Bölüm 11: Hogwarts Treni

3K 260 129
                                    

Yaz tatilindeyken düşündüğüm şey, bu senenin güzel olacağı. Bu sene, Tom Riddle yok. Ancak yaz tatilinde ailemle konuştuklarım bu düşüncelerimi biraz da olsa karartıyor. Annem ve babam, Voldemort'un geri döneceğini düşünüyorlar. Bir yolunu mutlaka bulacağını düşünüyorlar, eğer böyle bir şey denemişse, bu denediği son şey olmazmış. Çok yakında geri gelecekmiş. Yanında yer almamamız için hiçbir sebep yokmuş. 

"Anne! O adam beni öldürebilirdi!" diye bağırıyorum. Anneme bağırmayı sevmiyorum, ama beni anlamadıkları kesin.

"Draco, lütfen böyle söyleme..." diyor annem. Babam ise büyük salonumuzun ortasında bir oraya, bir buraya yürüyor. Sağ elini sürekli sol bileğine bastırıyor. Düz, beyaz-sarı saçları omuzlarına dökülüyor. Bu tatilde benim de saçlarım uzadı -tabi ki babamın saçları kadar değil- ve çok havalı duruyorlar.

"Neden böyle söylemeyeyim ki?" diyorum. "İki sene boyunca oğlunuzun neler yaşadığından haberiniz olmamasına bir şey demiyorum, bir de bana onu savunuyorsun!"

"Draco!" diye karşı çıkıyor babam. Fısıldıyor, aynı zamanda bağırıyor da. Korkulu bir sesle kulağıma eğilip: "Bunları duyabilir, oğlum. Hem neden onun yanında yer almak istemeyesin? O güçlü Draco, güç onda."

"Güçlü mü?" diyorum alaycı bir tavırla. "Farketmemiş olabilirsiniz ancak birkaç ay önce 12 yaşındaki bir çocuk tarafından öldürüldü."

"Öldürülmedi!" diyor annem hıçkırarak. "Draco, o geri gelecek!"

"Harika," diyorum. "O geri geldiğinde ben burada olmayacağım." Kalkıyorum ve yarın Hogwarts'a döneceğim için hazırlanmak üzere odama gidiyorum. Annem kolumdan tutuyor.

"Anne, bunlar benim kararlarım." diyorum. "İyi ya da kötü. Yanlış ya da doğru. Öleceğim ya da ölmeyeceğim."

Annem elini ağzına bastırıyor, gözlerinde yaşlar var. Yapabileceğim bir şey yok, konuştukları şeyler 13 yaşındaki bir çocukla tartışılacak şeyler değil. Bu yüzden umrumda da değil. Odamın kapısını açıyorum ve içeri giriyorum. Aynada kendime baktığımda uzamış saçlarımın artık neredeyse gözüme gelmekte olduğunu görüyorum. Yüz hatlarım biraz daha sıkılaşmış gibi ve boyum da uzamış. Yaz boyunca Quidditch antrenmanları yaptım. 

Yatağıma uzanıyorum ve Hermione'nin yazın başında bana attığı mektubu alıp tekrar okuyorum:

"Merhaba Draco,

Bilmeni istiyorum ki bu mektubu sana ulaştırmak biraz zaman alacaktır, o yüzden sana bu yaz sadece 1 tane mektup yazabileceğim. Umarım tatilin harika gidiyordur- ve harika hissediyorsundur! Çok samimi arkadaşlar olmadığımızı biliyorum, ama yine de seni özledim. Bu sene senle daha çok vakit geçireceğimizi umuyorum. Hiç Ron ya da Harry'den haber alabildin mi? Ah, tabi bu mektuba cevap yazabileceğini sanmıyorum. Yani, muggle dünyasını pek bilmezsin herhalde. Yine de eğer bir gün benimle Londra'da gezmek istersen buna hayır demem! Tabi sadece benimle değil, yanında arkadaşlarını da getirebilirsin. 

Yılbaşı zamanı burada olursan bize gelebilirsin ve sana burayı gezdirebilirim. Yılın o zamanları gerçekten güzel olur. Bunun hakkında ne düşündüğünü bana Hogwarts ekspresinde söylersin! Eğer meşgul olmazsan tabi. Draco... bu yazdıklarım saçmalık biliyorum. Ama sana yazacağım mektubun diğerlerinden biraz daha özel olmasını istedim. Nedenini söylemeyeceğim. Ayrıca 5 Haziran'da doğum gününü kutlayamadığım için özür dilerim! Hediyeni bu mektupla birlikte gönderdim, umarım hoşuna gitmiştir.

Not: Seni özledim, geçmiş doğum günün kutlu olsun. 

Başka bir not: Seni seviyorum. Kendine iyi bak.

Draco Malfoy: Gerçekte Nasıl Biriydi?Where stories live. Discover now