AYAZ

146 8 0
                                    


Gün; umut verircesine, güneşi doğurarak başlıyordu o sabah. Hava yazdan kalma denecek kadar güzel ve bunu kaçırmak istemeyen insanlarla doluydu caddeler. Emek'te bir kafe; sokak arasında ve dönüşte. Bahçesinde üniversite öğrencileri oturuyor, kimi ders kitaplarıyla haşır neşir kimi hararetle bir şeyler anlatıyordu. Elleri titrek bir çocuk yanaştı kaldırıma. Onunda keyfi yerinde gibi. Gözleri capcanlı.

'Bir mendil vereyim mi?

Büyük bir yatırımın son basamağı bugünkü toplantıydı. Sonucu şirket için hatırı sayılır şekilde olumlu olacağından, nişanlıma kavuşmak için saat sayıyordum. Telefonu elime alıp toplantının güzel geçtiğini söylemek ve akşama kutlama yapmak için arıyordum ki, gelen mesaja kitlendi gözlerim:

'Beklenmedik durumlardan ötürü firmamız yaptığınız anlaşmayı iptal etmek durumunda. En kısa sürede lütfen avukatlarınızla görüşüp ödeme planınızı aşağıdaki adrese yollayınız. İyi günler.'

Gözyaşlarımın taşıp, gömleğime düşen sıcaklığıyla irkilerek çocuğa bakıyorum. Yeşil gözlerini belertmiş güneşte çok kalan çocukların yanıkları var yüzünde.

'Abii, mendil diyorum, vereyim mi abi?'

'Ne veletsin sen öyle! Görüyorsun ağladığımı ne duruyorsun versene bir mendil.'

Ben şimdi ne yapacağım? Küçücük bir çocuğa rezil olacak kadar kötü haldeyim. Daha da kötüsü bir hafta sonra evleniyor olmam.

Bittin oğlum sen Ayaz. Seni artık kimse toparlayamaz.

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin