3#Hikaye

1.1K 95 13
                                    

3#HİKAYE

LUNA

"Derdin ne senin hiç anlamıyorum. New York'un gözde bekarı olmak üzeresin. Burada üç buçuk milyon kadın var." diyen Bucky, kolunu Steve'in omzuna attığında Luna yavaş adımlarla arkalarından geliyordu. Kendisine verilen uzun beyaz eldivenleri çekiştirip duruyordu. Kollarındaki ince sargıları gizleyen eldivenlere minnettardı. A keza boynunu kapatan fuları da sevmişti. Fakat ayak bilekleri ve bacağımdaki sargı için gizlenme durumu söz konusu bile değildi. Giydiği siyah düz taban ayakkabılardan belli oluyordu her şey. Ama sorun etmiyordu. İki dostun birbiriyle atışmasını izliyordu gülerek. Onları Heimdall ile olan dostluklarına benzetiyordu.

"Benim için bir tane yeterli," diyen Steve ile birlikte Luna düşüncelerindeki değişim ile başını sağa sola salladı. Kendisini tanımıyordu ki, onu sevmesi… ama yine de ister istemez gülümsemişti.

"Neyse ki, bu halledilebilir bir durum." diyen Bucky başını çevirip Luna'ya baktığında, Luna iki adama baktı. Bucky Steve'in yanından yanına geldiğinde, bu adamın aklından geçenleri Odin bile bilmiyordu. Seri bir şekilde yanına gelip koluna giren Bucky ile birlikte şaşkınca ona baktığında, aydınlığı üzgün bir şekilde geriye çekilmişti. Ona güldü. Onun Steve'e olan düşkünlüğü eğlendiriyordu.

Steve'in önümüzde durup boğazını temizlemesiyle birlikte Bucky, kocaman gülümsedi. İkisi arasındaki bu durum onu acayip germişti.

"Luna çok gerimizde kalıyorsun!" Bucky sahte kızgınlıkla Luna'ya söylendiğinde, aydınlığı saf gibi ön plana çıkıp mahçup bir şekilde başını eğmesini sağlamıştı.

Ne yaptığını sanıyorsun? Onu zavallı gibi gösteriyorsun.

Ama bize kızdı.

Karanlık beyninde kükrediğinde, Luna ürkmüştü. Steve onun ürktüğünü fark etmiş olmalı ki, panik olmuş bir şekilde;

"Dostum onunla uğraşma. Luna sorun değil." dediğinde rahatlaması için Bucky'i kolundan çıkması için çekiştirdi. Luna kolunu kurtardığında Steve'e baktı. Steve ise kızgın gözlerle Bucky'e bakıyordu. "Bucky sen gidebilirsin, sonuçta bulmuştursun yine." diye konuştuğunda, gülerek;

"Geç bile kaldım zaten. Görüşürüz." diyerek yanlarından ayrılan Bucky ile birlikte, Luna Steve'e döndü. Onun mavi gözleri, Balder'u hatırlatıyordu. Gökkuşağı köprüsünde, herzamanki gibi güneşin batışını beklerken yanına gelmişti ve ilk kez o zaman hayranlıkla bakmıştı onun gözlerine. Ve şimdi de Steve'in gözlerine öyle bakıyordu. Evet evli olan o adamı çok sevmişti. Şimdi ise sürgündeydi ve aynı onun gözlerine benzer gözler, tam karşısında bulunan bu ölümlüye ithaf edilmişti. Onun güzel yüreği aşık olunmayacak gibi de değildi.

"Steve, ben… Benimle durmana gerek yok. Gerçekten." Luna, onun karşısında konuşamıyordu. Bütün hakimiyetini onun için kaybetmeye meraklıydı bedeni. Aslında daima onunla olmayı düşlerken, belki de kalbini fazla dinliyordu. Ya da aydınlığını…

Kendini rezil ediyor. Sana bırakmalı mıyım?

Düşüncesi bile güzel.

Luna, aydınlığının ve karanlığının böyle ortaklaşa bir karar almasına şaşırmış bir şekilde, durumu geri planda izlemeye meraklıydı. Steve kendisine gülümserken, aydınlığı gün yüzüne çıkmıştı.

His at Night ~ Steve Rogers Fanfic (TÜRKÇE)Where stories live. Discover now