your birthday.

184 19 4
                                    

Sana bahsetmek istediğim bir şey var, bir alışkanlık, bir gelenek... Tam bilmiyorum nasıl adlandırabilirim ama her doğum gününde tekrarlıyorum.

Seni ilk tanıdığım zamanlarda, doğum günlerine çok önem verirdim ve hayatımdaki önemli kişilerin doğum günlerini ölene kadar hatırlayacakları bir anıya dönüştürmek isterdim.

Şuan aynı şeyler hissetmiyorum, doğum günleri çok da özel şeyler değil. Çünkü yaşlanıyoruz, Jungkook. Her geçen yıl vaktimiz biraz daha azalıyor.

Ama senin doğum günün için öyle değil, seninle ilgili çoğu şeyde olduğu gibi doğum günün konusunda da tam olarak tanımlayamadığım duygularım var.

Seni çocukça sevdim, sen çocuktun, ben çocuktum, biz çocuktuk tanıştığımızda ve büyümen inan benim için çok üzücü bir durum ama aynı zamanda sen o gün doğdun, Jungkook. Kutlanması gerekmez mi?

2015 Kasım'da seni tanıdığım için o yılki yaş gününü kaçırmıştım ve inan bana bunun için yastıkları ısırdığımı bilirim, dediğim gibi, o zamanlar doğum günlerine çok önem verirdim.

Seni tanıdığım sene oturduğumuz ev, bir tatil köyünde, üç katlı müstakil bahçeli bir evdi, ayrıca denize sıfırdı yani cenette yaşıyordum diyebilirim. Saat farkından dolayı doğum gününü akşamüstü kutlayacaktım ve evin çimenlerine yatmış, senin doğum gününü nasıl özel kılabilirim diye düşünüyordum. Sonuçta kilometrelerce uzağımdaydın ve kuru kuru twitterdan yazarak kutlayamazdım değil mi?

Kara kara düşünürken, ve annem de beni çimenlerden kaldırırken aklıma bir fikir gelmişti. Senelerdir devam ettirdiğim, o fikir.

Deniz kenarında kimin yaptırdığını bilmediğim, uzun, denizin derinlerinde biten tahta bir iskele vardı ve inan bana, tüm yazımı orda geçirmiştim. Ayrıca bana ve yakın bir arkadaşıma özeldi, aslında daha çok bana özeldi çünkü onun oraya aşırı derecede önem verdiğini sanmıyorum.

Eh, böyle özel bir yere sahipken, orayı neden seninle daha çok özelleştirmeseydim ki?

Odama çıkıp, tüm üstümü değiştirmiştim. Sonuçta doğum günündü ve biraz özenli olmam falan gerekiyordu. Kulaklığım, telefonum derken kendimi evden koşa koşa atmış, senin doğum gününden yirmi dakika önce oraya varmıştım.

O zamanlar iskele çok sağlamdı, şu sıralar biraz hasar gördü. Eğer oraya bir şey olursa, inan bana büyüyünce kendi cebimden aynı yere bir iskele yaptıracağım.

Neyse, iskelenin sonuna koşa koşa varıp, oturmuştum. Rüzgarı hissediyordum, denizin dalgası kulaklarımdaydı ve kafam tamamen seninle doluydu.

Doğum gününe on dakika kalmıştı, telefondan Paper Hearts açıp, şehrin güzel deniz manzarasını izlemeye başlamıştım.

Heyecanlıydım, gözüm sürekli telefonun saatindeydi ve o an, dünyadaki çoğu kişiyle beraber, seninle beraber doğum gününü bekliyordum.

Ve saat 18.00'ı gösterdi, doğum günündü.

O an sadece ağladığımı hatırlıyorum, iskelede yatmış, gökyüzüne bakarken ağlıyordum.

Tüm gece oradaydım, en azından annem beni çağırana kadar.

Gökyüzündeki yıldızları, evlerin ışıklarını, akıntıyı izlemiştim, asla sesinden kopmamıştım. Sesin hep kulağımdaydı, tüm gece.

Sizden gelen gönderilere bakıp gülümsemiştim mesela, komiktin. Geçen gün onlara baktım bayağı küçükmüşsün. Hâlâ küçüksün ama -inkar etme, küçüksün- o zamanlar daha da bir küçükmüşsün.

Güzeldi, senin doğum gününü kutladığım, kafamda özümsediğim bir yer edinmiştim kendime, tamamen sana ve bana özeldi. Orayı merak ediyor musun? Ediyorsundur çünkü etmelisin. Sana birkaç fotoğrafını göstereceğim.

Bu benim, işte burada seni düşünürken bu şekle girmiş oluyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bu benim, işte burada seni düşünürken bu şekle girmiş oluyorum.

İskelenin uydu fotoğraflarını paylaşacağım çünkü galerimde çok fotoğraf var ve iskeleyi bulmam imkansız gibi bir şey, bununla yetin.

İskelenin uydu fotoğraflarını paylaşacağım çünkü galerimde çok fotoğraf var ve iskeleyi bulmam imkansız gibi bir şey, bununla yetin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Evet işte böyle, bu arada iskele sana değil, tam tersi yöne bakıyor ve bu tam olarak aramızdaki ilişkiyi temsil ediyor diyebilirim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Evet işte böyle, bu arada iskele sana değil, tam tersi yöne bakıyor ve bu tam olarak aramızdaki ilişkiyi temsil ediyor diyebilirim.

İşte senin ilk doğum gününü orada kutladım, sonrakini de, sonrakini de.

Hepsinde 24 saat boyunca sadece senin sesini dinleyip, küçüklük fotoğraflarına bakıp biraz ağladım. Duygusal zamanlardı.

Bu arada doğum gününe Ağustos'un başından itibaren gün sayıyorum, çok sinir bozucu bir durum.

Artık büyümesen olmaz mı? Hep bu yaşında kalsan, hep benimle olsan. Sen, ben, biz ölmesek olmaz mı? Seni her gün yeniden sevebilir, her gün sana sataşıp ardından özür dileyebilir, seninle çikolatamı bile paylaşabilirim. Yeterki sen abim olarak hep yanımda ol.

Ve bil bunu Jeon Jeongguk, her ne kadar sonsuza kadar yaşamak istesem de seninle birlikte, bir gün öleceğiz. Sen ve ben, bir gün öleceğiz ve ben son sözümde sana ve çok minnettar olduğum altı diğer adama teşekkür edecek, hayatım gözlerimin önünden geçerken tüm bu anılarımı gülerek izleyeceğim.

Yazıyı bitirdikten 6 saat sonra yazıyorum bunu, şuan o iskeleye gidiyorum.

jeon jeongguk, by my side.Where stories live. Discover now