Bölüm 7| Kızımızın adı...Masal olsun!

174 18 21
                                    

Güzel BBMAB okuyucularım,

Bu aralar bu hikayeme fena sardım, o da Robert Downey Jr aşkımın depreşmesinden dolayı ve ben bu haldeyken lütfen sizlerde bana yorumlarınızla destek olun ki varlığınızı bileyim. Gerçekten yoruma hasretim, nasıl gidiyor, iyi mi, kötü mü, şu olmamış bu olmamış dediğiniz bir yer bile mi yok, nasıl buluyorsunuz bölümleri? Sıkıcı mı ilerliyor, yoksa harika mı ben bunları sizlerden duymayacağım da kimlerden duyacağım? Varlığınız benim sihirli değneğim! Duygu ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın! Seviyoreee :)

 Gerçekten yoruma hasretim, nasıl gidiyor, iyi mi, kötü mü, şu olmamış bu olmamış dediğiniz bir yer bile mi yok, nasıl buluyorsunuz bölümleri? Sıkıcı mı ilerliyor, yoksa harika mı ben bunları sizlerden duymayacağım da kimlerden duyacağım? Varlığın...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Tarık, her gün olduğu gibi güler yüzle ve karşısına çıkan çalışanlarının "Günaydın" dileklerini alarak şirkete girişini yapmıştı. Turnikeden geçtikten sonra kapanmak üzere olan asansöre koşarak yetişti ve içindeki birkaç kişiye de "Günaydın" diyerek katına çıkmayı bekledi. Çok geçmeden kendi katına geldi ve ofisine doğru gidecekken mutfakta birtakım sesler işitince yönünü oraya verdi. Bu Mina'nın sesine benziyordu. Yanında sekreteri Bade mi vardı acaba diye düşünmeden edemedi oraya giderken. Mutfak kapısının önünde durduğunda Mina'nın çayını demlediğini ve yanında da arkası dönük bir şekilde tezgaha yaslanmış birini gördü. İkisinin, özellikle Mina'nın yanında kendisini izleyen kıza kendisi hakkında bir şeyler dediğini duyuyordu. Kendisi de şakayla karışık sohbetin ortasına girdi. "Siz benim arkamdan dedikodumu mu yapıyorsunuz bakayım?" dediğinde Mina ile yüzünü görmediği o kız hemen arkasına dönmüş, Mina kendisine gülümseyip; "Estağfurullah Tarık Bey! Ben sadece yeni asistanınıza sizi anlatıyordum." demişti ama Tarık, yüzünü gösteren kızı görünce Mina'nın dediği hiçbir lafı duyamamıştı. Gördüğüyle gülen yüzü birden asılmış, gözleri hayal görüyormuşçasına kocaman açılmıştı. Bu bir hayal miydi ya da bir rüya? Çünkü bu gerçek olamazdı. Olmasına imkan dahi yoktu.


Birden gözleri nemlenmeye başladı Tarık'ın. Gözündeki gözlüklerin camları temiz olsa da buğulanan gözlerinden etrafı tam net görmemeye başladı. Bir an belki yanlış gördüğünü düşünüyordu ama o bakışlar, o gülüş, hayal olamayacak kadar gerçekti de. Sanki şu an kendisine bakan, tek bakmakla kalmayıp kendisine doğru yaklaşan, karşısında durup elini uzatan bu kadın, O'na ne kadar da benziyordu. Bu nasıl bir benzerlik olabilirdi ki onu böyle suskunlaştırabildi?


"Günaydın Tarık Bey! Ben sizin yeni asistanınız Masal Ersan. Gerçekten sizinle tanıştığıma çok memnun oldum."


Üstüne adının Masal olduğunu söylüyordu. Ah, Masal! Bu belki de bir rüyaydı. Çünkü gerçek olamayacak kadar saçma bir görüntü, saçma diyaloglardı bunlar. Onda hatıra edinen, en derinlere gömdüğü anılar şu an karşısında dikiliyor olamazdı. Bu karşısındaki kadın, yeni asistanı olduğunu söyleyen bu kadın ne Beyza'ydı ne de Masal. Bunlar sadece aklının kendisine oynadığı bir tür oyundu.


Yıllar Önce...


"Bana masal anlatsana." Beyza, kucağında yatan sevdiğine bakıp hayretle gülümsedi. Tarık'tan bunu beklemiyordu, açıkçası! "Masal mı anlatayım? Nereden çıktı bu?"

Bana Bir 'MASAL' anlat, BABA!Where stories live. Discover now