve göze çarpan bir ergen olduğumdan üst sınıfların dikkatini çekmem üç haftamı almıştı. Tabii, bu durumun havalı olduğu kadar sıkıntılı olduğu bir yanı da abilerimizin hatunlarının beni çok sempatik bulmasıydı. Sonunda dayak yiyeceğimi anlayana kadar ablama bir şey anlatmadım. Bir sabah okula girdiğim gibi arkadaşım Hakan yanıma geldi. Çocuk Elazığlıydı, kavgayı dövüşü çok görmüştü beni de severdi sağ olsun. İlk başlarda güvenli bir arkadaşlık kurmak çok önemli olduğundan Hakan'la sıra arkadaşı olmuştum.

'Yiğit, kardeşim gözün aydın nur topu gibi bir sorunun var' dedi bana.

Meğer üst sınıflardaki ablalarımız, mükemmel yakışıklı tavırlarıma hasta olmuşlar. Abilerimizin de elleri kaşınmış. Ben ve sempatik zekam bunun üstesinden geliriz diye öğle tatiline kadar Hakan'la takılmaya devam ettik.

Ağzımla burnumun yer değiştireceğini anladığım zaman son dersten önceki teneffüs olmuştu. Abilerimiz, onların arkadaşları, onlarında arkadaşları bir baktık bizim sevmediğimiz arkadaşlar derken haçlı seferi gibi bir kabile beni dövmeye geleceklerdi. Aslan kardeşim Hakan bile mosmor olmuş bence şimdi kaçalım hadi oğlum derken benimde tutuşma zamanım gelmişti.

Bende ablamı aradım.

Sıkıntı yapmamamı kimsenin o güzel yüzümü dağıtmasına izin vermeyeceğini söyleyerek kapattı telefonu.

Ulan lise kavgasına neden insan ablasını arar ki! Ne yapacak benim ponçik ablam çocuklar yapmayın deyip bir veli edasıyla beni alıp gidecekti. Yani durum yiğitçe dayak yemekten ana kuzusu olmaya doğru gidiyordu. Neyse insanın canı tatlıdır ne yapalım. Yemek buldun ye, dayak buldun kaç. 

Çıkış zili çaldığında insanlar toplanmadan okul kapısına çıkmanın planını yapmıştım. Planıma göre hiçbir aksilik olmazsa sessizce ablamın arabasına binip usulca eve gidecektim. Kavga başlamadan ana kuzusu da olmadan paçayı kurtaracaktım.

Tabi ki öyle olmadı...

Okul bahçesinden usulca sıyrılmayı başarmıştım ama görenler 'Yiğit gidiyor hadi yürüyün' deyip toplanıyordu. Tam bahçe kapısından çıktım ki karşımda 4 tane araba. İçlerinden 20 tane kocaman adam çıktı.

Ee çüş artık gömün o zaman beni buraya derken, ablam aradı.

'Yiğit kapının önündeyiz, nerdesin ?'

O an ablamın kurtarıcı bir melek olduğunu anladığım ilk an oldu. Gelen arabaların hepsi ablamın arkadaşlarıymış. 20 tane kocaman adam beni dövmeye değil, beni korumaya gelmiş. Az önce topuklarım vura vura kaçtığım okula dönüp bakıp; 'Gelin laaan!' derken içimde zafer kazanmış bir komutan edasıyla adrenalin patlaması yaşıyordum.

Gözüm arabaların birinin içine takılmıştı. Ablam güneş gözlüklerini takmış uzaktan beni seyrediyordu. Hafifçe gülümsemişti. Kurban olduğum.

Kavga dediğimiz haçlı seferleri, sonunda kralın ben olduğuma ikna olup dağıldı. Benimde abilerimin olduğunu gören üst sınıf bebeleri özürler dileyerek önlerini kapatarak uzaklaştılar. Bu olaydan sonra, okulun reisi ben olmuştum. Abilerimi herkes çok merak ediyordu. Bende ne hikayeler yazıp anlattım, Allah affetsin.

Bir erkek evladının abisinin olması her zaman isteyeceği bir durumdur, ama bir ablasının olması dünyanın en güzel duygusudur.

 

Sırt çantasından başka valiz yapmamak çok doğru bir tercih oldu. Kaybolan valizlerden nefret ederim. Adnan Menderes'in çıkışına doğru yürürken artık ablama haber vermem gerekiyordu. Canım balım diye yağlayarak bir giriş yaptım; 'Bil bakalım ben neredeyim, İzmir'deyim!'

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin