"Seni seviyorum."

5.4K 218 42
                                    

Umutla insan gidilmez denen yollara kalkışır, yapılmaz denen işleri becerir, gelmez denilen günleri getirir...

Keyifli okumalar canlar...) Umarım beğenirsiniz...

Tam tamına beş gündür bu anahtarın nereye ait olabileceğini düşünüyordum. Bugün artık yılbaşı gecesiydi. Sabah Zeyre erkenden kalkıp işe gitmişti. Akşam Neşe teyzelere gideceğimiz için daha erken çıkması gerekiyordu işten. Bu yüzden toplantılarını da erkene taşımıştı. Onun gidişinden yarım saat sonra ben de uyanıp kahvaltımı etmiş akşam için tüm hazırlığımı yapmıştım. Elbisemi hazırlayıp altına giyeceğim ayakkabıyı seçmiştim. Beyaz çantamı da hazırladıktan sonra sadece Zeyrek'in gelişine yakın saçımı ve makyajımı yapmak kalmıştı. Dün Eda ile konuşup yılbaşı gecesi ne yapacağını sormuştum. Her ne kadar bunu dile getirmek istemediğini bilsem de bir haftalığına Amasya'ya ailesinin yanına gideceğini söylemişti. Bir yandan içim burkulsa da bir yandan da içime su serpilmişti en azından ben yanında değilken yılbaşını yalnız geçirmeyecekti. Ki Eda'nın sırf bu yüzden bana ailesinin yanına gideceğini söylediğini biliyordum.

Kaç gündür bu anahtarı Zeyrek'ten saklamaya çalışıyordum. Her an görüpte kızacak ya da ne bileyim gizlice kasasına girdiğimi öğrenecek diye çok korkuyordum. Bu yaptığım kesinlikle doğru değildi ama bunu Zeyrek'e söyleseydim belki de benden gizlerdi. Yani sonuç olarak ben o kasayı daha önce görmediğim için inkar bile edebilirdi. Bu yüzden bu riski alamazdım.

Birkaç defa Gül Sultan'a meseleyi açmayı bile düşünmüştüm ama sonra bu gizlice kasa karıştırma olayı aklıma geldikçe utanıp geri adım atıyordum. Ben bu utançla ona hiçbir şey anlatamazdım. Yaptığım şey bir hırsızınkinden beterdi. Hırsız yapsa adamın işi bu der geçersin ama ben bu insanların güvenip evlerine getirdikleri biriyim. Hala nasıl böyle bir şeye kalkıştığımı anlamıyorum.

Şuan evde kimse yoktu. Gül Sultan hem yardım için hem de Neşe teyzeye destek olmak için önceden Nazım amcalara gitmişti. Zaten Sevgi ve Aynur abla da izinliydi yılbaşından dolayı. Korumalar yine buradaydı ama onlar da önemli bir şey olmadığı sürece içeri girmezlerdi. Yalnızca Yaman boş zamanlarda gelip Gül Sultan'la laflardı o kadar. Gerçi Yaman öyle konuşkan biri değildi ama Gül Sultan ona da anneydi. Söz konusu anneler olunca akan sular dururdu zaten. Çalan telefonum ile elimde çevirip durduğum anahtar korkuyla sıçradığım için yere düştü. Hızla onu yerden kaldırırken telefonumu cevaplayıp kulağıma dayadım. Kimin aradığına bile bakmamıştım.

"Alo?!"

"Şura kızım ne yapıyorsun?" diyen Neşe teyzeydi.

"Hiç Neşe teyze öyle oturuyorum."

"Hazırlanmadın mı daha?"

"Bir saat sonra falan başlarım hazırlanmaya. Her şey hazır zaten Zeyrek gelince yola çıkarız."

"Anladım kızım tamam, ben seni başka bir şey için aramıştım. Ben sizin evde broşumu düşürmüşüm geçen gelişimde. Gül'e söyledim kızlar kaldırmıştır dedi. Böyle çiçek şeklinde mor ve beyaz taşları olan bir broş. Rica etsem evde ona bakınır mısın? Bu gece onu takacağım da."

"Tabi Neşe teyze ben ararım şimdi."

"Tamam kızım görüşürüz. Erken gelin mutlaka."

"Olur , görüşürz." deyip telefonu kapattım. Avucumdaki anahtara iç çekerek baktıktan sonra ayaklandım. Alt katta olması mümkün değildi. Ya misafir odalarında ya da Zeyrek'in çalışma odasında falan olabilirdi. Sevgi veya Aynur abla değerli deyip kaybolmasın diye onun çekmecesine koymuş olabilirdi.

Telefonumu ve anahtarı arka cebime koyduktan sonra merdivenleri tırmanmaya başladım. Aramaya ilk önce misafir odalarından başladım. Yaklaşık yarım saat boyun dört odanın tüm çekmeceleri karıştırdım ama hiçbirinde değildi. Ortanca katta bulamayınca son bir ümit üst kata çıktım. Zeyrek'in çalışma odasına girince bu sefer her tarafı aradım ama yine bulamadım. Nerede olabilirdi bu broş Allah aşkına?

DEMİRHANTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon