Yağmur Yürekli

34 4 8
                                    

        🎶 The Verve - The Drugs Don't Work

2 Nisan 1997

"Jimin hüpürdeterek içme şu lanet şeyi, odaklanamıyoruz!"

Sinir krizi geçirmek üzereydim. Hayır, tam anlamıyla sinirden kudurmak üzereydim. Bir sonraki mahalleler arası plaj voleybolu maçımıza sadece 4 gün kalmıştı. Yani tamı tamına 96 saat! Ve biz, nam-ı değer Ay Savaşçıları bir adam eksiktik.

Yaklaşık 1 saat 13 dakika önce bay kendini bilmez şerefsiz pislik en yakın arkadaşım Jimin, kaslı ama bir o kadar da ev bebesi kılıklı bir çocuğu tavlayabilmek uğruna kaykaya binme gafletinde bulunmuş ve ayağını burkmuştu. Bu çocuğun 4 yaşında yürümeyi öğrendiğini ve hala da düz yolda yürümeyi beceremediğini göz önünde bulundurursak hangi akla hizmet kaykaya binmeye çalıştığını henüz anlayamamıştık.

Şimdi de günlerimizin yarısından çoğunu geçirdiğimiz "Kediler Diyarı" isimli kafenin içine tünemiş, çözüm üretmeye çalışıyorduk. En azından ben çalışıyordum. Hoseok, Jimin'in zırlamasını durdurabilmek adına ona çilekli milkshake içiriyordu. Jimin'in burkulmuş ayağı kasaba halkının yemek yemek adına kullandığı masanın üzerine uzatılmıştı. Bu görüntüden sonra tepsimden masaya düşen patatesleri alıp yemeyeceğime yemin edebilirdim, ki kafenin içinde müşteriden çok kedinin olduğunu ve her santimetre karede kedi kılına rastlamanın mümkün olduğunu göz önünde bulundurursak en başından bunu yapmayı bırakmam gerekirdi. Namjoon olaylardan kaçmak istemiş olacak ki kafasını masaya dayamış uyuyor numarası yapıyordu. Plajda sabahladığımız geceler sayesinde Namjoon'un melek gibi değil de daha çok su aygırı gibi uyuduğunu hepimiz biliyorduk. Yani şu anda bariz bir şekilde rol kesiyordu. Seokjin ilk önce karnını doyurması gerektiği, daha sonra beyninin çözüm üretmeye başlayacağına emin olduğuna dair bir şeyler zırvalamıştı. Yemek yedikten sonra tuvalete gidip 2 saat çıkmayacağını biliyordum. Ben mi? Bense ortamda benim dışımda bu olayı tek önemseyen kişi olan Jisoo ile çözüm üretme odaklı bir tartışma içerisindeydim. Çocukluğumuzdan beri aramızda geçen tek mantıklı konuşma diyebilirim.

"Gerçekten Minyoung'ı takıma nasıl dahil etmemizi istersin? O çocuk sümüklerini temizlemekten topa odaklanamaz bile."

"Mankafa, çocuğu en son sümüklü gördüğümüzde 12 yaşındaydı ve zatürre olmuştu." Evet, o mankafa ben oluyordum. Jisoo ile çok iyi anlaşabildiğimiz söylenemezdi. Aslında çocukken oldukça iyi anlaşıyorduk. Ama ben onu 10 yaşımıza kadar erkek sanıyordum ve sanırım erkeklerle kızlara göre daha iyi anlaşıyordum. Kız olduğunu öğrendikten sonra işler biraz değişti. Ama hala erkek olduğundan şüphelendiğim zamanlar olmuyor değil.

"Hyung beni al n'olur bak boyum 1.84 senden bile uzunum. Hatta Jimin hyungun iki katıyım." Bu esnada Jimin'in içtiği çilekli milkshake burnundan gelmek üzereydi. "Bütün maç boyu sadece blok yapsam bile kesinlikle biz kazanırız." Sevimsiz kardeşim Soobin'in istediğini yapmam adına girdiği sevimli olmaya çalışan tavırları daha da gerilmemi sağlıyordu. Tamam söyledikleri doğru olabilirdi. Hatta belki cidden işimize yarayabilirdi. Ama kardeşim hayatımda gördüğüm en sorumsuz insandı ve o gün maç akşam 7'de de olsa bir şekilde uyuyakalacağına ya da atariye falan dalıp unutacağına emindim.

Burada daha çok gerileceğim ve sonu birini dövmeye yeltenmemle başlayıp hepsinin bana dalması ile sonuçlanacağı için yavaş yavaş masadan kalktım.

"Ben gittim. Umarım bir çözüm bulmaya çalışırsınız. Özellikle sen Jimin."

Jeremy Amca'ya selam verip kafeden çıktıktan sonra adımlarımı ezbere bildiğim yere doğru yönlendirdim. Çok fazla yürümeme gerek yoktu, yaklaşık 6 dakika içinde ulaşmak istediğim yerdeydim. Tüm heybetiyle karşımda dikilen, benden hatta annemin annesi ve onun da büyükannesinden daha eski olduğu söylenen ama yaşına rağmen güzelliğinden biraz olsun eksilmemiş şeftali ağacının gölgesine koşar adım sığındım. Benim için özel olan o kısma herhangi bir işaret koymamıştım. Ama beynim otomatik olarak o alanı, tam o noktayı buluyordu. Beynim bulmasa kalbim doğru yeri bulduğum an tüm benliğiyle orayı hissediyordu. Farkında olmadan benim için kutsal bir mabete dönüşmüştü sanki.

tee shirt | taekookWhere stories live. Discover now