BÖLÜM 17

6.3K 180 96
                                    

Multimedya = Meyra Aksoy

ARAS'IN ANLATIMINDAN...

Tam Yirmi beş yıl. Yirmi beş yıl sonra ışığımı buldum demiştim. Bu ışık karanlığıma aydınlık olacak demiştim. Ve ne olursa olsun bırakmayacağım demiştim. Hala da öyle diyorum. Ama o ışık kayboldu. Beni karanlığımda yalnız başıma bıraktı ve şuan başkasına ışık oluyor. Öfkeden gözüm hiçbir şey görmüyordu. Bir aydır ortalıkta yok. Artık çıldırma raddesine gelmiştim. Ben ona sevmekten başka ne yapmıştım? Ne yapmıştım da benden kaçıyordu? Hem de düşmanımla birlikte. Ben onun kokusu olmadan yaşayamazken o başkasıyla birlikte. Ne yapıyorlar onu bile bilmiyordum.  Ceylan ve Cemre de nerede olduklarını bilmiyorlar güya. Ama beni kandıramazlar. Sadece korkuyordum. Meyra'yı bulduğumda sinirden zarar vermekten korkuyordum. Çünkü öfkemi biliyordum. Bu öfkeyle hareket ettiğim zamanlarda gözüm kimseyi görmezdi. Bunu biliyordum. Benden kaçmamalıydı. Onu canımdan dahi çok severken benden kaçmamalıydı. Artık sevdiğim kadınla birlikte huzurlu bir yuva istiyordum. Çok mu şey istiyordum? Ona ne yapmıştım da kaçmıştı benden.

 Yumruk yaptığım elimi duvara geçirdim. Yetmeyince tekrar tekrar yumrukladım duvarı. Ona olan sevgimi, aşkımı nasıl göremez? Benim yanımda olması gerekirken o düşmanımla. Bulacağım ama. Ant olsun ki bulup karım yapacağım. Hemen evlenmek istemedi tamam dedim her ne kadar istemesem de. Bakarım dedim ona. Okuyup ne yapacak dedim. Nasıl olsa benimle evlendikten sonra gerek kalmayacak dedim. Bunları düşündüğüm halde daha fazla kırılmasın diye istediğini kabul ettim. Ama o ne yaptı yine kaçtı benden. Ama her şeyi kaybetti artık. Onu bulur bulmaz nikah masasına oturtmazsam bana da Aras Batur demesinler. içeri Poyraz ve Utku girdiğinde bir umut bir haber vardır diye suratlarına baktım. Ama yok gibi duruyordu.

Poyraz "Her yere baktık. Hiçbir yerde yoklar. En son çiftliğe gitmişler işte. Oradan sonra yer yarılmışta içine girmişler sanki. Ama bunu biliyoruz, İstanbul'da değiller." dediğinde kaşlarımı çattım. Ne demek İstanbul'da değiller?

"Ne demek lan bu?" diye bağırdım. Çıldıracak gibi oluyorum artık.


Utku "İstanbul'da aramadığımız delik kalmadı. Her yere baktık. Şimdiye kadar bulmamız gerekiyordu ama bulamadık. Ayrıca Bulut'un adamlarından birini vurduğumuzda hala hayattaydı. Son anda İstanbul'da olmadıklarını, asla bulamayacağımızı söyledi. Sonra da zaten öldü. Yani şuan nerede olduklarını bilmiyoruz. Bütün havaalanına baktık. İsimleri yok." dediğinde sinirden gözüm görmüyordu. Nereye attığımı bilmeden tekme savuruyordum. Utku'nun yakalarına yapışıp kükredim.

"Bulacaksınız lan onu bana. Bulacaksınız anlıyor musunuz?" diyerek geriye ittirdim. Kafa sallayıp gittiler. Aklıma Cemre ve Ceylan geldiklerinde silahımı belime takıp evden çıktım. O ikisi mutlaka bir şeyler biliyorlar. Beni hayatta kandıramazlar.  Meyra onlara haber vermeden hareket etmez. İlla haberleri vardır. Gerekirse döve döve konuştururum. Bunlar dayaktan anlıyor. Bulacağım Meyra. Seni bulacağım. Cehennemin dibine de kaçsan bulacağım seni. Arabaya binip okula sürmeye başladım.


Okula geldiğimde arabayı sert bir şekilde durdurup indim. Sanırım teneffüstelerdi. Hızlı adımlarla yürüyerek okulun içine girdim. Onları gördüğümde direk yanlarına gittim.


"Benimle geliyorsunuz?" diye tısladım. Gözlerinde ki korkuyu görebiliyordum. Ve onların benden korkması hatta insanların benden korkması hoşuma gidiyordu. Ama Meyra'm da benden korktuğu için kaçmamış mıydı? Düşündükçe sinirleniyorum.

Cemre "Neden?" diye sordu soğukkanlılıkla. Utku'nun bu kızı neden sevdiğini anlamıyordum. Çok dik başlı, sevimsiz ve ters bir kızdı. Bir kız gibi değildi hatta. Şuan bile korktuğunu belli etmemeye çalışıyordu. Ama sadece çalışıyordu.

ESARETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin