Bölüm Kırk İki

4.3K 385 24
                                    

  Odama birden girip beni zorla dışarı çıkardıklarında saat daha sabahın erken saatleriydi. İki adam, beni kolumdan sürükleyerek merdivenlerden indirdi. Tepindim, bağırdım. Nefilimler gördüler, baktılar ama karşılık vermediler. Bodrum katına indiğimizde karanlık koridorlardan geçtik. Beni Şehir’deyken koydukları kafese benzer kafeslerin olduğu bir yere gelmiştik. Yan yana üç kafesten ortadaki boştu. İki yanda da Lex ve Nate vardı. İkisi de yere oturmuş sessizce bizi izliyordu. Onların ne zaman buraya getirildiğini merak ettim. İki adam beni ortadaki kafese doğru itti ve kafesi üzerime kilitledi. Arkalarını dönmüş giderlerken Lex, bıkkın bir ifadeyle onlara seslendi.

  ‘’Hey!’’ Adamlardan biri arkasını dönüp baktı. ‘’Sigaran var mı?’’ Adam, bir süre boş gözlerle Lex’e baktı sonra arkasını dönüp arkadaşıyla beraber kapıya doğru ilerlediler. ‘’Çok naziksin.’’ diye bağırdı Lex.

  ‘’Daha düne kadar bizden emir alan adamlara bak…’’ dedi Nate, sessizce. Elindeki bıçağıyla bir odun parçasının uçlarını sivrileştiriyordu.   

  ‘’Ne zamandan beri buradasınız?’’ diye sordum.

 ‘’Geceden beri.’’ diye cevap verdi Lex. O da kendi bıçağıyla parmaklarını kullanarak oyun oynuyordu. Bıçağı hızla, açık parmaklarının arasına saplıyordu.

  Yerler ıslak olmasına rağmen onların yaptığı gibi yere oturdum. Nate, nefesini koyuverdi ve ‘’Şunu yapmayı keser misin? Çok sinir bozucu.’’ dedi Lex’e bakmadan.

  ‘’Aynısı senin yaptığın şey için de geçerli.’’ dedi Lex, Nate’in sivrileştirmeye çalıştığı odun için.

  Sonuç olarak, ikisi de yaptığı şeyleri yapmaya devam ettiler. Sağa, Nate’e doğru yaklaştım. Aramızda sadece on santimetre ve bir de demir parmaklıklar vardı. Benimle konuşmasını bekledim ama hiçbir şey söylemedi. Hatta bana bakmadı bile. Bu yüzden sessizliği ben böldüm. ‘’Neden buradayız?’’ diye sordum.

  ‘’Çünkü Regulus, bize güvenmiyor.’’ dedi, bıçağını odunun kenarından kaydırarak.

  ‘’Neden sadece biz?’’ diye sordum. ‘’Tasha… Clay… Onlara güveniyor mu?’’

  Nate, sonunda başını bana çevirdi. Yüzünde hala kapanmaya çalışan yara izleri olduğunu gördüm. Onları nasıl aldığını sormaya korkmuştum. ‘’Burada olmadıklarına göre kendine bir cevap çıkarabilirsin sanırım.’’ dedi tersleyerek. Neden bu şekilde davrandığını, ona ne olduğunu bilmiyordum ama fazlasıyla kırıcıydı.

  ‘’Sana yanlış bir şey sormadı. Doğru düzgün cevap ver.’’ diye çıkıştı Lex.     

  Nate, başını eğerek Lex’e baktı. ‘’İki kişi konuşurken araya girilmemesi gerektiğini bilmiyor musun?’’

  ‘’İki kişiden biri konuşuyor diğeri götlük yapıyorsa girilir diye duydum.’’ diye karşılık verdi Lex. Nate, ona gözlerini devirdi ve sonra bıçağıyla odunu sivrileştirmeye devam etti. Ortamdaki gerilim neredeyse somutlaşacaktı. Başımı önüme eğdim ve uzun bir süre hiç konuşmadım.

  ‘’Belki de senin ilişki uzmanlığına ihtiyacımız yoktur.’’ dedi Lex’e.

  ‘’Evet, çünkü tek başına çok iyi iş çıkarıyorsun.’’

 ‘’Evet, sen de öyle.’’ dedi imalı bir ses tonuyla. ‘’Belki de sadece terzi kendi söküğünü dikemiyordur.’’

  Nate’in son sözleri, Lex’in gözlerinin öfkeyle parlamasına sebep olmuştu. ‘’Geçen yıl Andrew burada yokken böyle diklenmezdin bana. E tabi, birinin daha sana sırt çevirmesini kaldıramazdın. Hiçbir zaman kesin bir tavra sahip olacak kadar güçlü değildin.’’ dedi Lex.  ‘’Terzi kendi söküğünü dikemezmiş, değil mi?’’

Kayıp Kanatlar: UyanışWhere stories live. Discover now