"Ben kılıcı yaptırdığın demircinin kızı, hançerleri ile sizlere yardımcı olmuş olan o kişinin kardeşiyim. Adım Alarcın. Bayıldın, obamıza gelmek durumunda kaldınız. Başına gelenler kulağıma ilişti. Bu konuda canını sıkmayasın. Akşama babam ve ağabeyim geldiğinde hep beraber oturup sorununuza bir çözüm bulacağız. Şimdilik sizinle gelen erlerin yanına aş yemeye, su içmeye gidelim." dedi.

"Eyvallah Alarcın hatun. Adım Gök Sultan'dır. Var olasın lâkin gitsek iyi olur. Bizler sizlere yeterince yük olduk." dedi Gök Sultan.

"İçindeki huysuzluğu, bize bakış açını, kısacası seni her yönünle anlıyorum Gök hatun. Endişe edeceğin bir durum yok. İstediğiniz kadar kalabilirsiniz. Bizler misafir ağırlamayı severiz." dedi Alarcın. Bu sırada Alarcın'ın asena diye hitap ettiği kadın erlerinden biri çadır dışından destur istedi. Alarcın, destur verince çadır dışından:

"Temizdir, aksi hâl yoktur hatunum." dedi.

Aldığı haberle birlikte artık tamamen misafirlerine güvenebileceklerini anlayan Alarcın:

"Eyvallah asena. İşinin başına geçebilirsin." dedi. Misafirlerine dönerek sözlerine ekledi; "Hayde bakalım hatunlar, yemeğe ilerleyelim. Sormak istediğiniz sorular olursa çekinmeden söylersiniz. Hem hiç Müslüman, Müslümandan çekinir mi?" dedi. Çadırdan çıktı. Gök Sultan'ın bunu sormak istediğini tahmin etmişti.

Şaşırdı Gök Sultan. Alarcın'ın peşinden giderken aynı şaşkınlıkla sordu:

"Müslüman mı? Siz Müslüman mısınız?"

"Elhamdülillah."

"İyi ama kardeşin..." dedi Gök Sultan. Birazdan soracağı sorunun cevabını alacağı için içine heyecan doldu. İçindeki heyecanı bastırıp sözlerine ekledi. "Boynunda haç asılı kolye ile geziyor." dedi.

Tahmin ettiği soru ile karşı karşıya kalan Alarcın, alttan alttan gülümseme kondurdu yüzüne. "Belli ki ağabeyimden hoşlanmış." diye geçirdi içinden. Bir yandan yürürken diğer yandan cevap verdi:

"Bizler, çoğunluğu Türklerden olan Müslüman bir obayız. Hedefimiz doğrultusunda asıl kimliğimizi gizliyoruz. Yüzyıllar önce altın post efsanesini bahane eden ve buralara gelip kadın çocuk demeden atalarımızı, akrabalarımızı öldüren, onların saflığını, adil terazisini yerle bir ederek kendi düzenlerini kuranlardan hakkımız olanı almak için buradayız."

"Altın post... Babam da atalarımızın yaşadıkları yerlerin bu bahane ile işgal edildiğini söylerdi. Eğer söylediğin doğruysa yaptığınız gizli kalması gereken çok büyük bir sır. Ya bizler casussak neden bu kadar rahat konuştunuz?" dedi Gök Sultan.

"Obanızın varlığından haberdardım. Seni bilirdim. Güvenirliğinizden pek emin değildim ondan da yakın zamanda emin oldum." dedi Alarcın.

"Eyvallah." diye karşılık verdi Gök Sultan.

Orhan'ın çadırının önüne geldiler. Destur aldı çadır içerisinden Alarcın. İçeriye girdiler. Gök Sultan'ı karşılarında gören Adsız ile İrice ayağa kalktılar. Onların ayağa kalktığı gören Orhan, Gök Sultan'a;

"Hoş geldiniz. Geçmiş olsun bacım. Geçmiş olsun olmasına da senin bu arkadaşların geldi geleli kara kara düşünüyor, önlerinde bulunan aşları soğutuyorlar. Hatunum da yan taraftan sürekli bana bakıyor. Aşımı mı sevmediler diye ima edip duruyor. Artık otursanız da tadımız tuzumuz yerine gelse." dedi.

"Bereketli olsun ağabey." dedi Alarcın. Gök Sultan, Hüma ve Eçine'ye ağabeyi Orhan'ı göstererek: "Bu da en büyük ağabeyim Orhan."

"Memnun oldum hatunlar, ben de şimdi kalkıyordum." dedi Orhan. Ayağa kalktı. "Hepinize afiyet olsun. Çekinmeden yiyin. Zira hanım Ayla, misafirlere çok fazla değer verir, onların sevdikleri şeyleri yapmak için can atar durur. İster ki misafirim rahat etsin, yüzü gülsün. İster istemesine de sizinkiler malum. Henüz ağızlarına bir şey koymadılar. Sorunuz, sorununuz olursa çadır dışında bir börü bulunacak. O size yardımcı olur. Akşam görüşür, sorunlarınızı konuşuruz." dedi. Çadırdan çıktı.

ÇEPNİ TuğrabozanWhere stories live. Discover now