Uzanan El

1.1K 38 15
                                    

Bir sonbahar akşamıydı, ağaçlar denizler gibi dalganıp yapraklarını yere dökerken, Hüseyin amca yatsı namazını kılmak üzere camiye yavaş adımlarla ilerliyordu. Her zaman ki gibi en ön safın en sol tarafına tabüresine oturup kılıyordu namazını imam eşliğinde eda ediyordu. Cemaatle tokalaştıktan sonra camiden çıkan Hüseyin amca, yağmurlu havada ıslanmamak için hızlı adımlarla evin yolunu tutmuştu. Evine yaklaşmadan önce köşedeki elektrik direğinin dibinde elini koynuna koymuş titryerek ağlayan çocuğu gördü. Hüseyin amca içi parçalanmış bir şekilde çocuğun yanına gitti ve bir kaç soru sordu.
-neden buradasın evladım?
+annem ve babam trafik kazasında hayatını kaybetmiş, ben ozamanlar çok küçükmüşüm.
-ee....sonra. Seni barındıracak sıcak çorba verecek yakının yokmu?
+evet bir halam var, fakat kendisi benim çalışmamı istiyor, bu küçük yaşımda, bende kendiain okumak istediğimi, çalışmak istemedipimi ne kadarda söylesem beni reddederek mendil satmamı ısrarla istiyor fiziksel ve psikolojik baskıda bulunuyor. Bende bu duruma kayıtsız kalamadım ve kaçtım. Ne pahasına oluraa olsun geri dönmeyeceğim. Amca nolur beni yanına al okut beni, amca ben doktor olacağım vatanıma milletime hizmet edeceğim ne olur amca.
Çocuğun sözleri hüseyin amcayı derinden etkilemişti. Hüseyin amca çocuğun elinden tutarak :
+gel evladım, bundan sonra sıcak bir yuvan, iyi bir ailen olacak, bundan sonra senin babanda var, annende var ve yeni kardeşlerin var.

Hüseyin amca ve çocuk eve gelmişti ama her ikiside iliklerine kadar sırılsıklam oşmuşlardı, Setenay hanım güler yüzle karşılamış ve içeri almıştı. Çocuk çok heyecanlıydı, artık yeni bir ailesi vardı.
Hüseyin amca kendisini tanıttı... İsmim Hüseyin 50 yaşındayım, taş fabrikasında kaza sonucu çalışamaz duruma geldim ve erken emekli oldum malum az bir miktarda emekli maaşı alıyorum onumlada kıt kanaat geçiniyoruz, Allaha şükür evimize bir lokma haram ekmek girmedi, vaktimi Kuran okuyarak, camiye giderek, cami arkadaşlarımla muhabbet ederek geçiriyorum. Buda benim eşim, yoldaşım, sırdaşım ve çocuklarımın annesi Setenay hanım. Kendisi asil bir Çerkez kadını.
Bunlarda çocuklarım ahmet, mert, mehmet
Senden yaşça büyük olabilirler ama onlarda küçük çocuklatı severler.
Çocuk o kadar mutlu olmuştuki sözlerine kekeleyerek başladı, ben 10 yaşındayım biliyorumki kendimi çok iyi ifade edebiliyorum yetişkinler gibi, bem 9 yaşında olgunlaşmış hayatı en derin dıygularla yaşamış bir çocuğum, ismim Nihat babam koumuş ismimi. Bundan üç ay öncesine kadar okula gidiyordum ve çokta başarılıydım fakat okumamı istemeyen halam beni eve hapis etti, okula göndermedi dilençiliğe zorladı, dayak attı, halam özdü ama üvey anneler gibi davranıyordu para gözünü bulamışyı.
Bende büyün bu olan olaylara karşı dayanamayıp kaçtım, sağolsunki Hüseyin amca beni farketmiş evine davet etti artık annemde, babamda abilerimde sizsiniz.

Hüseyin amca oğlu Nihatı yarın erken vakitlerde okula yazdırcaktı, kendiside biliyorduki eve yeni biri gelmişti bundurum aileyi maddi durumdan etkileyecekti ama ne pahasına olursa olsun Nihatı büyütecek okutup doktor yapacaktı.
Ertesi gün sabah erkenden Nihatın elinden tuttu ve okula gitti kaydını iki sokak ilerideki Adnan Menderes ilk ve orta okuluna yaptırmıştı. Nihat çok sevinçliydi yarın ilk ders saatinde okula gidecek ve öğretmenleriyle tanışacak yeni arkadaşlar edinecekti. Artık Nihat için yeni bir beyaz sayfa açılmıştı.

Nihat yeni arkadaşlar edinmişti. Nihat ın arkadaşları kendi mahallelerindendi.
Öğretmenleri Nihatı çok severdi kendisi çalışkan ve uslu bir öğrenciydi. Hüseyin amca okul çıkışkarında Nihatı okul avlusında bekler ve zil çaldığında dört gözle Nihatı öğrencilerin arasında arardı.
Nihat koşarak babasının yanına gelir ve ikindi namazını kılmaya camiye doğru giderlerdi.

Bir gün Hüseyin amca Nihatı gene okul çıkışı beklerken zil çalmış bütün öğrenciler dağılmış fakat Nihat çıkmamıştı. Hüseyin amca büyük bir telaşla okula gitti ve sınıfına baktıki sırasında oturmuş ağlıyor.
Hüseyin amca Nihatın yanına gelerek ne oldu oğlum neden ağlıyorsun?
-baba ayakkabım eskidi ve arkadaşlarım dalga geçti.
Deyince içi cız etmişti Hüseyin amca nın ve gel oğlum dedi, sana istediğin ayakkabıyı alacağım.
Nihat dahada ağladı. Babası tekrar sordu şimdi neden ağlıyorsun?
-baba seni zor durumda bıraktığım için ağlıyorum.
Bunu duyan Hüseyin amca içten içe ağlıyordu. Ama sezdirmiyor tam tersine gğlüyordu, oğlunun elinden tuttu mendille gözünden yanağına doğru akan yaşları sildi ve kaldırıp Camiye doğru yola koyuldular.
İkindi namazını kıldıktan sonra ayakkabıcıya girdiler ve Nihatın en sebdiği mavi altı sarı çizgili spor ayakkabıyı aldılar. Nihat çok mutluydu, yeni ayakkabilarını giymemişti hemen kirlenmesin diye pazartesi okulun ilj günü giyecekti.
Hüseyin amca sen git ben gelirim diyerek ayakkabıcıdan çıkmasını sağladı ve ayakkabıcıya dönerek, kaç lira deyince ayakkabıcı, Hüseyin amca nın gözlerine baktı ve durdu yiğenime benden olsun bu ayakkabıda hayır dua etsen kafi amca diyerek sırtını sıvazladı. Hüseyin amca helallik istedi, ve gitti.
Ayakkabıcı ayakkabıyı bedava verdiği için huzurluydu çünkü ayakkabıyı yardım sahibi bir kimseye vermişti.

Günler, haftaları, haftalar, ayları aylar ise tılları kovalamıştıki aradan 10 yıl geçmişti. Hüseyin amca ve eşi Setenay hanım epey yaşlanmıştı, Nihat ise Tıp'ı kazanmış yiğit bir delikanlı olmuştu 20 li yaşlardaydı.
İstanbul merkez Üniversitesi ni kazanmış tıp fakültesi 2. Sınıf öğrencisi olmuştu.
Nihatın hayallerinin gerçekleşmeaine çok az kalmıştı, Üniversite de öğrenci olmak çok masraflıydı. Hüseyin amca oğlu Nihata harçlık göndermek için biraz evin giderlerini kısıyor eşten, dosttan borç para alıyor ve hatta vitrinde bependiği 2. Bir kumaş pantolon u bile almıyor, oğlu Nihata gönderiyordu. Oğlu ise hafta sonları lokantada garsonluk yapıyordu, okul harcını ve Devlet yurdundaki masrafları ödüyordu. Yırtılan ayakkabısını terzi arkadaşına diktiriyor pantolonunu ise dar geldiğinde bel kısmına parça yaptırıyordu. Amfi salonunda en ön yere oturup hocanın ağzındna çıkan her kelimeyi yazıyor ve satıyordu. O paraylada alınacak kitapları, modülleri iöin biriktiriyordu. Hüseyin amca arkadaşlarına olan borçları nedeniyle her gece yatsı namazından sonra Allaha dua esiyor ağlıyordu. Hüseyin amca ya borcumu ödeyemeden bu dünyadan göçersem endişesinden, Allah korkuaundan, haram para yemekten korkarak, amansız bir hastalığa yakalanmıştı bu hastalık onu perişan etmişti ama Allaha daima dua ediyor yatalak hasta olmasına rağmen namaz abdestini tuğla ile teemmüm alarak yerine getiriyordu.
Hastalıpı her geçen gün ilerliyordu. Oğlu Nihatı görmeden öleceğini sanıp ağlıyor korkuyordu.
Aradan 2 yıl geçmiştiki oğlu Nihat geldi ve babasının o halini görünce yanıma koşarak gitti boynuna boğazına sarıldı babacığım doktor oldum sayende seni bu dertten kurtaracağım diyerek Ambulansı aradı kendi bulunduğu hastaneye götürdü. Babasını 1 aylık uzın bir tedaviye tabi tuttu ve elinden gelenin en iyisini yaptı son bir şey kalmıştı, babası nın ameliyat olması gerekiyordu. Babasına dönerek:
+babacığım tedavinden olumlu yanıt alamadık fakat senin tedavinin yanıt vernesi için Amerikaya gitmen gerek orada ameliyat olacaksın. Deyince Hüseyin amca şöyle yanıt verdi :
-oğlum Annen Setenay la birlikte mahallemize dön ve borçlarımı öde öyle giderim olur Amerikada ölürsem ahirette Allahın karşısına borçlu çıkmak istemem.
+tamam babacığım bütün borçlarını ödeyeceğim.
Oğlu Nihat ve anneai Setenay hanım arabaya bindi ve mahallelerine döndü Hüseyin amcanın doatlarının yanına giderek borçlarını dağıttı ve babasının yanına gitti bütün borçlarını ödediğini söyleyince babası duygulandınve sevinç gö yaşları döktü, oğlum işte şimdi giderim Amerika ya dedi.
Nihat, babası, annesi ve abileriyle birlikte Amerika ya gitti orada yaklaşık 1 ay kaldılar. Hüseyin amca ameliyat olmuştu artık hasta değildi ve üstelik tabure yardımı almadanda namazını kılabiliyordu. Önceden babası Nihatı camiye götürüyordu şimdi ise oğlu Nihat babsını camiye götürüyor...

Son

Kıssadan Hisseni AlWhere stories live. Discover now