BÖLÜM 16

8.2K 223 105
                                    

Multimedia = Duru ve Çınar

Saatler dakikaları, dakikalar saniyeleri kovalarken ben hala uyuyamıyordum. Belki de verdiğim cevaptan ötürü heyecanlıydım. Bilemiyorum. Ama şunu fark ettim ki verdiğim cevaptan dolayı pişmanlık duymuyordum. Kafamı çevirip yanımda uyuyan adama baktım. Çok huzurlu ve mutlu gibi gözüküyordu. Sanki buzdan adam gitmiş yerine başka bir adam gelmişti. Ben bir türlü uyuyamıyordum. Uykum vardı ama gözlerimi kapayamıyordum. Allah'ım nasıl bir şey bu? İlk defa böyle bir şey yaşayıp, hissediyordum. Ve bu harika bir şeydi. Duvarda ki saate baktığımda gece 03:00 olduğunu gördüm. Artık yatmalıydım. Gözlerimi kapatıp uykunun beni esir almasını bekledim. Sonunda galip gelen ben oldum.

***

Sarsılmamla gözlerimi açtım.

"Neler oluyor?" Diye sorduğumda birinin kucağında taşındığımı fark ettim. Sonra tanıdık koku ve sesi duyduğumda rahatladım.

Bulut "Bir şey olduğu yok, uyu." Dediğinde daha fazla sormadan gözlerimi kapadım. Yabancı bir ses konuştuğunda kulaklarımı kabarttım. Meraklı bir kızdım ben.

Adam "Abi gideceğiniz yerde helikopter hazır bir vaziyette sizi bekliyor olacak. Ama Aras'ın burayı bulması an meselesi olabilir. Çabuk olmalısınız." Dediğinde kaşlarımı çattım. Ne helikopteri? Nereye gidiyorduk? Aras burayı bulmuş muydu? Lanet olsun. Bu sefer bittim ben. Bulut beni arabaya bindirip kendi de bindi. Artık uyku falan kalmamıştı. Gözlerimi açıp dikkatle etrafa bakındım. Ve gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Her tarafta bir sürü korumalar vardı. Bu benim daha çok korkmama sebep olmuştu.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sorduğumda yandan bir bakış atıp arabayı çalıştırdı.

Bulut "Uzak bir yere. Huzurlu ve mutlu olacağımız her hangi bir yere." Diyerek arabayı sürmeye başladı. Aklıma aniden gelen Cemre ve Ceylan'la ağzımdan 'Hi' nidası döküldü. Bulut ne olduğunu anlamaya çalışırcasına kaşlarını çatarak bir bana bir yola bakmaya başladı.

Bulut "Ne oldu?"

"Cemre ve Ceylan'a haber vermeyi unuttum. Telefonumu da kırdın. Meraktan ölmüşlerdir şimdi." Dediğimde gözlerini devirdi.

Bulut "Kimseye haber veremezsin gittiğimiz yeri. Onları biliyorum ben. Biri Utku'nun sevgilisi, diğeri Poyraz'ın flörtü. Demek istediğim her ikisi de Aras piçi ile bağlantılı." Dediğinde mantıklı gelmişti. Ben onlara söylemeyin desem bile onlar mutlaka ağızlarından kaçırırlar. O yüzden üzgünüm kızlar. Böyle de kendimi kötü hissediyorum.

"Bari nereye gidiyoruz? Onu söyle." Diyerek baktım ona.

Bulut "Yolumuz uzun, uyu istersen." Dediğinde ofladım.

"Uykum yok benim." Diyerek kollarımı göğsümde birleştirip kafamı cama çevirdim ve yolu izlemeye başladım. Gün yeni aydınlanmaya başlamıştı. Buraları daha önce hiç görmemiştim. Zaten küçüklüğümden beri gezmeye vakit ayıramazdım. Daha sonra Aras belasına rastladım. Sonra da zaten eskisi gibi olmadı hayatım.

Babamın ölümü çok ani olmuştu.  Babam kime bulaşmıştı da ölümü hak etmişti? Bilemiyorum, babamın  içkisinden  başka bir şeyi olmazdı. Ayıkken bana bir şey yapmazdı. Soğuk davranırdı sadece. Ama sarhoşken bana olan nefretini kusarcasına döverdi. Benden başkasına da zararı dokunmazdı. En azından buna sevinirdim. Ama ne oldu da öldürdüler onu. Tam bu sırada aklıma düşen geçmişle beynimden vurulmuşa döndüm.

Aras...

O yaptı, Aras yaptı. Bulut beni bıraktığı zamanlarda, Aras benim  evimdeyken ona babamdan bahsedip, babamın tişörtlerinden birini vermiştim. O sırada tedirgin olmuştu. Garip hareketleri olmuştu. Kesin o yaptı. Yine de bilip bilmeden konuşmak istemiyorum ama babamdan bahsederken, tişörtünü ona verirken neden tedirgin olsun? Düşüncelere o kadar dalmıştım ki Bulut'un bana seslendiğini bile yeni idrak ediyordum.

ESARETWhere stories live. Discover now