"Tamam oğlum korkma, bak ben iyiyim" Ömer oflayarak yatağa oturduğunda, Leyla kıkırdayarak ona baktı. 

"Gülme!" Ömer bu duruma ne kadar bozulduysa Leyla o kadar eğleniyordu.

"Bence sende biraz gül, bak oğlumuzu korkutuyorsun" Deyince dalga geçer gibi, Ömer sahte bir tebessümle kalkıp Mert'i kucağına alma bahanesiyle eğildiğinde Leyla'nın kulağına söylediklerinden sonra, kademe kademe soldu yüzünde ki gülme.

"Nasıl olsa bu çocuk uyuyacak ama sen sakın uyuyayım deme, çünkü bu gece sana uyku yok!" 

...............

Ömer sabah iş yerine gelince hiç hoşuna gitmeyen bir sürprizle karşılaştı. Serhat bir ihalede şirketlerden biriyle başa baş gidince o şirketle ortak çalışma kararı almıştı.

"Serhat sen o şirketle nasıl iş birliği yaparsın?"

"Abi ben çok az bir farkla ihaleyi kaybedeceğime, Meryem hanımın teklifini kabul etmeyi daha doğru buldum"

"Ben onun o teklifi niye yaptığını biliyorum ama neyse"

"Anlamadım abi ne demek istedin?"

"Boş ver şimdi, sen söyle bakalım, bu anlaşmayı fes edebiliyor muyuz?"

"Biraz zor abi, yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalırız" Ömer derin bir nefes aldı. 

"Peki o zaman, bu işle sen ilgileneceksin. Beni o kadınla asla muhatap etmeyeceksin"

"Tamam abi merak etme sen"

Aradan geçen iki ayda Meryem ne zaman bir şekilde Ömer'i bu işe dahil etmek için uğraşsa hep Serhat engeline takılıyordu.

"Serhat bu çizimleri Ömer beye de gösterip, onun da fikrini alsaydık"

"Gerek yok Meryem hanım, Ömer beyle değil benimle yaptınız anlaşmayı. Ayrıca ben Ömer beyin çalışanı değil ortağıyım" Böyle böyle Meryem amacına ulaşamadıkça hırslandı ve hırslandıkça bunun hesabını sormak için bir fırsat aradı. 

Ömer şirkette bir yandan çalışırken bir yandan da tatlı bir telaş içerisindeydi. Kapısı tıklatıldığında, gir komutuyla geleni görünce gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

"Ömer biraz konuşalım mı?"

"Fazla vaktim yok Meryem, ne istiyorsun?"

"Ömer! Senin şirketinle ortak iş yapıyoruz ve sen hiç ilgilenmiyorsun"

"Saçmalama Meryem! Sen o iş anlaşmasını benim yokluğumda Serhat'la yaptın, ayrıca benim Serhat'a güvenim sonsuz"

"Vay be şimdi böyle olduk öyle mi Ömer? Yazık arkadaş bile olamıyoruz"

"Yeter Meryem! Eğer müsaade edersen işim var. Kapıyı biliyorsun" Meryem hırsla dışarı çıktığında birde Ömer'in sekreteri Elif'in konuşmasını duyunca iyice delirdi. Demek Ömer bey sevgili Leyla'sına sürpriz doğum günü partisi hazırlıyordu. Madem öyle artık şu babasının Leyla'yı araştırdığı zaman yaptığı dosyayı bulmalıydı. Bu sürpriz doğum gününe sürpriz bir hediye şarttı artık. 

..............

Leyla yine tüm sevdikleriyle kendini çok güzel sürpriz bir doğum günü partisi içinde bulmuştu. Gözü ilk Yiğit beye takıldı. Yiğit bey bütün işlerini yeniden Türkiye'ye taşımış ve çocuklarını da beraberinde getirmişti. 12 yaşında ki Burak ve dokuz yaşında ki Burcu gerçekten pırıl pırıl çok tatlı ve uysal çocuklardı. Şu anda kucağında olan Melis Yiğit'i gördüğü ilk günden beri Ömer'in pabuçlar damdaydı. Sinem'in de olgunluğu, tavrı ve duruşuyla Yiğit beye ne kadar hayran olduğu her halinden belli oluyordu. Bir köşede neredeyse didişir gibi konuşan Banu ve Ziya'ya gülümseyerek baktı. Banu artık çok kaliteli, elit bir mekanda sahne alıyordu. Sonra Nergis anne, Ali, İpek ve Selçuk. Mutluydu Leyla hiç olmadığı kadar mutluydu. Hanife hanım ise bu geçen zamanda çok büyük bir yol kat etmişti. Artık daha rahat konuşabiliyor ve az da olsa felçli olan elini kımıldatabiliyordu.  Tam da bu güzel düşünceler içindeyken yanında duran Ömer'in telefonu çaldı. 

Aşk'ı kıyametWhere stories live. Discover now