Yedi Saniye Virüsü | TAMAMLANDI

BÖLÜM 2 ⚜ GİTMEDEN ÖNCE

"Sonuçta bedava yemek, değil mi?" dedi Deren agresifçe. Arkadaşımın bu agresif tavırları bazen beni utandırıyordu.

Kapanın Sahibi arkasına yaslandı, yüzü düşmüştü ama Deren'e cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı. Tekrar sırtını dikleştirdiğinde ayağa kalkacak sandım fakat Caner konuşmaya başladı. "Bazen çok acımasız olabiliyorsun Deren. O olmasaydı, o telsizi kullanmasaydı belki de Bilge şu an yanında oturmuyor olacaktı." Hiçbir şey bilmiyordu ama telsizi kullandığı için bile ona minnettardı, beni yaratıktan kurtardığını bilseydi kim bilir onu nasıl savunacaktı?

Deren'e sessiz olmasını, bunu sonra konuşacağımızı söylemek istiyorum ama hiç olmadığım kadar pasiftim. Sanırım ilacın bir yan etkisiydi ama kötü hissettiğim de söylenemezdi.

Can, Kapanın Sahibi'ne bakarak hararetle konuşmaya başladığında tüm dikkatleri kendi üzerine çekti. "Ben haberi alır almaz Fuat'a haber verdim, malzemeleri alıp apar topar çıktık. Sizi bulduğumuzda Bilge kucağındaydı, bizi görünce onu önümüzde yere bırakıp ilk yardım çantasını elimizden kaptın. Bilge'nin yüzündeki çiziği temizledin ama hayatımda o kadar hızlı hareket eden birini görmemiştim... Hepimiz ona bir şey oldu korkusundan donup kalmıştık. Biz hareket bile edemiyorken sen onu kurtarmaya çalıştın. Belki de dönüşecekti ama sen tentürdiyotla çiziği temizledin. O kadar eli çabuktun ki belki de virüs yayılmadan onu sen kurtardın. Bilmiyorum, neredeyse ağlayacaktım ben. Diğerlerinin de o an elinin ayağına dolanacağını biliyorum, bir şey yapamayacaklardı." Bir an duraksayıp nefes aldı. "Söylesene Deren sen yapabilecek miydin bunları? Kanamasının durması için hangi ilacı vermen gerektiğini bilecek miydin? Ayağının üzerine bir şeyle bastırıp kanamayı kontrol altına alman gerektiği aklına gelecek miydi? Beni hep küçük görüyorsun ya? Sen bunun farkına bile varamıyorsun. İşte o kadar havada burnun. " Nefesimi tuttum. Belki de dönüşecektim. Belki de yüzümdeki çizik, bir dal çiziği değildi. O korkunç anı hatırladım, elim burnumla gözüm arasındaki küçük çiziğe giderken yaratığın elini yüzüme çıkarttığı o korkunç an gözümün önüne gelince birden irkildim. Evet, o çizik bir dal çiziği değildi. Kapanın Sahibi son anda beni kurtarmış olabilir miydi? 

Masada Deren'le Can'ın atışmasını duyuyordum ama yanımda oturan Deren birden adımı söyleyip elini sağ omzuma koyunca transtan çıkmışım gibi silkelendim. Endişeli bakışları yüzümde geziniyordu. "İyisin?" 

Başımı salladım. "İyiyim iyiyim." Deren ve Can'ın atışmalarına herkes alışıktı, onların masada oluşturduğu gerginliği atmak için "Hadi yemek yiyelim artık. Çok açım." dedim, aslında hiç iştahım kalmamıştı.

Beni yaratıktan kurtardığı için ona minnettar oluyordum ama o beni yaratıktan kurtardıktan sonra bir de yüzümdeki çiziği mi temizlemişti? Telsizle bizimkileri çağırıp bir de ilk yardım mı yapmıştı? Dışarıda hala böyle insanlar var mıydı? Benim bildiğim kadarıyla dışarıdakiler için insanlık diye bir terim kalmamıştı. Sadece kampta yaşayanlar hayatlarını sürdürebilmek amacıyla kurallara uydukları için kamp insanlarında biraz medeniyet kalmıştı o kadar. 

Ormanda yaşayanlar, sadece yaşamayı düşünürdü. Bunu düşünmeye mecbur kalırlardı. Yemeği, barınağı, ailesi ve arkadaşları yoktu. Hava kararmadan kendine bir barınak, yiyecek bulmalıydı ama beni kurtarıp kampa taşımayı tercih etmişti.

Yemekler servis edilirken dikkatim dağıldı, neden böyle olmuştum birden bilmiyordum. O kadar halsiz ve durgun bir ruh halindeydim ki. Masada tam karşımda oturan Caner'in bana seslendiğini duydum, iyi olup olmadığımı soruyordu. İyi olduğumdan emin değildim ama "İyiyim." diyerek gülümsedim. 

Zoraki gülümsememe bakıp kaşlarını çattı. Sessizce konuştu. "İyi değilsin." Duyduğumu bile sanmıyordum ama dudaklarını okumuştum. Tabaklara çorba koymak için elinde tencereyle masaya gelen Sevil ablanın koluna dokunup bir şey söylediğini gördüm, ama ne dediğini duyamadım. Sevil abla kaşlarını çatıp elindeki kepçeyi çorba tenceresinin içine bırakırken bir tek onu görüyordum. Daha demin yanımda oturup Can'la kavga eden Deren şimdi neredeydi?