Bölüm 12: Karanlık Koridor

2.7K 205 38
                                    

"Harika bir oyundu!" diyorum süpürgemi kenara bırakırken. Elimle terlemiş sarı saçlarımın düştüğü alnımı siliyorum ve gülümsüyorum. Quidditch sahasında bina antrenmanları olmadığında, karışık olarak oynamamıza izin veriyorlar. Harry elime bir beşlik çakıyor, bizi böyle görmeye alışık olmadığınızı biliyorum.

"Senle aynı takımda olmalıydık," diyor Harry. "Ortalığı öyle bir dağıtırdık ki!"

"Seneye ben de seçmelere katılacağım," diyor Ron karşıdan gelirken. "Bana yardımcı olmak isteyen?"

"Hangi pozisyon için katılacaksın?"

"Tutucu."

"Oliver gitmeden ondan biraz tavsiye almaya ne dersin?" diyor Harry, yürürken süpürgesini arkadan sürüklüyor. Birinci sınıfta bu süpürgeyi ilk alışını hatırlıyorum, yeni çıkmış bir süpürgeydi ve mükemmeldi. Kıskanmıştım. Şimdiyse içimden Harry hakkında kötü bir şey istemek gelmiyor.

Slytherin ortak salonuna gitmek için onlardan ayrıldığımda gerçekten çok yorgunum. Kahvaltıdan sonra ayrıldığımızdan beri Quidditch oynuyoruz ve bir bardak su bile içmedim. Gidip üstümü giyiniyorum ve ilk dersime girmek üzere oradan ayrılıyorum. İlk dersimiz, iksir.

Profesör Snape'in iksir konusundaki bilgileri oldukça fazla, dersi iyi dinleyen biri bir iksir dehası olabilir. Tıpkı Hermione'nin olduğu gibi, duyduğu her şeyi not almakla kalmayıp yazı yazarken bile Snape'in sorularını cevaplayabiliyor. Üstelik çok da güzel gözüküyor. Önceki yıllarda çocukların dikkatini çok çektiğini sanmıyorum ancak bu yıl 13 yaşındayız ve birbirimizin ilgisini çekmeye başlıyoruz. Hermione'nin yanına gelen çocuklara uğursuzluk büyüsü yapmak istesem de Hermione'nin onlara yüz vermemesi beni mutlu ediyor.

Şu an Hermione beni mi seviyor, Ron'u mu, bir başkasını mı bilmiyorum. Çok karmaşık, samimi olduğu kişiler sayılı. Saçları gün geçtikçe uzuyor ve parlaklaşıyor. Hogsmeade gezilerine giderken ince bacaklarını saran dar pantolonlar giyiyor. Üstünde rengarenk kareli gömlekler ya da t-shirtler görüyorum. Saçlarını genelde açık bırakıyor, topladığı zaman da hoş gözüküyor. Balyumruk'ta yanına gelen çocukları görmezden gelerek arkadaşlarıyla gülüşmeye ya da kitabını okumaya devam ediyor. 

Hogwarts'a dönmemin ardından yaklaşık bir ay sonra, koridorda Profesör Snape tarafından köşeye çekiliyorum. Bir ceza alacağım, diye düşünüyorum. Ancak ceza almamı gerektirecek bir şey yapmadım. Böyle düşünürken Snape, beni boş ve karanlık koridorun soğuk taş duvarlarına doğru itekliyor, siyah cüppesi arkasında dalgalanıyor. Korkmaya başladığımdan ve iteklemeyle sarsıldığımdan derin derin nefes almaya başlıyorum.

"Kaç yaşındasın Draco?" diyor. 

"13 yaşında olduğumu biliyorsunuz, efendim!" diyorum.

"13 yaşını doldurdun mu?" Omzumdaki, beni duvara yaslayan elini biraz gevşetiyor. "13. doğum gününü geçirdin mi?"

"Ben, evet! Bu yazın başındaydı, 13 yaşımı doldurdum!"

Geriye çekiliyor ve tıslayarak bir nefes alıyor. Gözlerim korkuyla açılmış ona bakarken, sert bir şekilde sol kolumu yakalayıp kendine çekiyor. Cüppemin kolunu kıvırırken tırnakları kolumu çiziyor, bir şey demiyorum. Tenim beyaz olduğundan soluk derimin üzeri kızarıyor. 

"Ne oldu?" diye soruyorum, sesim hafifçe çatlıyor. 

"O gerçekten gitmiş olamaz, tekrar senin üzerinden hayata gelmeye çalışacağını düşünmüştüm..." diyor sanki benim orada olduğumu unutmuş gibi.

"Ne oldu Profesör?"

"13 yaş çok genç, ama bu bir sınır sayılır."

"PROFESÖR!" diye bağırıyorum sonunda kolumu çekip. Bağırırken sesim çatlıyor, boğazımda dalgalanıyor: "NELER OLUYOR?"

Draco Malfoy: Gerçekte Nasıl Biriydi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin