my birthday.

61 5 0
                                    

dün, 20 yaşına girdim. hep kendime şu soruyu soruyordum seni tanıdığımda, ama bu sadece seni görmek değil, seni gerçekten tanıdığımda 19 yaşındaydın, doğum günü videonu bile hatırlıyorum. gömleğin kollarından sıyrılmış, dirseklerine kadar. önünde meyveli bir pasta var, mevyeden nefret ederim, jungkook. beraber kutladığımız ilk doğum günündü. 19 yaşına girmiştin işte. 

o zamanlar ''acaba 19 yaşında olmak jungkook'a ne hissettiriyor?'' diye düşünüyordum, o kadar büyük geliyordu ki 19 yaş bana. küçücüktün ama kocamandın işte gözümde. düne kadar 19 yaşındaydım. 365 gün boyunca 19 yaşındaydım ben, jungkook. ama hiç büyük hissetmedim, 19 yaşındaki sen kadar büyük değildim mesela. şimdi bakıyorum sana, o güne, 2016'nın 1 eylülüne bakıyorum da aslında ne kadar küçükmüşsün, ne kadar değişmişsin. ama ben hiç 20 hissetmiyorum, hiç 19 da hissetmedim. büyük bir çelişki, bu kadar büyüdüğünü hissedip kendimin hiç büyümediğini hissetmek. sanırım hep senin yaşına yetişmeye çalıştığımdan ya da senin bu yaşlarına olan merakımdan beklentimi çok yüksek tuttum. çünkü kendimi 2016'da senin doğum gününe bir iskelenin üstünde giren halimden daha büyük hissetmiyorum. 

evet yaşanmışlıklarım var, evet çok fazla var. tecrübelerim var, kırgınlıklarım, kızgınlıklarım, sevinçlerim ve hayal kırıklıklarım var. emin ol yaşadım, yaşanmışlığım yok diyemem, çokça yaşadım her duyguyu. şaşkınlığı yaşadım, hüzünü yaşadım, nefreti, sevgiyi, aşkı, başarıyı, başarısızlığı, heyecanı, gerginliği... her duyguyu yaşadım. ama ben hala oradayım. hala o şarkıları dinliyorum. hala her gün, o günleri yad ederek yaşıyorum. 

çok beklentim vardı sanırım. sen gözümde çok farklısın, 19'u da seni nasıl büyük görüyorsam öyle büyük gördüm, merak ettim. ama bir türlü senin 19'unda nasıl hissettiğini çözemedim. 

hep doğum günlerimden nefret ettiğimi söyledim. büyümekten nefret ettiğimi söyledim. kendimle çeliştim işte, senin 19 yaşını o kadar merak ediyordum ki bir an önce 19 olmak istiyordum, kendime bile yalan söyledim fark etmeden. hep seni tanıdığımdaki yaşına yetişmeye çalıştım. inatla doğum günlerimi kutlamadım. pasta kestirmedim. insan 18. yaşını kutlamaz mı? ben kutlamadım. şimdi bakıyorum da geçmişime, hep bir şey beklemişim. hep ''öyle olmaz, bugün senin doğum günün, kutlayacağız.'' diyen birini beklemişim. hiç kimse de çıkıp dememiş. sanki ben hep yapmışım da kimse benim için yapmamış, hayat bir garip.

bu ucu bucağı görünmeyen inadımdan ötürü kimseyi suçlayasım gelmiyor bazen. ama bazı zamanlarda da insan anlaşılmak istiyor, o inadın altındaki asıl beklentiyi görmesini istiyorsun insanların. yanlış sanırım bu, insanlara zorluk çıkartmak da olabilir adı, ama bir kez olsun anlaşılmak istiyorum. olduğum gibi kabul edilmek, olduğum gibi sevilmek. biliyorum zoru istiyorum, ama imkansızı istemiyorum.

neyse, jungkook. bugün 20 oldum. 20. yaşıma my time dinleyerek girdim. eminim ki 24. yaşıma da my time dinleyerek gireceğim çünkü senin bile fark edemeyeceğin bir anda kendime 24. yaşıma my time dinleyerek girmeye söz verdim. her ne kadar ülkelerin genelgeçer yaş uygulamasına uymayarak ülkeniz doğan bebeği 1 yaşında saydığı için kendini 23 yaşındayken 24 yaşında olarak kabul edip my time'ı 24'müşsün gibi yazsan da, ben de 24. yaşımda dinlemeye söz verdim işte, seni olduğunu hissettiğin şekilde kabul ettim. 

ha bir de, doğum günümde, 5 haziranda, yayın açtın. hiç beklemiyordum. bir de doğum günlerimde ekstra mutsuz olurum. neden bilmiyorum ama doğum günlerimde hep beni mutsuz edecek bir sebep çıkar. yine mutsuzdum. bir anda yayın açtın, gerçekten komikti. sanırım doğum günümün en mutlu eden kısmı buydu, bazen beklemediğim anlarda karşıma çıkıyorsun, ama sanırım bu en güzeliydi. çok ihtiyacım vardı. 

yaş, hiçbir şey ifade etmiyor, doğum günleri de. bu doğum günümde bunu anladım. sen 19'dun diye 19'u beklemek de mantıksızmış evet, birazcık. hala yine biraz haklıyım çünkü sen çok farklısın, bunu biliyorsun. merak ettim işte, senin gibi olmak istedim, beni suçlayamazsın. 

hayatımdan bahsedesim yok, öyle böyle yaşıyorum. inişlerim ve çıkışlarım var. mutlu olduğum, mutsuz olduğum anlarım var. her duyguyu tadıyorum bir şekilde. her şey değişiyor ama sonuç hep aynı kalıyor. hayatta hep tek başına kalıyorsun bir yerden sonra, insanlar, olaylar, mekanlar değişiyor, yaşlar değişiyor, jungkook, ama sonunda hep kendi başına oluyorsun.

sanırım bu yüzden sakin kalmak lazım, yaşlara, insanlara, olaylara ya da mekanlara takılmamak lazım, hep ilk kendini düşünmek lazım, çünkü sana en çok lazım olan şey eninde sonunda kendinsin. 

ama sen, sen iyi ki hep varsın, iyi ki o yalnızlığımda sen hep varsın. hep de olacaksın. yaşlanacağım bir gün, ama eminim o gün yine sen olacaksın. aklımda senin varlığın hep yer edinecek, bu yüzden iyi ki hep sen varsın. iyi ki 10'larımı seninle yaşadım. o kadar güzel 10'lu yaşlar yaşattın ki bana, biliyorum ki çok güzel 20'ler yaşatacaksın. 

doğum günüm kutlu olsun.


jeon jeongguk, by my side.Where stories live. Discover now