"Sen çalışmıyor musun bugün?"

"Hayır, bir günlük izinliyim."

"Tamam, olur, birazdan gelirim."

"Bekliyorum." Nehir hiç böyle olacağını düşünmemişti ama mutlu hissettiği açıktı. Hemen çalışma masasının üzerinde duran bilgisayarını kapattı ve çantasına uzandı. Aynasını çıkarıp saçlarını düzeltti ve rujunu tazeledi. İyi göründüğünü düşündü ve yüzünde ışık saçan bir gülümsemeyle ayağa kalktı. Çantasını ve ceketini aldıktan sonra ofisten ayrıldı.

Kapı çaldıktan kısa bir süre sonra açıldı. Timuçin onu küçük bir süzmeden sonra içeriye davet etti.

"Çok hoş görünüyorsun," dedi Nehir'e sarılırken.

"Teşekkür ederim, sen de fena değilsin." Nehir onun yorgun olduğunu görebiliyordu. Özellikle gözlerinin altındaki mor halkalar açıkça belli oluyordu.

"Ayrıca yorgun görünüyorsun."

"Biraz..." Timuçin gözlerini kaçırdı ve onun çok fazla bir şey sormamasını diledi.

"Dün telefonu açamadım moralim çok iyi değildi ve konuşmak istemedim."

"Yine anlatmayacaksın yani."

"Sadece hazır değilim çünkü kendi içimde de bitirmiş değilim. Bu yüzden özür dilerim merak etmiş olmalısın."

"Ettim tabii, böyle davranışların yoktu."

"Küçük bir içe kaçış diyelim. Söyle bakalım ne yemek istersin?"

"Daha yapmadın mı?" Nehir abartılı bir şaşırma ile bakınca Timuçin yavaşça güldü.

"Düşündüm ki, birlikte yaparsak daha güzel olur."

"Belki ben yemek yapmayı bilmiyorumdur." Nehir'in aklına küçük bir oyun geldi. Açıkçası tepkisini de merak ediyordu.

"Öğretebilirim ayrıca çok daha eğlenceli olacağına eminim." Hiç böyle bir tepki beklemiyordu. Bu yüzden daha da ileriye götürdü cümlesini.

"Yumurta bile kıramıyorum. Prensesler gibi büyütüldüm."

"Önemli olan isteyip istemediğin başladın mı gerisi gelir." Timuçin de öğretmeye baya kararlı görününce hiç bozmak istemedi.

"Peki... Öğretmeye bu kadar meraklıysan olabilir." Üzerindeki gömleğin kollarını sıvadı ve topuklu ayakkabılarını çıkardı. Saçlarını toplaması gerekiyordu ama yanında toka yoktu.

"Saçlarımı toplayabileceğim lastik gibi bir şey var mı?"

"Lastik değil ama daha iyi bir fikrim var. Hemen geliyorum." Nehir yavaşça Amerikan mutfağa doğru yürüdü ve elini yıkaması gerektiği aklına geldi. Elini yıkarken Timuçin'in geldiğini hissetti. Tam dönecekken Timuçin kıpırdama deyince öylece kaldı. Kafasına yavaşça bonenin takıldığını hissetti ve saçları da bonenin içine sıkıştırıldı ve çok sıkı olmadan bağlandı.

"Ameliyat boneni bana mı feda ettin?"

"Senden önemli değil ya. Ayrıca saçının kokusu sineceği için şanslı sayılırım." Nehir kendini aptalca sırıtırken buldu. Timuçin kollarını beline doladığında bu sırıtış yerini mutluluğa bıraktı. Başını daha da yaslayarak karşılık verdi.

"Hocam, dersi kaynatıyorsunuz ama..." dedi ve yavaşça Timuçin'e döndü.

"Açıkçası bu kadar istekli bir öğrenci beklemiyordum." Nehir cesurca kollarını Timuçin'in boynuna doladı. Gözleri birbirlerini bulurken Timuçin kollarını daha da sıkıştırdı. İkisi de aralarındaki elektriğin fazlasıyla farkındalardı. Nefes alışları hızlanırken ilk hamleyi Timuçin yaptı ve dudaklarının arasındaki mesafeyi hızlıca kapattı ve dudaklarını onunla birleştirdi. Geri çekildiğinde genç kadının gözlerinin içine bakmaya devam etti.

DERİNLİKTE SAKLI (Yeniden Yayımda)Where stories live. Discover now