Yakından Yani Bu Kadar Yakından

Start from the beginning
                                    

Sonrasını hatırlamıyordu, eğer insanlar süper kahraman ya da süper güçlü olabiliyorlar ise o an Minho'ya olan aynen oydu. Kapının oradan buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu, Kibum'un elinden düşen plastik bardağı ve elleriyle tutunacak bir yer arayan çabası gördüğü son şeydi. Birkaç saniye sonra, Kibum Choi Minho'nun kaslı kollarına düştü. Yüzleri birbirinden sadece birkaç inç uzaklıktaydı, ve Minho'nun kalbi olabildiğice hızlı atıyordu. Kafeteryadaki yüzlerce çift gözün bakışları eşliğinde - ki Minho için şuan dünyada ikisinden başka kimse yoktu- kucakladı Kibum'u Minho ve üniversitenin revirine kadar taşıdı.

Kibum gözlerini araladığında gördüğü ilk şey beyaz bir tavandı. Bir kamyon değil on kamyon dayak yemiş gibi hissediyordu, kımıldamaya çalışırken acıyınan eline bakınca bir seruma bağlı olduğunu gördü. Sonrasında  'Uyanmışsın' diyen tiz bir ses yayıldı odada ve kulaklarında. Olabildiğince başını çevirip sesin geldiği yöne baktı ona doğru gelen beyaz üniformalı bir hemşire elini alnına koyup koltuğunun altığından dereceyi çekip çıkardı. Kibum onun orada olduğunu bilmiyordu bile sonra hemşire serumla ilgili birkaç ayarlama yaptı Kibum elinden başlayarak damarlarında dolaşan ilacı hissedebiliyordu ve acıyla yüzünü buruşturdu.

'Sonunda düşmüş ateşin.Çok ciddi bir şey değil soğuk algınlığına yakalanmışsın ama buraya geldiğinde çok ateşin vardı ve su kaybetmiştin serum o yüzden takılı.' diye açıklama yaptı kadın odanın öbür ucundaki masaya yönelip bir şeyler not etti. Kibum buraya nasıl geldiğini merak ediyordu ama etrafta hemşire ve kendisi dışında kimse görünmüyordu.

Biraz sonra hemşire yeniden gelip serumu çıkardı ve sordu. 'Kalkabilecek misin?' Kibum sadece başını salladı ve biraz destek alsada oturur pozisyona geçmeyi başarmıştı. Hemşire yeniden masasına yönelip elinde bir torba ile Kibum'un yanına döndü. 'İçindeki ilaçları düzenli kullanırsan çabuk atlatırsın hem aldığın serumda yardımcı olacaktır. Terlemeye çalış ama üzerinde kurumasına izin verme olur mu?' Kibum yeniden başını salladı ama merak ettiği şeyler vardı çantasına ulaşıp insanlarla iletişime geçme mecburiyeti olduğu zamanlar için yanında taşıdığı not defterini çıkarıp yazmaya başladı.

'İlaçlar revire mi ait yoksa onları biri mi aldı?'

Hemşire kendisine gösterilen notu okudu. 'Ah ne yazık ki bu kadar yüksek miligram ilaçları revirde tutamıyoruz. Seni buraya getiren çocuk burda olmadıklarını öğrenince eczaneye gedip aldı. İyi bir arkadaşın var Kibum-shi seni yere düşmekten kurtarıp kafetertadan buraya kucağında getirmiş, onu gerçekten endişelendirmiş olmalısın.' diye gülümseyerek cevapladı. Kibum'un kafası karışmıştı elinden bardağı düşürdüğünü ve tutunmaya çalıştığını hatırlıyordu sonrasında etrafını saran bir şey hissetmişti ama o his çok tanıdıktı tıpkı ağabeyi gibi o yüzden Kibum onun ateşi yüzünden hissettiği bir halüsilasyon olduğunu düşünmüştü. Aceleyle bir not daha yazdı.

'Kimdi peki? Düşerken yanımda kimse yoktu.' aslında beni buraya kadar kucağında taşıyacak bir arkadaşım yok demeliydi ama hemşirenin özel hayatını bilmesi gerekmiyordu.

'Aslında burada ayılmanı bekliyordu ama bir başkası gelip Bay Son'un onu çağırdığını söyledi. İsmini söylediğini hatırlamıyorum ama gelen kişi sanırım ona Choi demişti.' Bu açıklamadan sonra ilaç torbasını ve diğer eşyalarını alıp teşekkür için eğildikten sonra yavaş adımlarla revirden ayrıldı Kibum. Hafızasını kurcalıyordu ama  üniversitede Choi soy isimli birini tanıdığını zannetmiyordu. Paltosunun içinde olabildiğince küçülüp eve doğru yürümeye başladı.

Televizyonda birkaç adam futbol yorumu yapıyordu ama Minho'nun izlediği tek şey elleriydi. Hala sıcak hissediyordu Kibum'un tenine değen yerlerini ve sanki hala kollarının arasındaymış gibi geliyordu. Gerçekten çok sıcaktı vücudu muhtemelen ateşi yüzüdendi.

Yakından yani bu kadar yakından kokusu daha eşsizdi daha büyüleyici o kokuyu özlemişti çünkü her gün kokladığı fuların kokusu giderek kayboluyordu. Yakından yani bu kadar yakından daha dolgun görüüyordu dudakları ve daha pembe ayrıca ne kadar fotoğraf çekerse çeksin dudağının üzerindeki küçük kalp şeklini fark etmemişti. Yakından yani bu kadar yakından daha uzundu kirpikleri ve gözleri daha çok kedilerinkiler gibi. Yakından yani bu kadar yakından daha kabarıktı saçları daha yumuşak daha dokunulası. Yakından yani bu kadar yakından yine de güzeldi Kibum daha güzeldi en güzeldi.

Hasta olmasına tabi ki üzülmüştü ama eğer bu olay olmasaydı belkide asla Kibum'a dokunamayacaktı bu kadar yakından bakamayacaktı. İyileşmesi için gerekli olan ilaçları almış ayılmasını bekliyordu ama biri gelip Bay Son'un onu çağırdığını söyleyince sadece kısa bir süreliğine ayrılmıştı. Bu Bay Son'un Minho'nun Kibum'lu anlarını ikinci kez bozuşuydu. Zamanı mıydı yani neden haftalardır üniversite dergisi için yeni fotoğraf vermemesinin nedenini sorgulamanın. Sorularından olabildiğince çabuk kurtulmaya çalışsada geri döndüğünde Kibum'u görememişti Minho üzülmüştü hayal kırıklığı olmuştu onun için boş yatağı görmek ama hemşireden eve gidebilecek kadar iyi olduğunu duyunca rahatlamıştı.

Yatağında iki sebep yüzünden dönüp duruyordu Minho biri Kibum'u kollarıyla sarmanın mutluluğuydu diğeri acaba şimdi nasıldır diye beynini kemiren meraktı. 

Kamera LensiWhere stories live. Discover now