Bölüm Kırk Üç

3.8K 392 16
                                    

    Amazon Toprakları…

  Andrew, uyandığında sert bir zeminin üzerinde olduğunu anladı. Başta sırtı ve göğsü olmak üzere her yeri ağrıyordu. Gördüğü ilk yüz Faye’inki oldu. Kızıl saçlarını başının arkasında toplamıştı ve Andrew’un hatırladığından farklı giysiler giyiyordu. Üzerinde metal bir zırh ve metal çizmeler vardı, tıpkı diğer Amazon kadınları giyinmişti. Andrew’un uyandığını görünce gülümsedi.

  ‘’Sonunda.’’ dedi.

  Andrew, zorlukla yutkundu ve etrafına bakındı. Küçük bir odaydı ve duvarlar tahtadandı. Andrew, açık kapıdan dışarı baktı ve görünen manzaradan bir ağaç evde olduğunu anladı. Faye, ona bakır bir bardakla su getirdi. Andrew doğruldu ve büyük yudumlarla suyu içti. Boğazındaki kuruluk gittiğinde sonunda konuşabilecekmiş gibi hissetti. ‘’Ne zamandır yatıyorum ben? Her yerim ağrıyor.’’

  Faye, omuz silkti. ‘’Üç gündür.’’ Duraksadı ve Andrew’u süzdü. ‘’Hep böyle çirkin miydin sen?’’ diye sordu. Andrew, kaşarlını çattı ve kendini süzdü. Paramparça tişörtünün altındaki sargı bezleri o kadar kalındı ki göğüsleri var gibi duruyordu. Kolları, uyumaktan şişmişti ve ellerini saçlarına götürünce ne kadar berbat halde olduklarını tahmin edebilmişti. Nefesini koyuverdi ve başını yeniden geriye yatırdı. ‘’Bu şey bir yatak olamaz.’’ dedi. Tahta bir zeminin üzerinde yatıyordu ve yastık bile yoktu.

  ‘’Senden nefret ediyorlar ve konforu elinden alabilmek için fazlasıyla çaba gösterdiler.’’ diye karşılık verdi Faye.

  ‘’Mantıklı.’’ dedi Andrew ve sonra Faye’i süzdü. ‘’Sen niye böyle giyindin?’’

  Faye, üzerindekilere baktı ve sonra yeniden Andrew’a döndü. ‘’Kıyafetlerim mahvolmuştu ve ellerinde bir tek bu vardı.’’ dedi omuz silkerek. Bir süre sessizlik oluştu. ‘’Tarot’un bizden beklediğini hala bilmiyorum. Veya Amazonlardan… Üç gün oldu ve hala bir haber yok.’’

  Andrew, nefesini koyuverdi. ‘’Evet, ben de. Onun yüzünden kıllı bir yaratık üstümden geçti.’’

  ‘’Geçmedi.’’ dedi Faye. ‘’Son anda seni kurtardım.’’ diye devam etti laubali bir şekilde gülerek.  

  Andrew, ona abartılı bir şekilde göz devirdi.

  Faye, sözlerine devam etti. ‘’Yüz ifaden çok komikti. ‘Kurtar beni, Faye. Bu yaratık beni ezecek. Kurtar beni, Faye.’ der gibi bakıyordun.’’ Sert bir kahkaha attı.

  Andrew, ona tekrar göz devirdi. ‘’O şeyin ne kadar büyük olduğunu gördün değil mi? Ayrıca öyle bakmıyordum. Ben asla öyle bakmam.’’ diye çıkıştı.

  ‘’Ah, evet, gördük.’’ dedi Faye ve gülmeye devam etti.

  ‘’Andrew, bakır su bardağını Faye’in omzuna fırlattı ama bardak giydiği zırha çarptı ve yere düştü. Bu Faye’in daha çok gülmesine sebep oldu.

  Katalia, geldiğinde içerideki samimi hava son buldu. Faye ve Amdrew, ona soğuk bakışlar attılar. ‘’Seni bekliyoruz, Cyriaca. Bir toplantı yapılacak.’’ dedi Amazon kraliçesi.

  ‘’Birazdan geliyorum.’’ dedi Faye ve Katalia’nın çıkmasını bekledi. Kadın, birkaç saniye sonra arkasını döndü ve dışarı çıktı. Faye, yeniden Andrew’a döndü ama artık gülmüyordu. Nefesini verdi ve dudaklarını yaladı. ‘’Andrew…’’ dedi. ‘’Benim iki ağabeyim vardı. Şimdi de üçüncüye sahip oldum. Teşekkür ederim.’’

  Andrew, başını yana yatırdı. ‘’Benim de iki erkek kardeşim vardı. Şimdi üçüncüye sahip oldum. Teşekkür ederim.’’ dedi.

  Faye, bıkkın bir ifadeyle güldü ve gözlerini devirerek kapıya doğru yürüdü.

Kayıp Kanatlar: UyanışOn viuen les histories. Descobreix ara