Yirmi Birinci Bölüm

Start from the beginning
                                    

Gözlerini açmadan mırıltıyla olumsuz bir ses çıkardı. Kollarını başının altından çekip karnının üzerinde birleştirdi. Böylece üst bedenindeki tüm dövmelerini görmemi sağladı.

Hayalimde onun bu kadar çok dövmeye sahip olmasını planlamamıştım. Ama bazen kalem elime geçtiğinde karakterlerin kendilerine farklı bir yol çizdiklerini sezerdim. O yüzden arada sırada ipi elimden bırakırdım. Onlar da kendilerine yön verirlerdi.

Michael'dan da anladığım kadarıyla dövme yaptırmak bir bağımlılıktı. Bir kere yaptırdığında devam etmek istediğin bir bağımlılık. Calum da böyleydi. Kendisi fark etmese de benim elimden bedenine sürekli çizimler işlenmişti. Kalıcı hatıralar.

Onun bedenini daha fazla kullanmamaya karar verdim. Sorduğu soruya vereceğim cevabı zaten biliyordu. Vücuduna daha fazla kelime ve çizim yapmama gerek yoktu. Zaten yeterince yer kaplamıştım.

Bileğindeki dövmeye dokundum. O dövmeyi neden yaptırdığını biliyordum. Sadece kendisine sakladığı bir anlamı vardı. Bilmiyor olsaydım benimle paylaşır mıydı onu kestiremiyordum. Hassas noktası yine bana çıkıyordu.

Ama artık hayattaydı. Canlı bir şekilde karşımdaydı. Nefes alıyordu. Hayatın içinde bir yer edinmeyi başarmıştı.

"Felicia iyi misin?"

Başımı aşağı yukarı salladım. İşkence ettiğim alt dudağımı dişlerimin arasından kurtarıp kesik bir nefes aldım.

"Ne yazacağımı bilmiyorum. Zaten cevabımı biliyorsun. Bence vücuduna yazmamalıyım." dedim. Normalde aklımdakileri çabuk toplardım fakat şimdi bomboş gibiydim. Kelime dağarcığımın varlığından bile şüpheliydim.

Calum, "Bir fikrim var." dedi.

Devam etmesini bekledim. Dudaklarını ıslattıktan sonra fikrini dile getirdi.

"Benim adıma yaz. Eskisi gibi. Ama üçüncü bir göz olarak değil. Sanki benmişim gibi benim düşüncelerimi yazabilirsin."

Fikri, kulağa kolay yapılabilecek bir şeymiş gibi geliyordu. O, eğer karşımda olmasaydı çok basit bir konu olabilirdi. Sonuçta yazdığım karakterler hiçbir zaman karşımda olmazdı. Ve onları hayal kırıklığına uğratma ihtimalimi düşünmezdim. Bir kukla sanatçısı gibiydim. Kalemimle karakterleri yönlendirirdim. Onların yönlendirmelerimle mutlu olduklarına inanırdım.

Ama şimdi hayal kırıklığına uğratabileceğim bir karakterim karşımda duruyordu. Ve kalemimi kendisi için kullanmamı bekliyordu. Artık benden bağımsız olduğu için işim çok zordu. Onun bana güvenini tek bir kelimeyle yıkabilirdim.

"Gözlerini kapat."

Düşüncelerimden sıyrılıp beni izlemekte olan Calum'a baktım. Eli bacağımı kavramıştı, başparmağını yukarı aşağı oynatmasaydı elinin orada olduğunu asla anlayamazdım. Vücudum ısınırken ona güvenip gözlerimi kapattım.

"Geldiğim günü düşün. Ondan sonraki anılarımızı. Kaçtığımı, beni buluşunu, birlikte uyuyuşumuzu, insanlara beni tanıtışını, seni kaçırışımı, güldüğümüz, duygulandığımız tüm anımızı düşün..."

Başımı sallayıp gözümde o günleri canlandırmaya çalıştım. Bir karakter oluşturduğumuz gün de bana bunu yaptırmıştı. Hayal kurmayı severdim. Bu nedenle fazla zorlanmamıştım.

"Bir gün gideceğim."

Duyduğum cümle üzerine nefesim boğazımda tıkanırken devam etti.

"Sence gideceğimi düşünürken neler hissediyorum? Anılarımızın sonunda neden üzgünüm? Gerçekten hayalindeki Calum ben miyim? Bana beni anlat."

War of HeartsWhere stories live. Discover now